Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

SICAĞI SICAĞINA, KONUŞURSAK..

Çok çetin, çok gergin, çok kumpaslı, bol kasetli ve videolu, bel altı, bel üstü, sağlı, sollu, enva-i “puştluk ve namussuzluğun” kendine özgü vücut bulduğu siyasi aksiyonlu bir seçim süreci yaşadığımızı kimse, inkar edemez!.. Ve tabi ki, iç ve dış güçlerin yanısıra, terör örgütleri de, kendilerine özgü, bir uğraş sergilediler kimi iktidarı devirmek adına, kimi de muhalefeti diri tutma adına.. Her iktidar dönemindeki “hasımlık” gibi mevcut hal hiç de iyi bir hal içermedi…

***

Siyasetin yarış aktörleri de, “saflar ve ittifaklar” noktasında, pek sakin ve sükut kalmadılar.. Bilakis, hal-i durumu ateşlediler.. İktidar hevesi ve iktidarı devirme komutuyla, her yol mübah görüldü tüm kesimler tarafından.. Benzemezler ittifak kurdu, bir değil çoklu oldular.. Dün hasım idi, bugün “siyasi çıkar ihtirasıyla” hısım kesilenler oldu.. Masalar kuruldu, oda lobileri yapıldı, transferler, “çoklu cumhurbaşkanı yardımcılığı” vaatleri, yeterki köprü geçilsin?..

***

Denir ya, yüzyılın seçiminde her türlü “hesap ve formüller” denenerek, sonuca gidilmeye çalışıldı.. Ama bir tek, odaklanmadıkları, konuşmadıkları, hesap etmedikleri kesim vardı; o da seçmene tüm bu yapılanların nasıl, tesir edeceği ya da karşılığı ne olacağı?.. Sandığa gidip, mevcut siyasi kulvardaki zevata “tercih mührünü” vuran, Milli İrade’ye Fransız kaldıkları içindir ki; bugünkü seçmenden gelen tepki tablosu.. Onun içindir ki; sandıktan çıkan sonucun “siyasilerin ekseriyetine, ders-i ibret babında şamar oldu” diyorum..

***

Gelirsek, neticeye..  Dün sabah, oy kullanmaya gittim.. Nafiye Ömer Şevki Cizrelioğlu Ortaokulu, 2084 nolu sandıkta oy kullandım. Çevreye, mahalledeki hareketliliğe baktım. Katılım ve seçmenin oy kullanmaya yönelimi hayli yüksekti.. Gergin bir ortam yoktu, bilakis sakin ve sağduyulu, saygılı ortam vardı. Gerek sandık görevlileri gerekse güvenlikle yetkili birimler..Tabi; böylesi bir atmosferin sandıktan çıkacak sonucun verisi; herkes açısından bir memnuniyet..

***

Yazıyı “kesin olmayan” sonuçlar üzerine kurguladım.. Sonuca dair sıcağı sıcağına bulunabileceğim fikri beyanım şu olur.. Ki bilahare her şeyin detayına gireceğiz.. Ama özü itibariyle, ki kesin sonuçlar açıklanmadan, bu beyanı yapıyorum.. Hesapta olmayan, haller oluşabilir.. Ne diyoruz bir oy da bir oydur.. Onun için de, temkinli olmakta fayda var.. Mevcut tabloya getirebileceğim beyanım şudur…

***

BİR… 21 Yıllık iktidarın “ateşten gömlek” hakikatiyle güç kaybına uğrayan AK Partinin popülaritesinde ciddi erime yaşasa da, hala birinci parti konumunda olduğunu, bir kez daha tescilledi.. Ama, Recep Tayyip Erdoğan’ın ne gücünden, ne dünya lideri vasfından ve ne de İslam dünyasının “ümidi” olmak kadar, popülaritesinde, bir düşüş olmadığını da aldığı oylarla, mühürledi. AK Parti’den ayrı olarak Erdoğan’ın tek başına bir parti olduğu gerçeği artık, tartışılmazdır… Ve en önemlisi de, tüm tasfiye planlarına rağmen, racon kesti “ben diz çökmem” diyerek..

***

İKİ… MHP ile girdiği ortaklığın parti ilkelerinde, halk nezdindeki algı, Kürtler’de oluşan tepki bölge düzeyinde, kendini hissettirdi.. Ama, Türkiye’nin geneli açısından, “Cumhur ittifakına” kısmi de olsa hala yarar getirdiğini, söylemek lazım.. Lakin, ittifakları, güçbirliğini aşan ana etken hiç kuşkusuz ki milletin Erdoğan’dan el çekmediği gerçeğidir.. Millet iradesi, ondan vazgeçmemiştir…

