SİYONİZM’İN VARLIĞI İSLAM DÜNYASINI ZAYIFLATIYOR!? (VI)

Sevgili okurlar.

“SİYONİZM’İN VARLIĞI İSLAM DÜNYASINI ZAYIFLATIYOR” başlığı altındaki yazı serimiz devam ediyor.

Zira gerçekleri haykıran bir başlıktır... Aynı zamanda İslam’ın ruhunu teşkil eden; kelime-i şahadetin davasıdır. O Kelime-i şahadet ki her Müslüman onu âlâ-yı illiyinde (en yüceliklerde) tutması gerekir. İslam dünyası, sıradan Yahudi veyahut Hıristiyan karşıtı anlayışıyla iktifa etmemesi gerekiyor.

***

İslam daima yüceliklerde tutulması için, cihadı emrediyor. Yüce yaradandan gelen bu emr-i ilahi Kur’an’ın farklı ayetlerinde, zikredilmektedir... İslam dünyasının bununla hemhal olması gerekir... Kendini derin gaflet uykularına kaptırmakla bir yere varamaz!

***

Bu emir, Kur’an’ın Tevbe Suresi 41. Ayetinin hükmünde yer almaktadır…

Ayet der ki;

“Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin.”

Eğer ki İslam dünyası bu hükmü arka plana atarsa, peşinen kendini gaflet ve dalalet çukuruna itmiş demektir… Ne yazık ki bugünkü zaman dilimine baktığınızda, İslam dünyası “cihadı” terk-i diyar ettiği gibi, küfür dünyasına bir ölçüde biat edici hale gelmiştir…

Ki bu hal de zillet hayatını yaşatmaktadır…

Zira Kur’an diyor ki;

“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.”

***

İşte bu ayet-i kerimenin mefhumu muhalifi; üstün olmadığınıza göre demek ki mümin değilsiniz. Bunu çok dikkatli okumak lazım, iyi bir şekilde kendi yaşam biçimimize tatbik etmek lazım… Bu ayet sıradan bir deyiş değil, Allah’ın kelamıdır. Nass-ı kat’i’dir, kesinlik kazanan ilahi bir hükümdür…

***

İslam dünyasının Kur’an’a tüm ciddiyetiyle sarılması gerekir.  Sürekli tekrar ediyorum… Kur’an-ı Kerim’i yalnızca temiz ve süslü bez kılıflara koyup duvara asmakla, İslam ümmeti bir yere varamaz... Ki Kur’an hiçbir şekilde bunu hak etmiyor… Sadece Ramazan aylarında okumak da yeterli değildir. Kur’an’ın içindeki tüm hükümlerin fiilen sosyal hayata dökülmesi elzemdir ve kaçınılmaz olması gerekir…

***

İnsanların günlük sosyal hayat akışlarında Kur’an’ın hükümleri hükümran değilse, o insanlar ne mümindir ne de ümmet şiarına sahiptir... Kendi kendini “Müslüman” olarak gösteriyorsa da göstermeliktir, riyakarlıktır. Çünkü İslam hükümlerine bağlı bir yaşam icra etmiyordur… Ki kendini, küfürden kurtaramaz…

***

Oysaki Kur’an’ın hükümleri orta yerde… Kur’an’ı hak etmediği şeylerle karşı karşıya getirmek, insanı küfre götürür.  Kur’an bir adalet kitabıdır, hukuk kitabıdır, ibadet kitabıdır, marifet kitabıdır.  Onu okurken, Yüce Yaradan Allahû Teâlâ ile konuşuyormuşsun gibidir… Hele ki bazı hocalar “Kur’an okumayı” kendine ticari kazanç haline getiriyorsa!

***

Bu tamamen, “kaş yapayım derken göz çıkarmadır!” Ki Kur’an hiçbir şekilde “ticari bir emtia” haline getirilemez! Günahtır, vebali de ağırdır...  Ne diyoruz? Müslümanlar kendi can ve malından, evladından daha ön planda Kur’an’ı tanımalı, bilmeli, sahip çıkmalıdır. Eğer ki bunu yapmadığı müddetçe, o Müslüman, “İslam’ın yolunda yürüyorum” diyemez! “Ben Müslüman’ım” demeye de kimsenin hakkı olamaz!

