Emirdağ Lahikası

Saniyen: Asâ-yı Mûsa Mecmuası’nın başında bu gelen ve çizgi ile işaret edilen fıkra yazılsa münasiptir. İsteyen, bu mektubun başındaki kısmını da beraber yazabilir.
İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Celcelutiye’sinde pek kuvvetli ve sarahata yakın bir tarzda Risale-i Nur’dan ve ehemmiyetli risalelerinden aynı numara ile haber verdiğini, Yirmisekizinci Lem’a ile Sekizinci Şuâ tam isbat etmişler. İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Risale-i Nur’un en son risalesini Celcelutiye’de fıkrasıyla haber veriyor. Biz bir iki sene evvel Âyetü’l-Kübrâ’yı en son zannetmiştik. Halbuki şimdi altmış dörtte te’lifçe Risale-i Nur’un tamam olması ve bu cümle-i Aleviyenin meâlini, yâni; karanlığı dağıtacak, Asâ-yı Mûsa(Aleyhisselâm) gibi ışık verecek, sihirleri ibtal edecek bir risaleden haber vermesi; ve bu mecmuanın ‘’Meyve’’ kısmı bir müdafaa hükmüne geçip başımıza çöken dehşetli, zulümlü zulmetleri dağıttığı gibi; ‘’Hüccetler’’ kısmı da, Nurlara karşı cephe alan felsefe karanlıklarını izale edip Ankara ehl-i vukufunu teslime ve tahsine mecbur etmesi; ve istikbalde zulmetleri dağıtacak çok emareler bulunması; ve Asâ-yı Mûsa (Aleyhisselâmın) bir taşta oniki çeşme akıtmasına ve onbir mu’cizeye medar olmasına mukabil ve ‘’Hüccetullahi’l-Bâliğa’’ kısmı onbir hüccet-i katıası bulunması cihetinde bize kanaat verdi ki: İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, o fıkra ile doğrudan doğruya bu ‘’Asâ-yı Mûsa’’ ismindeki mecmuaya bakar ve ondan tahsinkârane haber verir.
Sâlisen: Nur santralı ve Yirmiyedinci Mektup’ta çok ehemmiyetli fıkraları bulunan Sabri’nin bu defaki mersiyesini ‘’Lâhika’’ya geçirdik ve size de gönderdik. Ve çalışkan mübareklerden ve Nurların neşrine çok hizmet eden Hâfız Mustafa’nın yedi yaşında iken ALtıncı Şuâ’yı ve bana bir mektup yazan tam mübarek, mâsum mahdumu; burada, mâsumlar içinde Nurlara bir iştiyak uyandıracak. Onun namı Said Nurî olmalı; Nursî köydür, mânâsız olur. ‘’Sin’’ olmasın, yalnız ‘’ye’’ olsun; tâ Nurlara alâkasını göstersin. Daha çok şeyler yazacaktım, fakat başımda çok vazifeler ve işler bulunmasından kısa kesmeğe mecbur oldum.
Said Nursî

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: İkinci vazife Mu’cizat Mecmuası’na birinci vazifeyi bitirenler başlamalarını müjde vermeniz, sizleri bu hizmet-i îmaniyede bana hakikî kardeş veren Erhamürrâhimîn, beni hadsiz şükre sevkeyledi. Hatt-ı Kurânî lehinde birincisinin bir kerameti, merkezde hatt-ı Kur’ânînin bir kursu açılması olduğu gibi; inşâallah ikincisi, daha mu’cizane bir keramet gösterecek.
Saniyen: Konyalı Sabri sizin vasıtanız ile benimle muhabere etse, daha maslahattır ve münasiptir. Çünkü ekserce siz benim bedelime istediğini yapabilirsiniz. Meselâ, tashihat için oradaki âlimler tam yardım edebildikleri için, orada tashihat yapılsın, etsinler. Siz benim tashihimden geçmiş bâzı nüshaları, onlara gönderirsiniz. Hakikaten tashih mes’elesi ehemmiyetlidir. Bâzan bir harfin ve bir noktanın yanlışı, kıymetli bir mânayı zayi eder. En evvel yazanlar, bir kere güzelce mukabele etsinler. Sonra tashihci adamlara ve bana versinler. Mâşâallah, bu defa bana gelen Asâ-yı Mûsa Mecmuaalarında hem yanlışlar azdır, hem bir derece tashih edilmiş. Cenâb-ı Hak; hem yazanlardan, hem tashihçilerden ebeden razı olsun, âmin.
Sâlisen: Yozgat’ta oturan, Risale-i Nur’la alâkadar Tunuslu Hoca Haşmet, evvelce vefatımı, sonra hayatta olduğumu işitip buraya samimî iki mektup yazmış; ona benim tarafımdan selâm gönderiniz.
Râbian: Rüştü’nün çok defadır hususî selâm eden kahraman biraderi Burhan -eskiden beri- ümmîliğiyle beraber, Nurlara lüzumlu zamanlarda ehemmiyetli hizmetleri için, onu da haslar sırasında her gün ismiyle kazançlarımızda hissedar ediyoruz.
Devam edecek