MEVCUT DÜZENİN KAYNAĞI NEREDEN GELİYOR VE NEDİR?! (II)

Sevgili okurlar…

Bugünkü sohbet faslımızı aynı başlık altında dünden devamla sürdüreceğiz!.. Zira mevzumuz bir bütünlük içerisinde, hedefleri de, tüm gayesi de aynıdır. Ki bu stil rotasında yürüyoruz ve yürümeye de devam edeceğiz.. Çünkü mevcut hal, bizi zorluyor “ülkenin ve milletin hal-i pür melalindeki perişanlık daha ne zamana kadar devam edecek” diye!?..

***

Sorguluyoruz.. “Mevcut düzenin kaynağı nereden geliyor ve nedir?!..” Peki buna somut bir şekilde cevap veren bir irade var mı?.. Ya da ülkenin idaresini elinde tutan siyasi partiler!.. Bila istisna gelen-giden tüm partiler ve iktidarlar dahil olmak üzere!.. Ne yazık ki samimiyet karinesinde şeffaf ve hür iradeyle cevap verebilmiş değiller.. Verme gibi bir niyet de hasıl olmuş değil..

***

Dün de ifade ettim!.. Biz biliyoruz.. Ahalinin ekseriyeti de sorunun yanıtına vakıf.. Ama ilgili ve yetkili sorumlu mekanizma; “kafayı kuma gömmüş”, seyr-ü alemde!.. Neyse,  yine biz cevap verelim, dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı kadarıyla.. Şu gerçeği haykırmak gerekir; mevcut sistemin tek kaynağı ve üreme kulvarı “Laisizm’dir..” Ve bu “laisizm” ne yazık ki Anayasaya yerleştirilerek, ona meşruiyet kazandırılmıştır..

***

Oysaki bırakın Türkiye’yi, hiçbir İslam ülkesinde değil Anayasasın dibacesinde yer alması, ülkenin Yasama, Yürütme ve Yargı mekanizmasının muhtevalarında “adından söz bile edilmemesi” gerekir.. Toplumun tüm değerleriyle, zıt kutuptadır.. Ki, dün olduğu gibi bugün de öyle ümit ediyoruz ki ebediyete kadar “laisizm” denilen anlayışa İslam dünyasının hiçbir ferdi “eyvallah” demez, demeyecektir de!..

***

Ama gel gör ki bizde sistemin, beyin mekanizmasını teşkil ediyor “laisizim” denilen kavram!?.

Sistemin ceberut dayatmaları karşısında millet “sineye çekmiş” gibi görünüyor.. Ancak dediğim gibi, kabullenmiş değildir, yeri ve zamanı gelince de eyvallah etmiyor…

***

Her zaman söylediğimiz gibi “laiklik” kavramı tam manasıyla “dinsizlik” demektir. Bu kavram, Fransa’dan memleketimize ihraç edilmiştir, biz de ithal etmişiz. Bize göre, gafletin, dalaletin ve ihanetin membaıdır; “laisizm..” Ne diyoruz, “laisizm dinsizlik demektir..” Hal bu iken, ülkenin yüzde 95’i Müslüman ise nasıl oluyor da “laiklik” kavramı anayasaya konuluyor ve anlamı tescil edilmeden millete dayatılıyor?

***

Demem o ki kimse kavram kargaşasıyla bizi artık uyutmasın!.. Bir kere; “laiklik eşittir, dinsizlik..” Hal bu iken, dindar bir ülkeye, Müslüman bir topluma “siz dinsiz” diyebilir misiniz?.. Diyemezsiniz..  Eğer derseniz, o millet sizi tükürüğüyle boğar. Kaldı ki Anayasadaki laiklik kelimesi bizim Türkçemizden türeyen bir kelime değildir, yabancı bir kelimedir.. Ama memleketimize dayatılmıştır ve manası dinsizliktir.

***

Hep derim, “laik Türkiye” değil de “dinsiz Türkiye” deyin bakalım, diyebiliyor musunuz?.. Alnınızı karışlarlar.. Kısacası, “laiklik” memleketimize iftiradır, bühtandır, zulümdür bu.

Onun için dürüst olmamız gerekir. Hele ki devlet mekanizmasını elinde tutan irade, milli irade istikametinde yol yürümelidir.. Zigzag çizen bir iradeyle bir yere gidilemez.   Memleketin sosyal ve siyasal dengelerinin bir arada bulunması ve milleti o inançla ikna etmesi gereken Milli iradenin ortaya koyduğu sorumluluktur!.

***

Denir ya “Görünen köy kılavuz istemez” misali… “Laiklik” kelimesi Fransızcadan gelmektedir, manası ise dinsizlik demektir.  Biz bu kadar yazıyoruz, çiziyoruz. Biri de çıkıp desin ki “hayır yanlış söylüyorsunuz, öyle değildir.”  Kanıtlayıcı delil de getirseler biz de diyelim ki “tamam siz haklısınız, tükürdüğümüzü yalayalım.” Ama o da yok. Biz de tükürdüğümüzü yalamayız. Yerden göğe kadar doğru söylüyoruz.

