“İKİSİ DE DEĞİLİZ; BİZ BİZİZ!..”

Yazı başlığım, Leyla Zana’ya ait!.. Az sonra, açılımına, geleceğim.. Ama önce, Başak Demirtaş’ın “İstanbul adayı olabilirim” çıkışını bir kez daha irdeleyelim.. Tabi, DEM ve CHP penceresinden!.. Mevcut kurulan ilişkiyi nasıl bir dozajda zehirleyebilir?!…

***

Şunun altını net bir şekilde çizelim!.. Başak hiç bir şekilde; “Eşi Selahattin Demirtaş’tan habersiz, böylesi bir siyasi çıkışta, bulunmaz, bulunamaz da!.” Ne yetiştiği kültür, ne de aile ilişkileri ve ne de çevresel yaşam anlayışı!.. Yani başına buyruk bir takıntı yok!..

***

İşte bundan dolayıdır ki cezaevinden çıkışta Başak’ın adaylık çıkışı, Edirne cezaevidir, Demirtaş’ın bizatihi kendisine ait patenttir!.. Hal bu iken, 5-6 ay içerisinde ne oldu da, Demirtaş saflar noktasında; rotayı değiştirdi..  Ki bu rota değişikliği, DEM’i de neler oluyor dedirtici bir şekilde sıkıntıya soktu!..

***

Şöyle ki!.. Demirtaş cezaevinde olmasına rağmen, partisinden daha aktif, sanki Seçim meydanlarındaymış gibi; 14-28 Mayıs’taki seçimlerde, CHP safında yer aldı.. Büyük bir destek, büyük bir sosyal medya üzerinden mesajlarla, altılı masadaki partileri de geride bırakıcı bir ittifakla, Kemal Kılıçdaroğlu’na çalıştı!..

***

Erdoğan’a kurduğu seni başkan yaptırmayacağız sloganını, Kemal Bey için, seni başkan yaptıracağız’a evirmişti.. Ki iki hafta önce de, CHP’nin bir çok kurmayı, Demirtaş’a cezaevinde, ziyaret gerçekleştirmişti.. Tüm bunlar vaki iken, Başak’ın adaylık kartının çıkışı, çok şey ifade ediyor!..

***

Çünkü, İstanbul’da Başak Demirtaş’ın adaylığı demek; Ekrem İmamoğlu’na açık ve net bir şekildeseçimi kaybettirmektir?.. Aynı rotada, AK Parti’ye de “Seçimi kazandırmaktır”?.. Onun için ibre tersine döndü diyorum.. Eğer ki, DEM özünden, müstakil kimliğinden uzaklaşıp, CHP’ye aparat olmamış olsaydı bugün bu çıkışa kimse neler oluyor demezdi?!..

***

Ancak şu nüans var!.. O da, DEM’in ortaya koyacağı irade.. Ve de, Kandil’in, İmralı’nın bu “adaylık çıkışına” göstereceği tepki, gözardı edilemez.. Rıza gösterilir mi, gösterilmez mi, meçhul!.. Ki, DEM de henüz net bir ifade ve tavır ortaya koymuş değil; “istişare edeceğiz” diyor?!…

***

Netice neyi hasıl eder, zaman içerisinde göreceğiz!?.. Ancak saha araştırmalarına bakıyorum, anketlerdeki analizler de onu gösteriyor.. Başak’ın adaylığı ağırlıklı olarak, İstanbul olsa da, ülke genelinde etkisi büyük olur?.. DEM’in oylarını artırır?..

***

Bu çıkış ve oyların netliği vaki olması halinde, “üçüncü bir yol siyaseti de” vücut bulabilir!.. Şayet DEM Başak’ın bu çıkışına “hayır” derse.. Ki, Kandil de “olmaz” diye tavır takınırsa, muhtemelendir ki Demirtaş cephesi bunu sineye çekmez.. Denir ya bayrak açar?”.. Bu da yeni bir parti için, “biz bize yeteriz” sloganını alevlendirir?…

***

Özellikle, 14-28 Mayıs’ta yaşanan “oy kaybı” ve 6 milyon seçmene karşılık, Altılı masadan “bir gazoz kapağı” dahi alınmamasının parti tabanında tepki oluşturduğunu biliyoruz.. Nitekim, DEM’in son aylarda sahadaki tansiyonu ölçmeye yönelik aldığı tepkilerin neticesidir; “yerel seçimlere” üstten atama değil de, parti tabanıyla belirlemeyi seçti!..

***

Her ne kadar, kimi yerlerde bu alanda “zehinlendiyse de” seçmenin genel tavrı, “sivil siyaset!.?” Bir önceki yazımda da değinmiştim, Leyla Zana’nın, 7 yıl sonra “sessizliğini” bozması.? Yazı başlığıma da, o sessizliğini bozduğu “cümleyi” aldım!..

***

Ne diyordu Zana!.. “Ne CHP’nin ne de AKP’nin koltuk değneğiyiz.. İkisi de değiliz; biz biziz..”

Zana ve Başak’ın birbirini tetikleyen bu çıkışları, tesadüfi olmadığı gibi, rastgele de değildir!.. Demirtaş’ın Diyarbakır’da annesini hastanede ziyaret edişi ve sadece aile fertleriyle; görüşmesi!..

