“HDP Barajı Aşamazsa Ne Olur?”

Diyarbakır dışına çıktığım zaman bulunduğum her ortamda en sık karşılaştığım soru hep şu oldu?  “Hocam, sizler uzun zamandır Diyarbakır’da yaşıyorsunuz, halkın nabzını, davranış ve tepkilerini biliyorsunuz. Peki, HDP barajı aşamazsa ne olur? 7 Haziran gecesi Diyarbakır başta olmak üzere bölgeden ekranlara ne gibi manzaralar yansır?”  Bu soruları yöneltenlerin beden diline dikkat ettiğimde akıllarından geçen şeyin 6-8 Ekim olaylarına benzer bir görüntü olduğundan kuşkum olmuyor. Muhtemelen bu, onların temennisi değil, kaygılarıdır.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, böyle bir soru karşısında hem muhatabınızı ikna etmek için hem de Diyarbakır’la ilgili kökleşmiş olan olumsuz algıları kırmaya yönelik inanılmaz bir çaba sarf ediyorsunuz. Diyarbakırlılar olarak hep kendimizi buna mecbur hissediyoruz. Çünkü yıllarca birileri yıkmaktan usanmazken, öbürleri de reyting şehvetinin karşı konulmaz cazibesi içinde “habbeyi kubbe” yaparak gerçekleri çarpıtma sevdasından vazgeçmedi. Bu durumda bize de maalesef hep olağanüstü bir gayretle savunma görevi düştü. Karşımızdaki kişi bizi, bu normalin de sınırlarını zorlayan savunma pozisyonunda görünce,  bir müddet sonra daha fazla yormamak adına, bazen gerçekten inanarak, bazen de inanmış gibi yaparak bizimle aynı argümanları söylemeye başlıyor ve böylece konu kapanıyor. Ancak zihinlerde devam edip etmediğini doğrusu bilmiyorum.
Umarım dostlarımı, ‘HDP barajı aşamazsa’ ciddi bir olay beklemediğim konusunda ikna etmişimdir. Amma… Seçim sonrası yaşanacakların boyutu ve medyaya yansıma biçimi konusunda içimin rahat olduğunu da söyleyemem. Bana soru soran batılı dostlarımı, gereksiz yere kaygılandırmamak için onlara anlatamadığım “kaygılarımı” da burada biz bize paylaşmak istiyorum. Bir şeyi de itiraf edeyim. Bu kaygı duygusu, olmasını istemediğiniz, aslında olmayacak da olan, ama yine de korktuğunuz ‘bir felakete karşı hissettiğiniz gereksiz bir endişe de olabilir. 
Sıkıntının nedenine gelince: Türkiye’de çoğunluğun arzu ettiği şey, tüm siyasi partilerin bir şekilde mecliste var olması ve böylece farklı ses ve düşünceleri dile getirmesidir. Çünkü bu çok seslilik herkesin hayrına olacaktır. Bunu isterken, birilerinin dışarıda kalmasının doğuracağı(!) şiddet korkusundan değil de, gerçekten demokrasinin daha da kökleşmesi ve insan hak ve hürriyetlerinin bir gereği olarak istemek de ayrıca önemlidir. Ancak, arzu edilenle gerçekleşen şey, her zaman aynı olmayabilir. Nitekim seçim sonucunu etkileyecek olan da sadece bir veya iki puanlık bir orandır. Dolayısıyla her iki ihtimal de mevcuttur. 
 Bizi üzen şey, seçim sonrası oluşacak tablodan çok, bu tablonun bölgedeki görüntüsünün soruluyor ve konuşuluyor olmasıdır. Çünkü her seçim öncesinde bölgemizle ilgili benzer kaygılı sorulara muhatap oluyoruz. Bu güvensizlik ve kaygı halinin var olmasında partilerin sorumluluğu yok mudur? Var, tabii ki. Çünkü Diyarbakır dışında karşılaştığımız kişiler, bizlere hala, “HDP barajı aşamazsa şiddet sarmalı yaşanır mı?” sorusunu soruyorsa, sandıkların güvenliği ve sayımlar konusunda hala kaygılar varsa, bu güveni tam olarak sağlayamadıkları anlamına geliyor.  Bölge insanının sağduyusuna bu kadar güvenen bizler bile, hala “acaba?” diyorsak, bir yerde yanlış olan bir şey var demektir. Bu da güven eksikliğidir.
Bunun yaşanmamasının koşulu ise öncelikle her iki tarafın da davranışlarıyla demokratik oldukları konusunda güven vermelidirler.  Uzun vadeli bir siyasi başarı için, bugünden tezi yok, demokratik duruşla bu güvenin verilmesi gerekir. Öncelikle çaba göstermemiz gereken şey, seçimlerin demokratik bir olgunlukla tamamlanmasıdır. Burada bölgede var olan her iki partinin de kendi sempatizanlarına hâkim olması ve halkın “seçme iradesine” en küçük bir şekilde müdahale edilmesine izin verilmemesidir. Bu konuda parti üst yöneticileri kadar, tabanın da duyarlı olması gerekir.
En önemlisi, seçimden sonra, ister HDP zaferle çıksın, isterse de yenilgi ile beklenilen şiddet görüntülerine asla izin verilmemelidir. Aksi durumda, önyargıları başka türlü değiştiremeyiz. Ayrıca olası bir şiddet eyleminin sonuçlarının ne olacağını da hiç kimse kestiremez. Çünkü kitle psikolojisi içinde en aydın insan bile en cahil birinden daha fazla iradesini devre dışı bırakabilir. Ve geri dönüşü imkânsız yaralar açılabilir. 
HDP daha da büyümek ve Türkiye partisi olmak istediğine göre, bu kez bu olumsuz beklentileri boşa çıkarmak zorundadır. Bunu başarırsa zihinlerde nasır bağlamış önyargıları, kabulleri kökünden çatlatacaktır. Eğer bunu başarırsa bir sonraki seçimde daha da büyüyecektir. 
Eğer HDP bunu başarırsa, bizler de artık, anlamsız ve enerjimizi çalıp götüren böyle sorulara muhatap olmayacağız.
www.sabrieyigun.com.tr
Twitter: @seyigun