***

ÜÇ… MHP’ye dair tahminler, yürütülen eylem ve söylemler ile sandıktan çıkan sonuç; “yanılmanın” ne kadar yüksek olduğunu gösterdi.. Barajın yüzde 7’ye çekilmesine rağmen, MHP’deki “o milliyetçi anlayışın” değişime ve dönüşüme ihtiyaç olduğu gerçeğini, ortaya koyarak kayıplar yaşadı.. Bahçeli’nin iktidarın tüm gücüne rağmen “popülaritesini” kaybettiğini söylemek gerek…MHP önümüzdeki dönem için, kendini yenilemeli…

***

DÖRT… Ve MHP tez elden, Bahçeli sonrasına ilişkin “lider arayışına” girmesi gerekir.. Geçtiğimiz yıl, bu yönde bir kaç kelamım oldu, ama MHP’liler tepki vermişti.. Devlet Bahçeli’nin yerine kim düşünülür, kim getirilir bilmem, ama “Milliyetçi kesimin” kendi içinde bölünmesi, farklı partilerde arayışa girmesi; zorunlu bir değişimi kapıya dayatmıştır.

***

BEŞ… MHP’nin “radikal milliyetçi” anlayışına rağmen.. Ki kimi kesimlerce AK Parti MHP’leşti söylemi ve düşüncesine rağmen.. Sandık gösterdi ki, Kürtler hala Erdoğan’a yakın ve sırtını çevirmiş değiller. “Erdoğan düşmanlığı ve kindarlığı” üzerine siyaset yapan HDP’nin tüm preslerine rağmen, Erdoğan’ın Kürtler nezdinde bir hezimet, bir yıkım, bir kırılma yaşayacağına dair, beklentiler boşa çıktı..

ALTI… Erdoğan’ın HÜDA PAR’la ittifak kurup, kendi partisinden “kontenjan” tanıyarak, listelere dahil etmesinin de doğru bir karar olduğunu, sandıktan çıkan sonuç beyan etti. Her ne kadar, Hizbullah üzerinden geçmişi sorgulayıp, HÜDA PAR’ın ilişkilendirilerek, hafızalarda korkular yaratılsa da, etkisiz kaldı. Erdoğan ve AK Parti’ye gönül koyan eski seçmen ve muhafazakar Kürtler de bu ittifakla, reyinde dönüş yaptı..

***

YEDİ.. Erdoğan’ın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’nin çekilmesine, Sinan Oğan’ın sahada bulunmasına rağmen, Muhalefetin tek adamı, “Çatı aday” ilgisi ve muamelesini gördüğünü, söylemek gerekir.. Ki, sandıktan çıkan oyların sonucu, bunu gösteriyor. 11 seçim yenilgisi almış bir ismin, 11 seçimi kazanan birine rakip çıkması, “yenilen pehlivan güreşe doymaz” sözünü hatırlatsa da, Kılıçdaroğlu için emeklilik şart oldu.

***

SEKİZ… Kılıçdaroğlu’na, özellikle de altılı masanın küçük ortaklarına, seçmenden gelen mesaj; “siyasi ihtirasınıza” bizi alet etmeyin, size oy yok.. Bir önemli mesaj da, “ata düşmanı, torun dostu olmaz”, ne siyonizmin, ne emperyalizmin, ne batının ve ne de dış güçlerin ülkemin, milletimin ve devletimin işleyişinde “müdahil olamaz, söz sahibi kesilemez, otorite oluşturamaz” anlayışını da çöpe atmış oldu.

***

DOKUZ.. İnce’ye “kaset suikasti” ve sicilleri kabarık olanların yayınladığı “videolardaki” suçlama ve ifşaların da, seçmen tarafından pek kabul görmediği gibi, itibar edilmediğini de, sandık gösterdi. Etkisi, Erdoğan ekseninde değil ama AK Parti milletvekillerinin oy tercihinde, görüldüğünü söylemek gerekir..

***

ON… Akşener’in rüzgârını kesen faktörler çok..  Masadaki kalkış, iniş ve söylemler, Kılıçdaroğlu’na itici tutum yüksek dozajlı sandıktan “zılgıt” aldı. Yüzde 16’lardan yüzde 7’lerin bile altına düşme hali bunu açıkça ifşa edip, sorgulatıyor.. Akşener’in “İmamoğlu ve Yavaş” üzerinden yürüttüğü politikanın masada neticesiz kalması, tabanın “sözünü geçiremiyor” gerçeğiyle, kayıplar hanesine düşen liderlerin başında oldu…

***

ONBİR… Saadet Partisi, tüm haşmetiyle, CHP’de kendine özgü “değişim yarattığı” iddiası, dağılan masanın uzlaşı merkezi olmaya dair savına rağmen, AK Parti’den oy devşirmediğini, 2018’de olduğu gibi, burda da gördük.. Özellikle, muhafazakar kesimin, sol ve sosyalist anlayışın peşinde gitmeyeceği realitesini kırmızı kart olarak, Temel Karamollaoğlu’na, söyledi..