***

Hasılı kelam!.. Şayet DEM, önceki seçimde yaşadığı ve yaşatılanı ders-i ibret noktasında, görmezse!.. Hiç bir şey olmamış gibi, takınırsa!.. “Aparat olmaya devam ederse..” Hele ki; İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana gibi illerde, “CHP’nin kazanma kaldıracı” olursa!..  İşte o zaman,  denir ya “çarşı fena karışır?”.. DEM ve CHP’nin bünyesi, buna dayanır mı? Onu o gün geldiğinde, konuşuruz!.. İş zor…

***

Neyse, bir not düşelim!.. Başak’ın hal-i hazırda “yurt dışı” gezisinde hasta olmadığı halde, “rapor aldığı” iddiasıyla, yargılanıyor.. “Resmi belgede sahtecilik..” Bu suça dair, ceza oranı 2.5 yılı kapsıyor.. Aynı minvalde, “seçme ve seçilme hakkından da” mahkumiyet alıyor..   Ceza davası daha sonra istinafa yapılan itirazla bozuldu, hal-i hazırda dava devam ediyor..

***

AMAN DİKKAT!…

Seçim havası, artık solar haldeyiz!.. Adaylar seçmen turuna başladı.. Çarşı, pazar geziniyor.. Ancak gezintiler, görüşmeler ziyaretler esnasında, bazı adayların karşılaştıkları psikolojik hadiseler var ki, aman ha aman dedirtiyor!.. Önceki seçim döneminde benzer “psikolojik etsikisi” yüksek duruma karşılık, uyarıda bulunmuştum.. Aday’ın ruh dengesini bozacak, “itibar suikastçilerine” dikkatli olun diye!?.

***

Çünkü bunlar, ne yazık ki kimi çevrelerce “paralı itibar suikastçıları” olarak adayların karşısına çıkıyorlar.. Yani birer sırtlan gibiler.. Aday çarşı, pazar gezinirken, etrafa gülücükler dağıtırken, tokalaşma, öpüşme, gül atma, neşe saçma esnasında, birden bitiveriyorlar karşılarına bu “para provokatör suikastçiler”!.. Bir seçmen, bir esnaf, vatandaş edasıyla Adayın karşısına dikiliyor.? Sorgulamaya başlıyor.. Öyle laflar, öyle inatçılık sergiler ki; karşısındakini “sinir savaşı” içerisine sokar hale getir!..

***

Git dersiniz, gitmez!.? Siz gitmek istersiniz, o bırakmaz.. Ki der demez refleks gelişir!.. Hele bir de, “o sırtlanın, o itibar suikastçısının” çevresel gözetleyici sırtlanları pusuya yatmış ise!.. Vay halinize..O kişiler, ellerindeki cep telefonunu alıp, tüm açıları kaydetmeye başlamıştır.. Sizin sinir “savaşı içerisindeki” ruh halinizi, an be an kaydeder!.. Sonra da onu, “yargısız infaz” batakhanesi olan sosyal medyaya servis eder..

***

“İşte adayınız, işte şu, bu.. Adaya bakın, bakın seçmene nasıl davranıyor” gibisinden, alt notlarla “sizi yem” ederler!. Netice itibariyle, uyarımızı yenileyelim!.. Ki bu hangi partiden, hangi siyasi ve ideolojik akımdan olursanız olun; sakın başıma gelmez demeyin, gelir.. Böylesi bir “itibar suikastine uğramak istemiyorsanız”, mutlaka ama mutlaka, dikkatli ve sakin, “sinirleri alınmış” bir ruh haliyle hareket edin!.. Yoksa işiniz, zor.? Şimdiden uyarıyorum, yarın demedi demeyin!..

***

İTİRAZIM VAR..

Neye mi, Diyarbakır’da organize edilen ve adına “Demokratik İslam Konferansı” denilen, etkinliğin isminedir itirazım?.. Tabi içeriğine ve yapılacak konuşmaların, muhtevasına değildir.. Şöyle ki, hiçbir siyasi ve ideolojik söylem, İslam’a libas edilemeyeceği gibi, ön safında da yer almaz!?..

***

En uygun ifade; “İslam’da demokra(si)-(tik)” gibi kavramlar kullanılabilir?!.. Aksi takdirde, “çok kavramlar” öne çıkarılarak, İslam’ın bütünlüğüne “halel getirilmiş” olunur?.. Bilmem, itirazımı ifade edebildim mi?.? Tabi konferansa katılan, alimlerimizin de bu minvalde fikri beyanları, olur mu?!..

***

SORUYORLAR…

Okurların pür dikkatini çekmiş olacak ki, MHP’nin 3’er gün arayla “55 adayını” açıklıyor olmasının, sırrı nedir?.. Neden hep “55” diyor.. Yanıt net ve basit.. Çünkü, MHP kuruluşunun, 55. yılında.. Kuruluş yıl dönümüne binaen böylesi bir stratejiyi uyguluyor..!.

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Siyasetin ahlakı, sivil siyasetin özgür ruhuna bağlıdır!