***

Kur’an’ın tüm hükümlerini günlük hayat akışımızda uygulamamız gerekiyor. Aksi takdirde boşa çabalamış oluruz.  Herkesin çok büyük bir inançla Kur’an-ı Kerim’e sımsıkı sarılması gerekir... Bakınız Âl-i İmran suresinin 103. Ayeti bize nasıl sesleniyor…

“Va’tesimû bihabli(A)llâhi cemî’an velâ teferrakû”

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.”

***

Evet bölünüp, parçalanmamamız için- “Kur’an-ı Kerim’i” bir bütün olarak, iliklerimize kadar yaşamamamız gerekir… Kur’an’ın ayetlerini, surelerini, cümlelerini lafızda tutmamak lazım... Aksi takdirde Kur’an’la ters düşer hale geliriz... İman etmiş sayılmamız için; illa ki Kur’an’ın tüm hükümlerini hayatımıza fiilen uygulamamız gerekir…

***

Hep ifade ediyorum... Cüzlerin okunması, hatimlerin devredilmesi ibadettir, sevaptır, güzeldir. Ki gelenek göreneklerimizden gelmiş bir alışkanlıktır bunlar! Ama, Kur’an’ın hüküm ayetlerinin içeriğini icra etmek Müslümanlığın olmazsa olmazıdır. Kur’an’ın hükümlerini toplumsal günlük hayat akışlarına yansıtmazsak, Kur’an’ın lafzıyla yetinirsek, tozlu raflarda tutarsak, iman meşalesini tam yakmış olmayız! Kısık bir ışık olur…

***

Bakınız, Kur’an bir şeriat hükümlerinin silsilesidir. İslam dünyası günlük hayatına Kur’an’ın hükümlerini yansıtması gerekiyor. Ama bugünkü sürece baktığımızda, heyhat diyoruz! Kur’an neyi emrediyor, İslam dünyası neyle meşgul? Kur’an neyi yasaklıyor, “ben Müslümanım” diyenler neleri yapıyor?.. Vaki mi, Kur’an’ı gençliğimize, neslimize doğru dürüst öğretme gayretinin varlığı? Yok…

***

Diyeceksin ki hiç olmazsa yeni yetişen gençlik Kur’an’ı okusunlar, onun hükümlerine uysunlar… Ama o da yok, gittikçe daha da geriliyoruz. Çünkü, eğitim ve öğretim müfredatımız yekûn şekilde; İslam’la örtüşmüyor, dini değerleri önemsemiyor... İslam ülkesinde, din dersi, seçmeli ders mi olur? Nasıl bir çelişki, nasıl bir gaflet?

***

Sevgili okurlar…

Kur’an, İslam inancının düsturudur, yegâne parolasıdır, yegâne bayrağıdır.  Kur’an, 114 suresi 6236 ayetiyle orta yerdedir. Hz. Peygamber’e vahiy olarak inmiş insanlığı doğru yola davet eden ilahi bir çağrıdır... Her Müslüman, her İslam ülkesinin yönetimi; kılcal damarlarına kadar Kur’an’la hemhal olması lazım... Eğer o olmazsa Kur’an’ı okumak sadece sevap sayılır. Ki bazı yerlerde de Kur’an’ı hakkıyla okumadığınız zaman Kur’an size tepki gösterir…

“Birçok Kur’an okuyanları, Kur’an lanetlemektedir…”

Buna çok dikkat etmemiz gerekir.

Kur’an’ı sadece emtia olarak görmek, bazı hocaların yaptığı gibi para karşılığında hatim indirmek gibi şeylerin Kur’an’da yeri yoktur, hadiste de yeri yoktur, fıkıhta da yeri yoktur.

Bazı sahte hocaların bunu yanlış yönde kullanmaları sonucunda böyle alışıla gelmiş bir kültüre dönmüştür... O kültür de medeni bir kültür sayılmaz…

O yüzden böyle anlayışlara “yazıklar olsun” demekten başka bir şey bulamıyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle…