KARARSIZ, KÜSKÜN VE ÖFKE İLE NE OLACAK HALİMİZ DİYENLER?!!…

Çarşıda, pazarda, sokakta!.. Ev ve işyerleri de dahil.. Ki, Anketler de bunu, genel bir beyanla ifade ediyor.. Hal-i hazırda seçmenin ekseriyeti şu kategoride bulunuyor.. Kararsız, küskün ve öfkeli.. Mevcudiyetleriyle seçimin kaderini belirleyen bir kitle olarak karşımızda bulunuyor!!.. Nerdeyse, sayısal olarak iktidar yüzdeliği noktasında!..

***

İşte bu kitleyi, her kim kendi hanesine çekebilirse onu sandığa gitmede ikna edebilirse?.. Hiç tartışmasız; 31 Mart akşamı ipi göğüsleyen, sandıktan kazandık zaferiyle nara atan kişi o olur!.. Aksi takdirde kazanma da, kaybetme de mevcudiyet karşısında, bıçak sırtı!… Kimse de, burası bizim kale, burası bizim çukur diyemez!..

***

Peki, bu kulvara çalışan var mı?!.. Ya da seçmeni kararsızlıktan kararlılığa, öfkeden sakinleşmeye, tepkiden barışçıl ortama sürükleyen var mı?!.. Doğrusu bunun yanıtını, adaylardan alamıyoruz.. Daha açık ifadeyle, adayları bırakın, partilerin Genel Başkanlarının hiçbirinin ağzından, bu minvalde bir sözcük dökümü gelmiyor, söz konusu bile değil..

***

Ancak şu var seçmen hissiyatıyla, olup-bitene cevap veriyor.. Söylediği şu; henüz sesimizi tam duyan, ne aday, ne parti ne de lider var?… Kimse yok!.. Çünkü, solunan havanın atmosferinde; “toplumsal bir dayanışma” maalesef gelişmiyor.. Geliştirmesine dair kimse de, sorumluluk noktasında siyasi üretime meyil vermiyor!.. Hasımlık siyaseti bağımlısı..

***

Siyasilerde var olan temel etken; kin var, nefret var, hasımlık ve de hasımsızlık var.. Ağzını açan, mikrofona konuşan, mitinglerde, ev ziyaretlerinde, köy ve ilçe muhabbetlerine giden adaylar; rakip adayı daha fazla nasıl rencide edebilirim, ona karşı öfkeli selini daha nasıl alevlendirebilirim, siyasi ve ideolojik kutuplaşmayı daha fazla nasıl körükleyebilirim gayreti içerisinde bulunuyor!…

***

Hani bir söz vardır.. Balık baştan kokar diye.. İşte siyasetin hal-i hazırdaki seyri bu yönde, ne yazık ki gür şekilde esiyor!.. Baş ve başa soyunanlar vahim derece toplumsal kutuplaşmanın makasını açma adına fena şekilde koku veriyorlar!.. Nihayetinde, tabana yayılan bu koku da, öfkeyi, kini, nefreti, küskünlüğü ve haseti önleyemiyor!.? Bilakis, büyütüyor!…

***

Seçime iki haftadan az süre kaldı!.. Diyarbakır’dan bir endişeyi, korkuyu ve paniği aktarmak istiyorum.. Malum, Belediyelerin ekseriyeti, kayyımla yönetiliyor.. 7-8 yıldır bu böyle.. Yönetim biçimi, yapılan edilenler, eksileriyle, artılarıyla ayrı bir kulvarda tutuyorum!.. Çalışanlar düzeyinde, tarif edilemez bir akıbetimiz ne olacak sorusuna yanıt aranıyor?!..

***

Nedeni de şu!.. Devlette devamlılık esas olduğu için; Belediyeler de resmi kimlik noktasında, hizmet üreten kurum olma özelliğiyle, işlem görüyor.. Görevden almalar, yeni atamalar, personel alımları, işçi emeklilileri, yasal ve mevzuat hanesinde, iş akitleri fesih edilenler.. Çok şeylerin, değişime, dönüşüme uğradığından dolayı, gelen ne yapacak sorusu var!..

***

Bir tarafta ister yasal, ister siyasi, ister iktidar politikası!.? Her nasıl, okunup, söylenip, düşünülüyorsa; seçimle gelen, görevden alınarak yerine kayyım atanan; kesim!? Diğer tarafta, iktidar politikasına dönüştüğü savıyla, siyaseten sorgulanan.. Beri yanda; iki tarafın hengamesiyle, ortada olan çalışan, çalışamayan kesim!..

***

Akıbetin seyrini, şimdiden kestirmek mümkün olsa da!.. 1 Nisan sabahı özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki belediyeler de, emekçi ve çalışanlar noktasında, farklı bir rüzgar esecek!.. İşte ana beklenti, bu rüzgarın hak, hukuk, adalet ve eşitlik açısından, haksızlıklar ve hukuksuzluklar ikmal etmesine, izin verilmemesidir!?. Buna dair verilecek güvence; çok şey değiştirir!..

***

MECLİS ÜYELİKLERİ..

