ORGANİZE SANAYİ BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ’NDE NELER OLUYOR..?

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet köşemizde “toplumsal sıkıntılara” dair bazı endişelerimizi dile getirmiştik.

Gerek Cumhurbaşkanımızın bir süredir, “ekonomi, hukuk ve demokrasi reformuyla” ilgili vermiş olduğu sözler, gerekse Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün “Onarıcı adalet anlayışımız çerçevesinde mağdura tanınan hakları genişletiyoruz” vecizesi; anlamlı ve değerlidir..

Bu minvalde, kapsamlı bir değerlendirmede bulunmuştuk...

***

Cumhurbaşkanının vermiş olduğu sözler bir bir gerçekleştiriliyor.

Nitekim dünkü Resmi Gazetede yayımlanan “Vergi borçlarının ve SGK prim borçlarının ıslahı” cihetine gidilmesi bunun göstergesidir...

“Borçların yapılandırma biçimi” memnuniyetle karşılanmıştır..

Ki vatandaşa ve piyasalara rahat bir nefes aldırmıştır diyebiliriz!

***

Her zaman ifade ettiğimiz gibi “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan” bu memleket için gerçekten bir şanstır..

Allah uzun ömür versin diyoruz.

Allah o günü göstermesin, Cumhurbaşkanı bir gün bu memleketin başından ayrılırsa, inanın sevgili okurlar Türkiye, yeniden CHP’nin veyahut onun paralelindeki yedeklerin kucağına düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir!...

Allah korusun!...

Vesayetçi CHP anlayışı Türkiye’nin başına çöreklenirse, şimdiden peşinen diyoruz ülke insanı yekvücut olarak, günlük sosyal ve siyasal hayat akışları alt üst olur...

Tabiri caizse, alabora olur..

Ülke, Ahlaki çöküntüler başta olmak üzere eğitimden tutun da, ekonomiye kadar, ülkenin bölünmez bütünlüğü dahil, her şey çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilir...

Zafiyetler ve keyfiyetler hasıl...

Ortam tarumar olur.

Bir kez daha Allah korusun diyoruz!!?

Çünkü böylesi bir durumda, Türkiye, Suriye gibi, Irak gibi, Afganistan gibi çok büyük “yıkımlarla” karşı karşıya kalabilir.

***

Sevgili okurlar..

Malumunuz üzre, dün kabine toplantısı vardı..

3.5 saat sürdü..

Ki ülke pür dikkat “kabine sonrası” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı konuşmaya odaklanmıştı...

Alınan bir dizi kararlar vardı..

Canlı olarak izledim...

Alınan kararların bugün piyasaya yansıması olacak..

Ki yeni bir canlandırma getireceğine inanıyorum..

Ticari hayat akışına da yeni bir canlandırma olacak...

İnşallah, tez elden bu badireli ortamdan kurtulmuş oluruz...

Ülkemiz, bolluk ve berekete dahil olur..

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten güzel şeyler oluyor.

Ama tüm bunlara rağmen, hükümet tarafından bazı sivil toplum kuruluşlarına, yani Oda ve STK’lara verilen yardımlar, tanınan imkânlar ne yazık ki zaman zaman kötüye kullanılıyor.

Sağlanan iyi niyetli destekler, kötü niyetli kimseler tarafından suiistimal ediliyor...

İstismar ediliyor...

Ne yazık ki, kârını başkasının zararında görenler fütursuzca cirit atıyor...

Ki piyasayı dolandırıyorlar.

Halkı eziyorlar ve üzüyorlar.

Orman kanunu misali, bildiklerini okuyorlar.

Hazin olan da şudur ki bu pervasızlıklara, fütursuzluklara, şuursuzluklara, hak, hukuk tanımazlara!..

Devletin ve milletin malını “har vurup harman savuranlara” kimsenin bir şey yaptığı da yok..

Bilakis, kentte “protokollerde” cirit atıyorlar..

İtibar görüyorlar..

***

Yazımıza başlık olarak kullandığımız ifadeye gelirsek...

Dedik ya..

“ORGANİZE SANAYİ BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ’NDE NELER OLUYOR..?”

Mesela sormak istiyorum!...

İllerimizde, ilçelerimizde bulunan “Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ticaret Borsalarının” öncülüğünde oluşturulan, kurulan “sanayi” odaklı Organize Sanayi Bölgeleri ve bunların Müteşebbis Heyetleri’nin kaçta kaçı, yasal mevzuatla kurulmuş..

Kaçı, meşrudur..

Kaçı, denetime tabidir..

Kaçı, misyonuna uygun faaliyet içerisinde bulunuyor..

Öyle inanıyorum ki...

Bu sorgulama noktasında, “Devletin Yüksek Denetleme Kurulu” bir irdelerse..

Heyetler teşkil edip, “denetlemede” bulunursa..

Müfettişler “kolları” sıvayıp neler oluyor, neler bitiyor, diye soruşturursa, denir ya “çok kirli” irinler akar..

Yeter ki neşter atılsın...

İnanın ki, bir süredir dile getirdiğimiz olumsuzlukların, usulsüzlüklerin “bini bir para” haline gelmiş olur..

Kirlenme sesleri göklere yükselir.

Skandallar serisi oluşur..

***

Sanırım, 70’li yıllardaydı..

Diyarbakır’a Adalet Bakanlığı Yüksek teftiş Kurulu’ndan bir müfettiş heyeti, gönderilmişti...

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nı “denetlemek” üzere gelmiştiler..

Heyetten biri Cumhuriyet Savcısıydı..