***

ONİKİ “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganını “Seni başkan yaptıracağıza” eviren ve Kürtler açısından inkar ve asimilasyonun başkomutanı olan CHP’yle iş tutmasına rağmen.. “Celladına aşık” anlayışıyla kendisine oy veren Kürtler üzerinden, Türk solunu “söz sahibi” yapan ve Meclise taşıma gayretine rağmen, Kürtler bir kez daha HDP’ye, “rey” verdi. Ama ikaz ederek, bu son şans.. Ki bu şans da cezaevinde olan siyasilerin yüzü suyu hürmetine!.. Yani HDP Yeşil Sol Parti’yle ve Kılıçdaroğlu’nun peşine düşmeyle; kendine bir hayır sağlamadı, onları güçlendirdi.. Kandil baskısına, HDP biat etti…

***

ONÜÇ… Kimine göre uğurlu, kimine göre de bu rakam uğursuz.. Her ne ise, bu rakamı içeren maddeyi de “sosyal medya” siyasetine ayırdım..  “Hatice ve Netice” zihniyeti gibi “Sosyal medyaya bakmayın, Türkiye’ye bakın” dediğimizde” böbürlenen, yerinden zıplayanlar var ya.. Onlara şimdi sesleniyorum.. Ve diyorum ki; “Gördünüz mü?. Sosyal medyanın Türkiye olmadığını?”  Elbette ki gücü var, ama Türkiye’nin topyekün gücü değil, ve her şey hiç değildir..

 ***

KAZANAN VE KAYBEDENLER…

Eee, demokrasinin mabedi sandığın da cilvesi bu.. İlla ki “kazananı” illa ki “kaybedeni” olur.. Aslında kazanan ve kaybedenden daha çok; “yetki alan, yetki alamayan” desek daha iyi olur.. Malum, her kelime çok anlamlar yükleyen bir siyasetin kulvarında olduğumuz için; Yetki alan ve Yetki Alamayan” diyelim…

***

YETKİ ALAN.. Türkiye’nin yarısından biraz fazla oy alıp, “Yönetme Yetkisi” alan zat-ı muhterem.. Görev kutsaldır, üstlendiğiniz misyon ise daha bir ulvidir. Oy almadığınız, size rey vermeyen kesimleri de, gözardı etmeyin, memnuniyetlerini ve teveccühlerini kazanma adına çalışın.. Seçim bitti?. Salt partinin veya ittifakın lideri ve söz sahibi değilsin.. Türkiye’nin lideri ve söz sahibisin.

***

Cepheleşmeyi de, ötekileştirmeyi de, terk edin.. Bitsin artık şu “nefret dili, çatal dilli siyaset anlayışı..” Nefretin, kinin, garezin ve hasım görmedeki çifte olgu, ortadan kalksın.. Ne yaparsanız yapın, ama bir an önce “bitirin bu kısır çekişmeyi, gerilimi, endişe ve korku atmosferini dağıtın..” Sulhu sağlayın, istiklal, istikrar ve istikbali “güvenceye” alın. Sen ben kavgasını, inkar yeter artık kimse dillendirmesin..

***

YETKİ ALAMAYAN… Hayat devam ediyor.. Öldük, bittik, mahvolduk, şu olacak, bu olacak, diye bir kaygı ve duyguya kapılmayın.. Halkın iradesine ve seçmenin ortaya koyduğu tercihe, saygılı olun.. Demokrasiye sırt dönme, gocunma ve kırılma.. Sonuç itibariyle, bu ülkede yaşıyoruz, yaşıyorsunuz. Sayısal bazda az değilsiniz. Fark çok az.. Bir dahaki, “yetki alma” yarışında daha bir fazla çalışırsanız, “rey alabilirsiniz..” Yani mevcut hal, dünyanın sonu olmadığı gibi, hırçın olmaya, halka kin, nefret duygusuyla bakmaya gerek olmadığı gibi, çözüm ve çare de değil…

***

UNUTMADAN, YEREL SEÇİM YAKIN..

Hasılı kelam, seçmen demokrasinin mabedine gitti, 5 yıllık yönetilmek için “reyini” verdi.. Ve idareye de, Erdoğan’ı bir kez daha “yetkilendirerek” tercih etti. Bu tercih ve oy yüzdelikleri önem arz edici “seçmen mesajları” olarak, görmek değerlendirmek, ders-i ibret olarak, not almak gerekir..

***

Neticede, güven ve istikrar tercih edildi.. Bu mesajı doğru ve akılcı bir analizle değerlendiren her kim olursa olsun, kazanan o  olur.. Almamakta direnen ise kaybeden olur.. Şunu da unutmamak lazım, şunun şurasında “yerel seçimlere ne kaldı ki?”.. Bugünün sulhu, yarının barışı, bugünün öfkesi yarının vahim kavgası olur ki; “bilmem ne demeli?”…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Sloganist siyasetin seçmendeki karşıtı, “git işine beeee..!”


Bu Makale 5180 kere okunmuştur.