Emirdağ Lahikası
Nurun erkânından ve hocalar kısmının yüzünü ak eden Nurun santralı Sabri’nin mektubunda, merhum Hâfız Ali, Hasan Feyzi ve onların halefi ve vazifelerini gören Ahmed Fuad’ın, ihtiyar ve vazifesi bitmek üzere olan bu bîçare Üstadlarına bedel ömrünü feda etmek, onun yerinde çabuk berzaha gitmek gibi; Sabri kardeşimiz de dördüncü olmak üzere ve ömrünü kabilse bana vermek, nefis ve kalbini ikna edip bana yazıyor. Ben, bu pek eski ve sarsılmaz ve Nurlar için hayatı çok faideli kardeşime binler Bârekâllah deyip, bana verdiği ömrünü kabule dip, ona aynen Ahmed Fuad gibi; o bâki kalan iki ömrümü, o iki kardeşime ve o iki yeni Said’e emanet verip benim bedelime hizmet-i îmaniyede ve Nuriyede hizmet etsinler.
Ve onun mektubunda, Barla medrese-i Nuriyenin baş kâtibi Şamlı Hâfız Tevfik’in halka-i tedrisinde, Sıddık Süleyman’ın mahdumu Yusuf; ve merhum Mustafa Çavuş’un ve Ahmed’in oğulları gibi Kur’ân dersiyle Kur’ân yazısını ve Nurları öğrenmesi; ve Hulûsi ve Hâfız Hakkı’nın Nurları şevk ile yazmaları, Barla’ya karşı benim ümidimi kuvvetlendirdiler ve derince bir ferah ve sürur verdiler. Cenâb-ı Hak muvaffak eylesin... Âmin. Ve Tevfik’e tevfik refik eylesin, âmin!
Sabri’nin mektubu içinde, ben Barla’da iken bana çok hizmet eden ve çok defa hâtırıma gelen Sıddık Süleyman’ın heşmirezadesi Hüseyin’in mektubu beni çok sevindirdi. Hem, onun hakkındaki merakımı izale eyledi. Mâşâallah, tam Sıddık Süleyman’ın mahiyetinde eski alâkadarlığını muhafaza ediyor.
Hem, Sabri’nin mektubuyla beraber Eğirdir Cire Köyü Risale-i Nur talebelerinden Şükrü, Süleyman, Osman Çavuş’un samimî ve ciddî alakalarını Nurlara karşı gösteren mektuplarına karşı, ‘’Bârekâllah.. Cenab-ı Hak sizleri muvaffak etsin’’ deriz.
Kastamonu’nun Husrevi ve Rüştüsü olan Mehmed Feyzi ve Emin’in gönderdikleri benim Kastamonu’da kalan bir kısım risaleler emanetlerini aldım. Size gönderdiğim Asâ-yı Mûsa’nın lûgatnamesini hasta olduğu halde çok güzel ve âlimane yazan, lûgatnamenin başında güzel bir fıkra dereceden ve bana da ayrı mektup yazan Risale-i Nur’un sırkâtibi Mehmed Feyzi’nin, oraca çok müşkilât ve mânialara rağmen hârika sadakatini ve Nurlara fâik alâkasını, sarsılmadan îmana hizmetini bir kaç cihette yapması gösteriyor ki; o küçük bir Husrev olduğu gibi, tam bir Hasan Feyzi’dir. Fakat, ben orada iken, çok ehemmiyetli ve enaniyetli bir sofi-meşreb eski memurlardan bir zât; ve gayet mühim malûmatlı, dünya ile çok alâkadar ve siyasî tüccar bir hoca, bana karşı ilişmedikleri için; ben de onları daire-i Nura celbetmeğe çalışmadım.. onlara da ilişmedim. Şimdi Mehmed Feyzi ise, Kastamonu’yu, onların nüfuzundan kurtarıp Denizli gibi muvaffak olamıyor. Hilmi, Sadık ve Ahmed Kureyşî gibi Nurun kahramanları da köylerde bulunduğundan; Feyzi’nin hizmeti bir derece hususî kalıyor. İnşâallah, bir vakit tam muvaffak olurlar.
Kastamonu’nun Zehraları, Hacerleri, Lütfiyeleri, Ulviyeleri, Necmiyeleri başka bir sahada (hanımlar âleminde) Nur hizmetinde Feyzi’ye arkadaşlık ediyorlar.
Feyzi’nin mektubunda Risale-i Nur şâkirdlerinin teşebbüsiyle resmî Kur’han mektebi açılıp, en evvel Nurun mâsumları ve hususan Emin’in mahdumları en evvel mektebe girip, en evvel onlar Kur’ân’ı hatmederek kısmen hıfza başlamaları cihetinde, onları ve pederlerini ve oradaki şâkirdleri tebrik ediyoruz ve o mâsumlara binler Bârekâllah deriz.
İki defa Nurun hizmeti için buraya kadar gelen kıymetli hemşiremiz Zehra’nın Medresetü’z-Zehranın, kağıt masrafına iki yüz lira vermesi, hanımlar kısmında da Husrevler, Feyziler, Ahmedler bulunduğunu gösteriyor.
Katamonu’da, Hâfız İhsan’ın imzasiyle ve Nur kahramanlarından Hilmi Bey ve Emin’in müşterek mektubunu aldım. Ben, bu iki eski ve kıymetli ve sarsılmaz ve metin o kardeşlerime ve İhsanlara ve oradaki Nur şâkirdlerine çok hasretler ve iştiyaklarla selâm ediyorum. Ve hapiste, bizimle beraber ve bize hapiste çok hizmet eden İhsan nerededir, merak ediyorum.
Safranbolu havalisi, hakikaten Mustafalar ve Ahmed Fuad ve Hıfzı (R.H.) ve Rahmi gibi hârika sadakat ve alâkadırlıkla; Kastamonu’daki sekiz sene bizim Nur hizmetimizin akim kalmadığını ve Safranbolu’da parlak bir medrese-i Nuriye olacağını maddeten isbat ediyorlar. Bu defa Mustafa Osman’ın mektubunda iki saat yakınındaki Karabük fabrikalar şehrinde bulunan yüzer genç ve işçilerde Nurlar fütuhat yapacağını bildirmekle ehemmiyetli bir müjde telakki ediyoruz.
Devam Edecek