Daha önce de, buradan dile getirdim; AK Parti’de meclis üyelikleriyle alakalı küskünlükler, mızrak çuvala sığmaz noktasında.? Kaldı ki, sıralamaya giren kimi adaylar da; memnuniyetsizlik içerisinde, bulunuyorlar.. “Bana bu sırayı mı layık gördüler..” Kim haklı, kim haksız tartışmasına girmiyorum. Ama velakin, merkez ilçelerde bu handikap durumun, seçmen nezdinde etkisi olacak gibi!.. Lakin, sahada pek görüntü vermiyorlar?!..

***

Kaldı ki, partideki kutuplaşma da ayrı bir muamma!.. Çok yönlü zıtlar hanesi var.. “Bu seçimde başarısız olsunlar, kıymetimizi bilsinler.. Bu seçimde üstüne gelirsek, sonrasında hepsini süreriz..” Tabi şimdiden; 2028’i kurgulayanlar bile var.. Ama bilmiyorlar ki, çift yönlü bu hasetin, er ya da geç keskin sirke, küpüne zarar olacağını.. Bizden naçizane tavsiye; yanlışa yanlışla gitmeyin, körük yangına neden olur?..

***

NEYİN İYİ HALİ?..

Neymiş!.. Bir anlık öfke..  Yok öyle yağma.. O bir anlık öfkenin gerisi var, berisi var, uzun uzadıya geçmişi var.. Ve de biriken ve hasımlık var!.. Kaldı ki o bir anlık öfkenin, kararttığı hayatlar, mevta ettiği insanlar var.. Onlar için hiç mi, iyi hal olmaz?!..

***

Zorbaya, katile, psikopata, caniye, eli kanlı, bıçaklı, silahlıyla iyi hal var!.. Ama; “onun şiddetine, şirretliğine” maruz kalana; “insani hal” yok!.. Yok arkadaş yok!.. Toplumsal infial yaratıcı hadiselerde; iyi hallere meyil verilmemesi gerektiği gibi kanmanın da alemi yok!?.

***

Çünkü, hakkın, hukukun, adaletin, bağımsızlığını gölgedeki gibi.. Hakimin de; adil terazisini tartışmaya açıyor..Nitekim, öldürücü ve ısrarlı şiddette bir anlık öfke yoktur.? Hele ki zaafiyet hiç yoktur.. Öfke birikiminin, kötülük dürtüsüyle volkanik dağ misali, patlamadır!.. Ötesi yok!..

***

UNUTKAN POLİTİKACI!…

Eee zZat-ı muhterem unutkan ise.. Ve bu sıkça tekrar ediciyse!.. Daha bir seçim öncesindeki “vaatlerini” unutuyorsa!.. Seçmene ve seçenlere verdiği sözü vallahi unutuyorum derse!.. Sahi ya, bir daha aynı göreve talip olan bu zat, bugün vaat ettiklerini yarın ben hatırlamıyorum, unuttum derse o ahalinin, hal-i durumu nice olur?.. Bilen beri gelsin!?..

***

Onun unutkanlığını bilmem, ama onu unutmayan çok var!?. Özellikle de, iki siyasetçi var.. Biri baba-oğul diye arzı endem ederken, dereyi(kurultayı) geçmeye çalışırken, sen de mi brütüs diyen ve sırtından hançerlenen, Kemal Kılıçdaroğlu!.. İkincisi, enva-i ayak oyunuyla partisine operasyon çeken, içini boşaltan, darmaduman edilen ablaaam diye, sarılıp, kucaklaştığı Meral Akşener!.. İkisi de ayazı unutmazlar!..

***

KİMİN KİME KUMPASI?..

Şu çantalar dolusu para sayma mevzusu, yargıya taşınsa da, sorular henüz yanıt bulmadığı gibi, ithamlar da arttı!.. İlk gün itibariyle, mevzuyla alakalı, dikkat çekilen, üç isim var!.. Ekrem İmamoğlu.. Canan Kaftancıoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu…

***

İmamoğlu için?.. Neden şahsi şirketinin Genel Müdürü’nün, orada bulunması.. Her ne kadar İmamoğlu lafı eveleyip, geveleyip, ortamı yumuşatma, eleştiri dalgalarını, düşürme adına; böyle bir işin olmaması gerektiğini söylüyor?.

***

Ancak, bir ithamı var!.. O da görüntülerin ve mevzunun şekli-şemalinin deşifresinde, kendisine yönelik kumpas ve komplodan söz ediyor olmasıdır!. Yer ve zaman ölçeğini de ima ederek!.. Kendisine tuzak kurulmuş yani!..

***

İyi güzel de!.. Bir kumpas, bir tuzak var ise.. De hele bakalım; peki kim?. Ya da kim bunlar; ne amaçlı kumpas kurmuşlar?.. Bu minvalde bir yanıt, detay yok?.. Asıl yanıt verilmesi gereken, “Müdürünüzün ne işi vardı orada?”..

***

Gelelim, dönemin asıl muhataplarına!.. O dönemin İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu.. O dönemin Parti Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.. Bu ikili hala, haftalar geçmesine rağmen sessiz!.. “Ağızları bıçak açmıyor?”.. Neden?.. Yoksa, ağızları açılırsa kirliliğin dibi mi görünecek?!…

 ***

GÜNÜN SÖZÜ..

Öfkenin “iyi hali” olmaz, yoksa “öfke ile kalkan, zararla oturur” sözü dillendirilmezdi?!..