"YALANIN PEŞİNDE" KOŞMAK!...

Bakar mısınız, ülke üç gündür bir "isim değişikliği" yalanı üzerine, zihin savaşı veriyor…

Bir tarafta CHP'nin hazırlamış olduğu "kumpaslı", rapor!..

Diğer tarafta, "doğruluğu" aklından çıkarıp, "hasımlık" körlüğüyle, "yalana" sarılan, yazılı ve görsel medya!..

Ve, "yandaş" tarafından atılan manşetler...

Çankırı'da oğluna verdiği "Recep Tayyip Erdoğan" ismini değiştirmek istemiş..

Nüfus müdürlüğüne gitmiş, "görevliler bunu yapamayız, bizi sürerler" demiş..

***

Farkında mısınız!..

Artık "yalanın bu kadarına da pes" diye, bir laf işitilmiyor…

Çünkü, "yalan" sıradanlaştı..

Kumpas ise, günlük yaşamın bir parçası haline geldi..

Kör olası, "hizipleşme ve cepheleşmenin" yıkıcı hali; "düşünme, düşünebilme" kabiliyetini de, devre dışı bıraktı!..

Kim kime, "iftira" ne kadar atabilirse atsın!..

Doğru, gerçek fark etmiyor…

"Salla gitsin…"

Nasıl olsa; tarafların cephesinde "yalanı, atmasyonu, kumpası, hileyi, şeytani ruhu, karakteri" satın alan çok!…

***

Kimse çıkıp da!..

Bir saniye yahu, "sizinkisi yalan, hem de kuyruklu yalan?"..

Bir kere, "İsim değişikliğinde" yetkili kurum, Nüfus Müdürlüğü değil ki..

Hele ki, nüfus memurunun hiç ama hiç yetkisi, dahli ve "işlem yapma" gibi; sizin aklınızla "atmasyonu" olamaz!..

Tek yetkili, Yargı'dır, Mahkemelerdir..

Mahkemeye "isim ya da soyadı" değişikliği için, müracaat edilir, karar çıkarsa "değişiklik" uygulamaya girer..

Yoksa yok!…

***

Kısacası; "tek yetkili" yargı iken!..

"Yapmam, etmem, beni sürerler" gibisinden lafların, "ne teknik, ne yetki, ne de kurumsal" bir imkanı ve ihtimali olmadığı gibi; diyenin de "ne büyük yalancı olduğunu" bilir…

Nitekim, Çankırı Valiliği, Nüfus Müdürlüğü "böyle bir atmasyonda bulunanları, telin ediyoruz" dediler!…

***

Hal-i durum bu iken…

Ne CHP'nin raporunu hazırlayanlar!..

Ne de yazılı ve görsel medyanın, "manşet" atıcıları..

Ve ne de; vakıa üzerine "zihin" yoranların, hakikatin peşine düşmeme halleri!..

Ama azıcık, "mal bulmuş, mağribi gibi" olmazlarsa..

"Sazan balığı" gibi, atılmazlarsa…

Yahu, "yalancının mumu yatsıya kadar yanar" diye bir ata sözümüz var, deseler!…

Farkına varacak, "yalanlarının" yüzlerine, çarpacağını..

Ama kime dersin!..

Deve kuşu misali, kafalar kuma gömülü…

***

 

Nitekim hala; "usturuplu yalanların" peşindeler!..

"Ar damarının" çatlama hali!…

Bir kaygı, bir çekince, bir ayıplı durumun vücut bulacağı, karakterine sahip değiller ya!..

Netice itibariyle, "isim üzerindeki" yıkıcı, insani, vicdani karakteri "ayaklar altına" alan ruh, siyasetteki cepheleşmenin ulaştığı vahim boyutu, gözler önüne seriyor!…

Denir ya, "körler, sağırlar birbirini ağırlar.."

***

DEDAŞ'IN "KAÇAK KUMPASI!..?"

Denir ya; "bir bu kalmıştı?"…

"Abonelere" kaçak tuzağı kurup, yüklü miktarda ceza kesmek!…

Ne yazık ki, onu da DEDAŞ yaptı..

Zaten özelleştirmeden sonra, aboneleri soymada "her yol mubah" ilkesinden taviz vermişliği yok!…

Ne diyor, Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan…

DEDAŞ abonelerine "kaçak kumpası" kurarak, yüksek oranlarda ceza kesiyor..

Ve bunu da, sahada DEDAŞ personeli "ne kadar kaçak, o kadar prim" senaryosuyla yapıyor..

***

Bozan senaryoyu şöyle aktarıyor..

"Prim almak için, personel denetime çıkıyor.

Sayaçları açıp inceliyor.

Bu esnada, kaçak enerji bağlantısını bizzat kendisi oluşturuyor.

Resim çekiyor.. ve kaçak var deyip, işlem yapıyor.."

Bozan, iddialara ilişkin yetkili ve etkili birimleri, emniyeti göreve çağırıyor…

Bozan, "Kaçak elektrik kullanımına" karşıyız derken, DEDAŞ'ın "vatandaşı söğüşlemesi",

Personellerinin de "kaçak kumpası" üzerine primlere odaklanması; büyük mağduriyetler oluşturuyor..

İrdelensin!…

***

Doğrusu, Bozan'ın bu iddialarına benzer hadiseler, bir süredir kent gündeminde..

Ki salt Diyarbakır değil, bölge illerinde de durum aynı şekilde; "tepki doğurarak", konuşulup, tartışılıyor?…

Kısa süre önce, Kayapınar'daki iki sitenin, 17 abonesinin yaşadıkları..

Ne diyorlar..

Saatler dışarıda.. Trafo dışarıda..

Ve her şey, DEDAŞ'ın kontrolünde..

Ancak, ekipler gelip, "kaçak enerji kullanıyorsunuz" deyip, ceza kesti..

Bir değil, tüm siteye!..

İtiraz eden, cezayı iptal ediyor, etmeyen ödüyor..

Yani; "kimi yakalarsa" misali, bir anlayış var..

Velhasıl!.. Bozan'ın ifade ettiği gibi…

Vücut bulan bu ahlaksızlığı her kim yapıyor veya uyguluyorsa, görevini kötüye kullanıyorsa, vatandaşı "soyacak kaz" olarak görüyorsa; "Adli Yönde" sorgulanıp, soruşturulmalı!…

***

ADALETİ ARIYORUM!…

Kim için, ne için, kime ilişkin "Adaleti" arıyorum!..

Sevdiklerim için mi?..

Ya da kendim için mi?.

Hayır..

Ben Adaleti, "herkes" için arıyorum.?

Ki salt, "Yargıda, mahkeme koridorlarında" aramıyorum!…

Bilumum her yerde..

Siyasette, ticarette, rekabette..

Makam, mevki, iş, güç, istihdam, öğrenim, trafik..

Hatta ve hatta, evde, işte, çarşıda, aşkta bile!..

DEDAŞ'ın abonelerine kestiği, "kumpaslara" da adalet arıyorum…

"Adalet" kelime itibariyle, Hazreti Ömer'in (r.a) buyurduğu gibi.. "Dicle Irmağı kenarında ayağı aksayan kuzudan" sorumlu olabilmek!.. Peki hal-i durum noktasında, "Adalet" vaki mi, ya da arayan var mı?.

Ne yazık ki, bakar mısınız Bay Kemal'e "o adaleti" kendisine has, "arka bahçesine" arıyor?..

Ahaliye değil…

***

GÜNÜN SÖZÜ

 Rıza yolunda biraz cefa gördük diye Rahman’a naz mı edeceğiz.