Emirdağ Lahikası

Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir parçası olan ve binler gençleri vatan, millet ve âsayişin menfaatine terbiye eden Gençlik Rehberi’nin mahkemesi dolayısıyla Üstadımız hasta hâlinde iki defa İstanbul’a mahkemeye gidip yüzyirmi polisin, kalabalığı dağıtmaya çalıştığı o mahkemede Gençlik Rehberi’nin hem müellifine hem nâşirine ittifakla beraet ve ayrıca Rehberin de içinde bulunduğu umum risalelere beş mahkeme beraet vermişken, onbeş günde teslimi lâzım gelen Gençlik Rehberi’nin onbeş aydan beri teslim edilmemesi ile Denizli ve Ankara Ağır Ceza Mahkemeleri beş ayda beraet ve iadesine karar verdikleri halde, Afyon Mahkemesi beş sene teslimi te’hir etmesiyle ve Diyarbakır havalisine, vilâyat-ı şarkıyeye îman, din ve âsâyiş noktasında yüz vâiz kadar menfaatı bulunan bir zâtın kendi parasıyla aldığı hususî Nur nüshalarını –haklarında beş mahkemenin beraet kararı olmasına rağmen- müsadere edip vatana, millete faideli hizmetine mâni olmasıyla o sadaka-i makbûle hükmündeki vesile-i def-i belâ bu sûretle gizlendiğinden, bir buçuk milyar lira zarara vesile olan bu belâ fırsat buldu, geldi denilebilir.

Eğer beş mahkemenin ve İstanbul’un verdiği beraet neticesiyle o Gençlik Rehberi intişar etseydi, onun dersiyle intibaha gelen ve gelecek olan Müslüman gençler elbette başkalarının veyahut ihtilâlcilerin ifsadına meydan vermeyerek bir buçuk milyar lira zarardan bu milleti kurtarmağa sa’y ve gayret edecek idiler. Birbuçuk milyar liralık bu lekenin zuhuruna meydan vermeyecektiler…

Evet Üstadımız Eski Harb-i Umumî’de Rusya’daki esaretinde anlamış ki; mânevî tahribat ile gençleri ifsad eden tehlike memleketimize de gelecek diye telâş edip bütün kuvvetiyle o vakitten beri tahribat-ı mânviyeye bir siper olmak için Gençlik Rehberi gibi çok eserler yazdı. Kur’ân-ı Hakîm’in derslerini neşretti. Lillâhilhamd pek çok gençleri kurtarmağa vesile oldu… Şimdi ehl-i siyaset mâdem müsalemet-i umumiyeyi ve ittihâd-ı milleti istiyor; çabuk, Pakistan’ın dahi ehemmiyetle nazara alıp ve “Es-sıddık” mecmuasında neşrettiği risalenin intişarına müsaade etsin.

Kur’ân-ı Hakim’in bir kanun-u esasisi olan “Vela tezirû vaziretû vizre uğra” sırriyle, “Birisinin hatasıyla başkası, hattâ kardeşi de olsa mes’ul olamaz.” Şimdi yüz otuz risalete birtek risalenin yüz sahifesinde bir sahife muannid insafsızların nazarında hata bile olsa, o yüzbin sahife olan yüz otuz kitabı mes’ul edecek dünyada bir kanun var mı?Halbuki bu otuz sene zarfında beş mahkeme aynı kitaplara beraet vermişler. Hem Malatya mes’elesi münasebetiyle yirmi mahkeme de alâkadar olmuştular.O yirmi mahkeme bir suç bulamıyoruz dedikleri halde ve altıyüzbin nüshası dahilde ve hariçte intişar ettiği halde hiç kimseye zarar vermemesi ve Avrupa’da en yüksek mektep içinde “Nur’un Dershânesi” diye ayırdıkları yerde Hıristiyanlar dahi onları okuması ve alem-i İslâmda gayet takdir ile intişar etmesi, hattâ Pakistan’da çıkan “Es-sıddık” mecmuasının Risale-i Nur’un bir risalesini neşredip Diyanet Riyaseti’ne göndermesi ve bu kadar intişarıyla beraber hiçbir âlim ona itiraz etmemesi gibi hakikatlar gösteriyor ki, elbette Diyanet dairesi Nurları himaye etmek hakiki bir vazifesidir.                         

Devam Edecek