O YÜCE PEYGAMBERE İNTİSAP!? (III)

Yeni haftanın ilk günündeyiz! Nerede kalmıştık diyerek, sohbet başlığımızın rotasında hasbıhalimize devam ediyoruz… Ve diyorum ki, ümmet olabilmek için öncelikle zihnen, fikren ve fiili, somut eylemlerle Hz. Peygamber’e intisap etmek gerekir…

***

Onun sünnet-i seniyyesiyle hemhal olmak lazım… Resulullah’ın uyguladığı, yaşamına adapte ettiği ne kadar sünnet var ise ona inanarak, onu uygulayarak, onu bilfiil yaşayarak yerine getirmek gerekir… En büyük meziyet, en büyük üstünlük de budur…

***

İslam ümmetini Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’e bağlayan intisapta kural olarak, üç ana ilke vardır... Bir fiili, iki kavli üç de tavrı… Fiili derken, her inanan Müslümanın, İslam’ı bilfiil yaşayıp, icra etmesi gerekir… Kavli ise, Peygamber Efendimiz yaşamı süresince ne söylemişse, onun hadisleri neyi hükmediyorsa, onu bilmek, öğrenmek ve günlük hayat akışı içerisinde, yaşama adapte etmektir.. Tavır ise hal, hareket ve duruştur… Yani; bireyin bir Müslüman’a yakışır biçimde kendini donatıp, hal ve hareketine uyarlamasıdır…

***

Bu ilkeler, İslam ümmetinin her ferdi için; olmazsa olmazdır! Aksi takdirde namaz kılmamak, oruç tutmamak, hal, hareketlerimizi düzeltmemek, günlük hayat akışlarımızı İslam’dan uzak tutmakla, ne Müslüman oluruz, ne Peygamber’e intisap etmiş oluruz, ne de Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine uyumuş oluruz.. Ki bunlar, İslam’ın ana hakikatleri olduğu gibi; kırmızıçizgileridir…

***

Müslümanlık sözde değil, özdedir! İşte bu hakikatin rotasında gerek bireyler, gerekse toplum ve gerekse ümmet olabilme şiarıyla, hem fiili, hem kavli hem de tavırla Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyyeleri ile Kur’an-ı Kerimin hükümlerini yaşamalıyız ve onları bilfiil uygulamalıyız…

***

Ki büyüyüp gelişebilelim.. Amma velâkin son 1,5 asırdır beşeri sistemlerin vesayeti ve hâkimiyetiyle İslamiyet adeta yok edilmek isteniliyor… Bugün hayata geçirilen birçok plan ve programın ana temasında bu vardır…

***

Olup-biteni vücuda getiren de ne hazindir ki, batı dünyasının içimize ihraç ettiği ve bizim bazı piyonlarımızın da o rejimi benimsemelerindendir… Onu uygulamalarından kaynaklıdır… Onun içindir ki; İslam ümmeti bölük-pürçük olduğu gibi, Müslümanlar da zihnen ve fikren, erozyona uğramış haldeler…

***

İşte milletin hal ve hareketleri, toplumsal günlük hayat akışları, bizlerin nasıl da İslam’dan uzaklaştığını gözler önüne seriyor… Yaşamın tüm içtimai hallerinin yüzde 90’ı İslami değildir, batıdan ithal edilmiş yasalarla günlük hayat akışlarımızı biçimlendiriyoruz.

***

Hal böyle olunca, mevcut duruma İslami diyebilir miyiz, ya da Müslümanlık budur diye? Müslümanlık, İslam’ın ana çizgileri, ana kuralları, Kur’an ve Hadis’in direktifleri doğrultusunda yaşamaktır. Aksi takdirde, hani diyorlar ya; “Lafla peynir gemisi yürümez” misali bir hal alır ki; o da İslam değildir…

***

İslam’ın 5 ana kuralı vardır... Ve bunlar, İslam şartıdır, bir Müslüman için de olmazsa olmazdır… Nedir o ulvi kutsal şartlar? Bir Namaz.. İki Hac.. Üç oruç.. Dört Zekat.. Beş Kelime-i Şehadet..

***

Bunları hem uygulayacaksın, hem fiilen yaşayacaksın, hem de konuşarak dile getireceksin. Aksi takdirde sadece lafla “Ben Müslüman’ım” demek yetmiyor.  Hz. Peygamber (S.A.V)’in sünnet-i seniyyesini icra etmekle, onun yolunu takip etmekle Müslüman olunabilir. 5 vakit namazını kılacaksın, orucunu tutacaksın, maddi imkânların ölçüsünde zekâtını vereceksin, imkânın el veriyorsa hacca gideceksin, bir de her daim Kelime-i Şehadet getireceksin… Ve bunları inanarak, iman ederek yerine getirmek gerekir…

***

Kısacası İslam’ın ana kural ve kaideleri bunlardır..  İslam’ın kırmızıçizgileri de yine bunlardır. Kur’an ne diyorsa, Kur’an’ın içeriğine inanarak uygulamak gerekiyor.  Hadis, Resulullah (S.A.V)’in sözleridir.  Buhari ve Müslim’in kaynaklarına bakarak Efendimiz (S.A.V)’in ne dediğine bakmamız gerekir.  Zira Hadis de Kur’an’dan süzülmüş ana gerçeklerdir.

***

İşte İslamiyet budur. Ki yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır… Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak gelmiştir… İslam dünyası da 1400 seneden beri bunu icra ediyor ve bunun rotasında yaşamını biçimlendiriyor…

***

Hep ifade ediyorum… Kur’an-ı Kerim, bir süs kitabı değildir..  Duvara asmak veyahut tozlu raflara tutmak değildir Kur’an-ı Kerim’e iman etmek. Bunun ne İslami bir yönü var ne de Müslümanlığa yakışır… Bu açıkça İslam’ı küçültür, Müslümanları da dininden soğutup, uzaklaştırır… 

***

Onun için ne olursa olsun, bir Müslüman öncelikle kendisi Kur’an’ı okuyacak, öğrenecek, okutacak, öğretecek ve uygulayacak.  Keza Kur’an paralelinde Hadis-i Şerifler de aynıdır.

Aksi takdirde “Ben Müslüman’ım” deyip fersah fersah Kur’an’ın ana çizgilerinden uzak bir tavır, hal ve hareketle Müslümanlık gerçekleşmez.

***

Müslümanlık, gerçekten ilahi bir sorumluluktur. Hz. Muhammed (S.A.V)’in yaptığı gerçekler ne ise ona inanarak onu uygulamaktır.  Bizim inandığımız yol budur, uygulamak istediğimiz yol da bu olmalıdır.  Bunu uygulamazsak lafla bir yere varamayız.

En derin saygı ve sevgilerimle.