Emirdağ Lahikası

Rabian: Mâdem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor; ve mâdem siz de herkes gibi kabre koşuyorsunuz; ve mâdem o kat’î ölüm ehl-i dalâlet için îdam-ı ebedîdir, yüzbin hamiyetçilik ve dünyaperestlik ve siyasetçilik onu tebdil edemez; ve mâdem Kur’ân, o îdam-ı ebediyi, ehl-i îman için terhis tezkeresine çevirdiğini güneş gibi isbat eden Risale-i Nur elinize geçmiş ve yirmi seneden beri hiçbir feylesof, hiçbir dinsiz ona karşı çıkamıyor.. bilâkis dikkat eden feylesofları îmana getiriyor ve bu oniki sene zarfında dört büyük mahkemeniz ve feylesof ve ulemadan mürekkeb ehl-i vukufunuz, Risale-i Nuru, tahsin ve tasdik ve takdir edip, îman hakkındaki hüccetlerine itiraz edememişler. Ve bu millet ve vatana hiçbir zararı olmamakla beraber; hücum eden dehşetli cereyanlara karşı sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî olduğuna Türk Milletinden, hususan mekteb görmüş gençlerden yüzbin şahid gösterebilirim; elbette benim size karşı bu fikrimi tam nazara almak, ehemmiyetli bir vazifenizdir. Siz dünyevî çok diplomatları her zaman dinliyorsunuz; bir parça da âhiret hesabına konuşan benim gibi kabir kapısında vatandaşların hâline ağlayan bir bîçareyi dinlemek lâzımdır.

Küçük bir Hâşiye:

Hilmi Bey! Tâliin var. Ben, hapiste ve burada iken hakkımda seni merhametsiz gördüm. Ne vakit hiddet ettim, bedduayı niyet ettim, Hilmi Bey namında benim bir kardeşim ve Nurun has bir şâkirdini her vakit hayırlı duamda ismiyle zikrettiğimden, sana beddua niyet ederken, bu hayırlı duaya mazhar Hilmi Bey ismi âdeta şefaatçi oldu, beni men’etti; ben de, o niyetten vazgeçtim; Senin beni tâzib eden me’murlarından gelen eziyete tahammül edip o bedduadan vazgeçtim. Çok def’a hayret ediyordum. Bana bu kadar sebepsiz azap vermekle beraber sana hiddet emiyordum. Demek en sonunda seninle dost olacağız diye o hiss-i kablelvuku’ ile kalbe gelmiş.

Bu istida yirmi senedenberi hiç müracaat etmediğim halde, bir hiddet zamanında bir def’a olarak beni tâzib eden Dahiliye Vekili Hilmi’ye hitaben yazılmış, bera-yı malûmat Afton Emniyet Müdürüne gönderilmiş. Mânasız, lüzumsuz dört-beş def’a bana sıkıntı verdiler. Senin yazın böyle değil, kim sana böyle yazmış? diye resmen beni karakola çağırdılar. Ben de dedim: Böylelere müracaat edilmez, yirmi sene sükutum haklı imiş.

Ey Emirdağ’ı hükûmeti ve zâbıtası! Bu hasbıhali bir sene evvel yazmıştım. Fakat vermedim, sakladım. Şimdi, beş cihetle kanunsuz beni hususî ikametgâhumda bir hizmetçiden men’ ve müdahele etmeleri gibi dünyada emsalsiz bir tarzda beni istibdad-ı mutlak altına alıyorlar. Kanun namına kanunsuzluk edenleri, insafa gelmek fikriyle izhar ediyorum.

DAHİLİYE VEKİLİ İLE HASBİHALDEN BİR PARÇADIR

Hiçbir tarihte ve zemin yüzünde emsali vuku bulmayan bir zulme ve on vecihle kanunsuz bir gadre ve tazyika hedef olmuşum. Şöyle ki:

Hem, şiddetli sukiasd eseri olarak zehirlenmeden hasta; hem gayet zaif, yetmişbir yaşında ihtiyar; hem, kimsesiz, acınacak bir gurbette; hem, palto ve fanilâ ve pabucunu satmakla maişetini temin eden fakirü’l-hal, hem, yirmibeş sene münzevî olmasından, binden ancak tam sâdık bir adam ile görüşebilen bir merdüm-giriz, mütevahhiş; hem, yirmi sene hayatını ve eserlerini üç mahkeme ve Ankara ehl-i vukufu inceden inceye tedkikten sonra bilittifak beraetine ve eserleri vatana, millete zararsız olarak menfaatli olmasna karar verilmiş bir mâsum; hem, Eski Harb-i Umumîde ehemmiyetli hizmet etmiş bir evlâd-ı vatan; hem, şimdi bu milleti, bu vatanı, anarşilikten ve ecnebi ifsadlarından kurtarmak için meydandaki tesirli âsâriyle bütün kuvvetiyle çalışan bir hamiyetperver; ve mahkemede yetmiş şahidle isbat edildiği gibi, yirmibeş senede bir gazeteyi okumayan, merak etmeyen ve yedi sene Harb-i Umumîye bakmayan; sormayan, bilmeyen ve eserlerinde kuvvetli delillerle siyasetten bütün bütün alâkasını kestiğini isbat eden ve dünyanıza karışmadığını adliyeleriniz resmen itiraf ettiği bir zararsız adam; hem, âhiretine ve ihlâsına zarar gelmemek için şiddetle teveccüh-ü âmmeden kaçan ve kardeşlerinin onun hakkındaki hüsn-ü zanlarından ve medihlerinden çekinen, beğenmeyen bu bîçare Said’e; başta Dâhiliye Vekili olan sen, Afyon valisini ve Emirdağ zabıtasını musallat edip, her gün bir ay haps-i münferid azâbını çektirmek ve tecrid-i mutlak içinde tek başıyla bir haps-i münferidde durmağa mecbur etmek, hangi maslahatınız iktiza eder? Hangi kanun bu dehşetli gadra müsaade eder diye, hukuk-u umumiyeyi muhafaza eden adliyenin yüksek dairesi vasıtasiyle Dahiliye Vekiline beyan ediyorum.         

Devam Edecek