Emirdağ Lahikası
Ben Türk ve İslâm tarihini tedkik ettim. Evet çok kahramanlar, çok İslâm fedaileri ve çok vatanperverler gelmişler. Hepsi büyük fedakârlık ve kahramanlıkla millete, vatana hizmet etmişler. Fakat o hizmetlerinin neticesinde lâyık oldukları mükâfat onlara verilmiş. Her birisi birer mükâfata mazhar olmuşlar. Fakat bugün Üstad, yirmi küsur seneden beri bu milletin saadet-i dünyeviyesi ve uhreviyesi için târife imkân olmayan zulüm ve işkenceler içerisinde işte bu eserleri te’lif ve neşrederek bu millet içerisinde din aleyhindeki cereyanların intişarına mâni olan Bediüzzamanın evinde bugün bir lâmbası bile yok. İşte o her şeyi terk ederek yalnız ve yalnız dine hizmet için çalışmıştır. Elbette âlem-i İslâm yakında böyle bir zâtı eserleriyle tanıyacaktır” diye Ali Ekber Şah gibi bir İslâm âlimi ve mütefekkirinin takdir ve tahsinine mazhar olan.. ve şimdi Demokrat milletvekillerinden bâzıları: “Bediüzzamanın Nur risalelerini okuyan, ders alan ve o eserleri neşreden Nur talebeleri bu hizmetleriyle bu memlekette komünistliğin yayılmasına sed oldular. Mâdem hükûmetimiz komünizmin aleyhindedir. Öyle ise, Nurculara hizmetlerinden dolayı minnetdardır” diye milletvekillerince dahi hizmeti takdir edilen.. ve serâpa bütün Risale-i Nur eczaları her bir nüshası, binler kelime ve cümleleriyle O zâtın mahiyetine, hizmetine, yirmibeş yıllık faaliyetine ve neşriyatının küllî faydalarına şehadet ve işaret ettikleri bir zât.. Evet, işte o acz ve fakr dersini kendisine meslek edinen ve talebelerine ders veren bir Zât; hakikat-ı halde yukarıda bir derece arzettiğimiz o küllî hizmetlerinin neticesinde talebelerinin ve bütün ehl-i îmanın en büyük medh u senalarına, hürmet ve muhabbetlerine en lâyık, en elyak ve kabul etmesi hakkı iken, bilâkis o aziz Zât, kendisini ziyarete gelenlere ve Risale-i Nur eserlerini okuyup o eserleri ilim ve îman hakikatları dersinde, asrın bütün ilim ve isbatları üstünde görerek hayran kalanların en samimî hürmet ve senalarından mütemadiyen kaçınmış ve müteaddid mektuplarında : “Ben de sizin bu ders-i Kur’âniyede bir ders arkadaşınızım… Ben en ziyade muhtaç ve fakir olduğumdan bu kudsî hakikatlar en evvel bana ihsan edilmiştir.. Ben makam sahibi değilim. Ben kendimi beğenmiyorum. Beni beğenenleri de beğenmiyorum… Kardeşlerim, sizi bütün bütün kaçırmamak için nefsimin gizli çok kusurlarını söylemiyorum” diye kendisine yapılan medihleri ve hürmetleri reddetmiş. Ve gaye-i hayatını yalnız hakaik-ı imaniyenin neşrine hizmet bilmiş. Dünyevî bütün menfaatları o hizmeti uğrunda feda etmiş.
Ve işte bütün hayatı bilâ istisna bu feragate ve bu hakikata şehadet eden bir zâta, en haksızların dahi yapamayacakları bir isnadı bu ehl-i vukuf isimli kimseler yapmışlar. Hattâ “Leyle-i Kadirde İhtar Edilen Bir Mes’ele-i Mühimme” diye Rehberdeki çok mühim bir hakikata nazar etmeyerek bu ihtar kelimesinden de şahsî nüfuz te’min ettiğine bir delil göstermişler. Halbuki, bu ihtar kelimesi o yüksek hakikatların ehemmiyetine öyle bir şümulu var ki, ancak o hakikatı okumak lâzımdır.
Devam Edecek