Şimdi emekli...

Ki Allah uzun ömürler versin, hala yaşıyor...

İsmini burada zikretmeye gerek yok..

Denetimleri, o zaman üç gün bile sürmedi..

Atılan neşter, “tüm kirliliği” ortaya çıkardı...

Yolsuzluk, usulsüzlük neticesinde “suçüstü” olanlar, gözaltına alınıp, tutuklandı..

Cezaevine konuldu..

***

Tabi o günden bu yana uzun zaman geçti...

Böylesi kritik kurumlar, kuruluşlar “denetime tabi” tutuluyor mu, tutulmuyor mu bilemiyoruz..

Ama tutulması gerekir...

Çünkü son dönemlerde bir hayli “kötü kokuların” geldiğini söyleyebiliriz...

Eğer ki bu kurum ve kuruluşlar, Cumhurbaşkanlığı Yüksek Denetleme Kurulu tarafından incelemeye alınırsa, inanın çok büyük yolsuzluklar gün yüzüne çıkar...

Konuşulan, tartışılan, söylenen yasadışı keyfiyete dayalı neler yok ki?

Keza Diyarbakır’ımızda ve bölgemizde yer alan Vakıflar Bölge Müdürlükleri de aynı tarz üzerine kitabına uydurarak çok yanlış işler yapıyorlar.

Ne hazindir ki, bunlar kamu vicdanında iktidara mal oluyor...

“İktidar beceriksizdir” deniliyor.

***

Burada bir örnek vermek gerekiyorsa;

Diyarbakır Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü, ANAP döneminde merhum Mesut Yılmaz tarafından temeli atılmıştı.

Nerdeyse 24 yıl gibi bir tarihi var.

Ama heyhat!

Halkın beklentileri bir türlü gerçekleştirilmedi.

Hepsini demiyorum.

Ama bazı müteşebbis heyetlerinin örnek insanları(!) tarafından ne gibi rantlar gerçekleştirdiklerini bilmeyen yok...

***

Burada ilgililerin dikkatini çekmek için söylüyoruz.

28 Ağustos 2020 tarihinde “Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Mustafa Varank’a” bu hususta yazdığımız mektubun cevabı geldi.

Mektubun ana hedefi; Diyarbakır Organize Sanayi Bölge Müdürlüğüydü.

Mektubun muhtevasını şöyle özetleyelim;

“1 Şubat 2018 yılında Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Bazalt ve Taş mermer imalatı yapan fabrikayı Recesa isimli firmadan satın almıştık.

O gün alıcı firma olarak gereken tüm işlemleri, yasal olarak Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü Yönetmeliğinin şartlarını yerine getirdik ve ödemeler, aidatlar hepsi defaten ödendi.

OSB yönetimiyle ilgili bürokratik resmi işlemlerimizi tamamladıktan sonra fabrikayı devraldık.

Fabrikayı o günden bu yana genişleterek çalıştırıyoruz.

İstihdam sayısını artırdık.

Yeni üretim alanı oluşturduk.

Makine takviyesi yaptık.

OSB’nin yönetmeliği gereği fabrikayı satın aldığımız Recesa Firmasıyla yapılan sözleşmede; 1 Ocak 2020 tarihinde, fabrikanın bulunduğu arazi tüm mülkiyetiyle firmanın üzerine geçirilerek tapusu verilecektir” hükmü yer almaktaydı...

Ama ne var ki bugüne kadar fabrikanın bize verilen tahsis belgesinden başka tüm şartları yerine getirdiğimiz halde herhangi bir tapu OSB tarafından verilmiş değil.”

Zira Bakanlığın istihdamı genişletme babında, yani bölgede işsizliği sıfıra indirmek için, yatırımcıları istihdama teşvik etmek adına devletin vermiş olduğu imkânları kötüye kullanıyorlar.

Müteşebbis heyet tarafından devletin tahsis ettiği “hazine arazisi” üzerine bina edilmesi gereken fabrikaların yeri bedelsiz olarak yatırımcıya verilmesi gerekirken, ne yazık ki çok büyük meblağlar karşısında o araziler satılıyor.

Ama o paranın nereye gittiği de kamuoyundan saklı tutuluyor.

Bununla beraber, bir de ayriyeten “hazine arazisi” diye köylülerin arazilerine de el konulmuş ve yine “hazine arazisi” olarak yatırımcıya para karşılığı satılmış...

Oysaki satılan arazi köylünün arazisi...

Köylü vatandaşlar fark ediyor.

Araziler davalık oluyorlar.

Ve nihayetinde Yargıtay tarafından köylüler haklı bulunuyor.

Arazinin bedelini de Bakanlığın ödemesi gerekirken, hala da köylü vatandaşlar alacaklarını alamamakla beraber, köylülerin arazilerinin hazine malı olarak yatırımcılara satılması, bize göre dolandırıcılığın dik alasıdır.

Vatandaşı aldatmakla beraber, mağdur etmişlerdir.

İşte sohbetimizin özeti;

Cumhurbaşkanı, devlet ve iktidar ne kadar iyi niyetli olursa olsun, her şeyini kişisel ranta feda eden müteşebbis münafıklara artık geçit vermemek gerekir.

28 Ağustos 2020 tarihinde yazdığımız açık mektuba Bakanlığın “tapunun verilmesi gerekir” cevabına rağmen, müteşebbis heyet, “duymazlıktan” geliyor...

Görmedim, duymadım, bilmiyorum misali!

Ve hala da, yatırımcı kendisine verilecek tapuyu bekliyor...

En derin saygı ve sevgilerimle.