Emirdağ Lahikası

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Gerçi şimdi ayrı ayrı kasabalarda kardeşlerimi görüp, Nur hizmetinde bir cihette yardım etmek için, beş kardeşimizin benim için minnetsiz olarak aldıkları otomobil, bir cihette kırkbin lira kadar faidesi ve lüzumu varken, kabul etmediğimden zâhirî bir zarar zannedildi. Fakat neticesinde Nur şâkirdlerinin ellerinde kat’î bir hüccet oldu ki; dünya için ilme ve dine zaruret var diye, zarar veren mu’teiz hocaları ve siyasîleri, Risale-i Nur’un yüksek hakikatı, dünyanın hiç bir menfaatına tenezzül edip âlet olmadığını kat’î bir surette bu hadise ile bir hüccet olarak onları ilzam etmesine kuvvetli bir senet olan hârika kerametinden daha kuvvetli bir bürhan hükmüne geçti. Hattâ çok evham eden ve Nurdan kaçan ve Nurun dünyanın hiçbir şeyine tenezzül etmediğine inanmayan, bir kısmı, şimdi kemâl-i teslimiyetle Nurların hakikatına ve herşeyin fevkınde olduğunu teslime mecbur oluyor.Demek o zararı da, İnayet-i Hak, hakkımızda ehemmiyetli bir rahmete çevirdi.

Hâşiye: Otomobil satıldıktan sonra yine onun fiatından üçbin lira Emirdağ’ına gönderilmişti ki, Risale-i Nur’un hizmetinde sarfedilsin.. Ben de telgraf havalesiyle, sahiplerine gönderdim. Bugün işittim ki, bu hadiseyi dost memurlar muârızlara karşı demişler: ‘’Üçbin-beşbin liraya tenezzül etmeyen bir adam, bu zamanda en ziyade itimad edilebilir bir adamdır ki, hiçbir şey onu alâkadar etmiyor.’’

* * *

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Bütün ruh u canımızla geçmiş rahmetli ve bereketli ve kerametli ve yağmurlu Mi’rac-ı Şerifinizi tebrik ve emsâl-i kesiresiyle müşerref olmaklığınızı rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz.Ve bu sene aynen geçen sene gibi, Mi’rac gecesinden evvel, gecede, hiç emsali görülmemiş bir tarzda yağmurun gelmesi ve Mi’rac gecesi ve gündüzünde devam etmesi, kâinat ve anâsır bu mübarek geceyi alkışladığına bir alâmet olduğu gibi, Zülfikar ve Asâ-yı Mûsa’nın fütuhatlarına -hususan resmî dairelerde- bir emaresi olduğuna kanaatımız kat’îdir. Ve bu mübarek gecenin yarısına kadar şiddetli ve çalışmağa bir derece mâni bir rahatsızlık ve sancı birdenbire zâil olmaları bana kanaat verdi ki; bu mübarek gecede kardeşlerim sıhhat ve âfiyetim için duaları, hakkımda, makbuliyetinin eseri olduğuna ve o gecenin bir miktarında ziyade hastalık cihetiyle herbir saati on saat kadar sevaplı bulunmasını bir nevi mânevî müjde aldım; Allah’a şükrettim. ‘’Erhamürrâhimîne hadsiz şükür olsun’’ dedim.

Saniyen: Nurun bir kumandanı kardeşimiz Re’fet Beyinb Ankara seyahatiyle Nurlara, az bir zamanda büyük bir hizmete muvaffak olduğuna şüphe yoktur. İnşâallah yakında eseri görünecek. Hususan diyanet riyasetinin müntesibleri umumen Zülfikar ve Asâ-yı Mûsa mecmualarını takdir ve tahsin ile karşılamaları; ve tenkid değil, belki himaye ve müdafaa edeceklerine söz vermeleri, çok ehemmiyetli bir hadisedir.. ve Zülfikar ve Asâ-yı Mûsa’ya parlak bir ilânnamedir.

* * *

Muhterem Üstadım, EfendimHazretleri!

Kardeşimiz Müteahhid İsmail Efendi, Hilmi Beyle hususî olarak her zaman görüşmekte olduğundan, bu hususta lâzım gelen izahatın verilmesini ona havale ederek, biz doğruca Diyanet Riyasetine gittik. Orada, evvelâ bizim Isparta’da iken tanıdığımız müderris Hasan Hüsnü Bey vardı. Kendisi Diyanet Riyaseti Hey’et-i Müşaere Âzasındandır. Onunla hususî olarak bir müddet görüştüm ve izahat verdim.Bilâhare beraberce hey’et-i müşavere odasına giderek Ankara ehl-i vukuf raporunda imzası bulunan müderris Yusuf Ziya’yı gördüm.Baktım, Zülfikar ve Asâ-yı Mûsa mecmualariyle, hakkımızda yazılmış olan evraklar önünde duruyordu. Yanında yer gösterdi; mufassalan izahat verdim. Dedim:

‘’Sizin raporunuz ve Denizli mahkemesinin kararı ve mahkeme-i temyizin tasdikı varken, kitaplarımıza vuku bulan taarruz ve bizlere verilen bu sıkıntı neden ileri geliyor? Mâdem cumhuriyet idaresinde kanun herşeyin fevkındedir ve onun hükmü câri olur, biz kanun huzurunda beraet etmişiz, bundan böyle bize ilişmemek gerektir. Bunun men’i, sizin vereceğiniz isabetli bir kararla mümkündür.Yoksa biz hakkımızı arayabiliriz.’’ dedim.

Devam Edecek