TALİHİMİZ DE BİTKİ ÖRTÜMÜZ GİBİ

Güneydoğunun sadece bitki örtüsü bozkır değil talihi de yaşantısı da bozkır, çorak…

Öldürülen emniyet müdürleri bizde, öldürülen iş adamları bizde, öldürülen baro başkanları bizde, adrenalin, savaş, keşmekeş bizde, geri kalmışlık bizde, susuzluk bizde...

Çekseler mi artık ellerini üzerimizden!

Hep düşünüyorum bu profil bir gün değişecek mi?

Bu bölge kalkınmıyor, bu bölge geri kalmış cahil kalmış. Şener Şen’in film repliğinde dediği gibi “ sor bir niye”

Bırakmadılar efendim. Sağ ayrı vurdu sol ayrı, hem de yıllardır yeri geldi bizim davamızı güttüğünü söyleyenler de vurdu.

Ne suçu vardı Gaffar Okkan’ın, ne suçu vardı Tahir Elçi’nin, ne suçu vardı infaz emri verilen Diyarbakırlı iş adamlarının ve dahi çocuklarının.

Diyarbakır 5 nolu askeri cezaevi 12 eylül dönemlerinin zindanı…

Anmak düşünmek dahi istemeyeceğiniz işkence biçimlerini reva görenler, bedelini ödedi mi?...

Dilimizi konuşmamız mı yasaklanmadı, kendi dilimizde çocuklara isim vermemiz mi yasaklanmadı. Bölgede fakirlik, geçim sıkıntısı falan çektiklerimizin yanında devede kulak kaldı.

Gözaltı, karakol, eylem, mitingler falan bizlerin normali oldu. Maşallah diyeyim son yıllarda bu şekil facialar artık yaşanmıyor. (birileri yeniden düğmeye basmazsa)

Umarım sur hendek olayları faciaların en sonuncusu olarak tarihe geçer.

Batı illerinden bu taraflara tayini çıkan memur ve polisler korkarak sanki cehenneme atanmış hisleri ile geliyorlar.

Biz onlardan onlar bizden korkuyor. Çözemiyorduk asıl korkulması gerekenin başkaları olduğunu.

Korkulması gerekenler üzerimizden rantlaşanlardı.

Nasıl ki arabulucular ortada tarafların çözemeyeceği bir sorun olunca davayı çözüp para kazanıyorlarsa,

sorunu çözmeye yanaşanlarda çıkarsız yanaşmadı hiçbir vakit.

Kim kazanıyor her seferinde dersiniz, tabi ki sorunun çözülmesini istemeyenler.

Bölge insanları olarak geri kaldık doğrudur, cahil kaldık oda doğrudur. Çünkü yıllarca ve halen terörle yatıyoruz terörle kalkıyoruz.

Terör sorunun varlığı gelişimimizin, okumamızın, büyümemizin önüne geçti geçiyor.

Korkudan kitaplarını yakmış gömmüş bir millet nasıl eğitim sahibi olsun ki.

Burada iken kürtçe dahi bilmeyen, terörle ilgisi bilgisi dahi olmayan batı illerine üniversiteye giden oralarda terörist damgası yiyip geldikten sonra hırsla ve kinle koyu sol hareketin içine giren on binlerce gencimiz var mesela.

Taraflı bir yazı yazdığımı düşünmeyin, tamamen ortada durarak sağıma ve soluma bakarak değerlendirme yapıyorum.

Bu bölgenin bu hale gelmesinde tüm tarafların suyu ve tuzu emeği var.

Masum olan kalabalıklar, sıradan halk.                   

Türkiye’nin üvey evladı gibiyiz, ötekileştirilen, korkuyla bakılan, toprağımıza ancak menfaat varsa ayak basılan.

Öteki olduğumuz nereden belli farkında mısınız? Her hangi bir bakan veya siyasetçi Tokat’a da gidiyor, Amasya’ya da gidiyor, bir takım etkinlik ve eğlenceler düzenleniyor.

Haberi 3 dakika geçiliyor. Bir siyasetçi güneydoğu ya ayak bastığı anda günlerce gündem oluyor, konuşulanlar ve yaşananlar tek tek markajlanıyor, inceleniyor.

Sanki tehlikeli bölgeye girilmişçesine.

Ötekiyiz; oylarımız bile siyasi seçimlerin kaderini değiştirecek nitelikte.

Bölgede sanayi gelişemiyor bahane terör, projeler erteleniyor bahane terör, ihaleler bile farklı kurallarla uygulanıyor kurtlar vadisi misali.

Terörün çözülmesiyle kozsuz, kartsız, işsiz kalacak sayısız kişi kuruluş ve ülke varken güneydoğu da adına terör dedikleri olgu çözülür mü?

 

Çekseler mi artık ellerini üzerimizden bu işlerin failleri her kimse.

Orta doğuya yakın olmamız sebebiyle Ortadoğu’nun lanetli kaderini almış gibiyiz.

Allah suyunu bile sayılı yağdırıyor üstümüze, insanımızda coğrafyasının kaderini yaşıyor çorak, tozlu, dümdüz.