***

İşte bu hakikatin penceresinden, “laiklik” kelimesini tam manasıyla tefsir ederek insanlarımıza sunmak lazım.  İnsanlar bilsin ki, laiklik nedir?  Yüz seneden beri süre gelen bir yönetim ve rejim var.. Sistemin yürüdüğü yol ile milletin yürüdüğü yol aynı yol hiç olmamıştır.. Sürekli hizipleşme, çekişme ve sindirme anlayışıyla, vesayetler ikmale getirilmiştir.. Bunun da nedeni, “sistemin milli iradenin ruhundan ırak oluşudur?"

***

Bakınız basit bir soru.. Rejim hali durumu ve istikameti, milletle aynı istikamet üzerine yürümüş müdür?.. Evet diyenlerin sayısı nadirdir.. Ama öyle inanıyorum ki milletin yüzde 90’ı “Hayır” der... Zira laiklik kelimesinin Türk milletinin anayasasına sokulması, bize göre milletin gözünü bağlamak, kalbini bağlamak ve batıl ve yanlış rejimi topluma kabul ettirmektir ve toplumu adeta tutsak olarak yönetmektir.

***

Diyorum ki madem orta yerde bir anayasamız var, madem ki devletimiz var, madem ki devleti yöneten hükümetlerimiz var ve var olmuşlar, madem ki bir milletiz!.. O zaman milli iradenin istikameti ne ise o istikamet doğrultusunda memleket yönetilsin.

***

Milli istikamet doğrultusunda yönetilmeyen bir ülke, hiçbir zaman kendini toparlayamaz.  Ki hal-i alem orta yerdedir.. Rüşvetten kendini arındıramaz, suiistimallerden, kendini  kurtaramaz. Hiçbir şekilde, kendini Sahil-i Selamete ulaştıramaz..

***

Hal bu iken yetkililere diyoruz ki; Lütfen!  Siz, muhafazakârlık anlayışıyla hatta Müslümanlık kisvesiyle toplumun huzuruna çıktınız ve toplum da sizi iktidara getirdi.  İktidara gelmenizle birlikte milli irade şanını hiçbir zaman söndürmemeniz gerekir.. Dik tutmanız ve yükseklere kaldırmanız gerekir… Tıpkı benim ay yıldızlı bayrağım nasılsa bu anlayış da bayrak gibi kutsaldır ve her zaman yükseklerde dalgalanması gerekir.. Bayrağın kutsallığı nasıl başkasının kirli ellerine teslim edilmiyor, aynı şekilde İslam da birilerinin kirli ellerine teslim edilemez?..

***

Laiklik kelimesini tam manasıyla açıklamadan, herhangi bir parantez açmadan, milletin içine sokmaları bize göre aldatmacadan ibarettir.  Zira anayasada geçen ne gibi kavramlar varsa, yabancı olanların yanında parantez açılsın ve yanına anlamı yazılsın. Yerli kavramları zaten herkes biliyor, önemli olan yabancı kavramlar!?. Anlamı beyan edilmeden topluma enjekte etmek, toplumu kandırmaktır..

***

Lütfen şu “laikliğin” derin manası ne ise millete anayasal çerçeve içerisinde anlatılsın.

O zaman biz de ikna olalım, halk da ikna olsun. Eğer ki biz ikna olursak, “Vallahi özür dileriz, laiklik manası dinsizlik anlamını taşımıyor” deyip kendi kendimizi tekzip ederiz.

***

Ama gelen giden yönetimlerin hiç biri samimi değil, ve manasını tam teşekküllü anlatmış değil… Çünkü anlayışlarında büyük bir sakatlık var. Onun için derhal ne olursa olsun, “laikliğin” manası her şeyden evvel topluma açıklanmalıdır ve anayasaya da gerçek açıklamasının konulması gerekir.  Yalnız “laiklik” diyerek anayasaya yerleştirip milleti aldatmacalarla yönetmek, “Türkiye laiktir, laik kalacaktır” demek, hakikatleri gizlemektir..

***

Yani Türkiye dinsiz midir, dinsiz mi kalacak?  Hayır, böyle bir çelişki olamaz.  Türkiye’de camiler var, minareler var, mezarlar var, kıbleye yönelik konulan mezar taşları bile buna şahittir. Bu itibarla buna tabi olmamız lazım.

Demek istediğimiz bundan ibarettir. Millete karşı yönetimler daima sağlam istikametli ve dürüst yapıya sahip olmaları lazım. Aksi halde dürüst yapıya sahip olmayan bir siyaset, siyaset değildir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar..