ÜLKE GENELİNDE TERÖR ÇEŞİTLERİ

Evet, sevgili okurlar.

Yazılı basınımızın birinci sayfalarından manşetten verdikleri haberler, özellikle Başbakanın “ümit” dolu müjdeleyici mesajları, aynı paralelde barış sürecine ilişkin gelişmeler gerçekten Türkiye’yi her yönüyle ümitlendirmektedir.

Başbakanın her gün biraz daha ileriye doğru attığı dev adımlar, verdiği mesajlar, ülke genelinde özellikle bu coğrafyamızda şimdiden çok büyük kazanımları sağlamış durumda.

Her zaman bu köşede ifade etmek istediğimiz olay;  Başbakanın bunca başarılı çalışmaları ve üstün çabası her ne kadar, bir yere kadar gelmiş ise de ülkeyi daha mutlu ve müreffeh bir seviyeye getirmek için Başbakanı bekleyen daha çok önemli meseleler var.

Bunların başını çeken eylemsel terör aktifliğinin yanı sıra bir de gençliği ve insanları her gün biraz daha teröre iten çok kirli odakların halen varlık göstermesidir.

İşte bu kirli ve karanlık odaklar her gün biraz daha halkımızın başına çöken ahlaki çöküntülerdir ve kişisel rantların ön plandaki varlığıdır.

Maddi ve manevi bu ahlaki çöküntülere ne yazık ki devletin birçok önemli kurum ve kuruluşlarının neden olmakta olduğunu hep birlikte müşahede etmekteyiz!

* * *

Evet, her zaman ifade ettiğimiz gibi “Görünen köy kılavuz istemez.”

İşte bu anlamlı vecizeyle; Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek sistemin yasalaştırdığı antidemokratik, hukuk dışı, keyfi ve küfri dayatmalar karşısında nice gelip-giden iktidarlar ve Başbakanlar vasıfsız kalmışlardır.

El-pençe misali.

Hâkimiyet, kirli ve ideolojik vesayetçi anlayışların, elinde olmuştur.

Ve pek tabi ki;

Düne kadar yaptıkları “yanlarında” kar kaldığı gibi, dokunulmazlık zırhına sahiptiler.

Özellikle; Coğrafyamızda, özelde Diyarbakır’ımızda büyük tahribatlara neden olmuşlardır.

Tehlike saçan böylesi dehşet verici mezalim, bölge insanını hep endişelendirmiştir.

Huzur, güven ve istikrar konusunda, çaresizliğe itmiştir.

***

Nitekim,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm çabalarına rağmen.

Ortaya koyduğu;

Takdire şayan uygulama ve icraatlarına rağmen, bahse konu mezalim, hüküm sürdürmektedir.

Bu da der demez halkı ümitsizliğe itme gibi bir tehlikeyle yüz yüze bıraktırıyor.

Onun için diyoruz ki;

Başbakan bu güzel mesajlarının yanı sıra bölgeye radikal bir aktiflikle mezalime dayalı toplumsal bir ahlaki çöküntü haline gelen keyfi ‘uygulamaların’ önüne geçmesi gerekir.

İşte o zaman diyebiliriz ki;

 “Evet, gerçekten AK Parti ve Başbakan halkın nabzını tutmuş, barış sürecini gerçekleştirmiş, ahlaki değerlere önem vermiş, rüşveti, zorbalığı, kişisel rantlara dayalı keyfiliklere son vermiştir”

***

Evet,

Yıllardan beri bu coğrafyanın başına çöken ve çöktürülen Kurtlar.

Hele ki, “dumanlı” havaya iştah bağlayan şer Kurtları maalesef bir türlü bitmemiş ve hala da varlık gösterme gayretindedirler.

Onun için diyoruz ki;

Varlıkları, icra ettikleri olumsuzluklar, dayatılan yanlışlıklar, her gün biraz daha Başbakana olan güven bağını zedelemektedir.

Gevşetiyor.

***

Sevgili okurlar.

Sayın Başbakanın dün halka verdiği mesajlardan önemli birkaç cümlesini sizinle paylaşmak istiyoruz.

Şöyle ki;

Dünkü Sabah Gazetesinin manşetinde yer alan “Ayrıma son” haber pür dikkat çekici.

 “Çözüm umudu kalpleri kuşattı” kırmızı bir kare zemin üzerine beyaz harflerle yazılan güzel bir deyim.

Başbakan Erdoğan diyor ki;

 “Çözüm süreci Türkiye genelinde kararlı bir umut yolculuğuna dönüştü.

Çözüme yönelik çok güçlü bir umut kalpleri kuşattı, süreç ilerledikçe CHP de, MHP de tarih karşısında mahcup olacaklar”

* * *

Yeni Akit gazetesinin manşeti de şöyle;

 “Erdoğan’dan 5 müjde”

Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada; “Şehit yakınları, gaziler, terör mağduru siviller ve çocuğu vazife malulü olanlara” müjde verdi.

Vazife ve harp malullüğü kapsamında istihdam hakkı bulunmayanlara da istihdam hakkı verileceğini müjdeleyen Erdoğan, oğlu askerde olan muhtaç ailelere maaş bağlanacağını söyledi.

Evet, Sayın Başbakan gerçekten milletine hitaben bu tür müjdeleri verdiği zaman fiziksel durumundan anlaşılıyor ki, her söylediği kelimeyi içten söylüyor, sade ve temiz duygularını ifade ediyor ve duygulanıyor.

Bu da bir Başbakanın halkına karşı ne kadar ciddi, samimi, bağlı olduğunun kanıtlayıcı bir delilidir.

* * *

Evet, tüm bu olup bitenler, Başbakanın iyi niyet ve eylemleri toplum için sevindiricidir.

Ama madalyonun ters yüzüne de bakıldığında, ülkede ve bu coğrafyada ve Diyarbakır’ımızda hala da maddi ve manevi terörün varlığı ve aktifliği söz konusudur.

1990’lı yıllarda başlayan JİTEM ve Ergenekon gibi menfi oluşumların yanı sıra PKK’nın ve Hizipçilerin aynı paralelde attıkları adım ve gerçekleştirdiği eylemler, insanlarımıza çok ağır faturalar ödetmiştir.

Bugün barış sürecinin varlığı söz konusu ise ki inşallah gerçekleşmek üzere.

Ama bu yörede ve Diyarbakır’ımızda fuhuş’a yönelik, uyuşturucuya yönelik, arazi mafyasına yönelik, sulama arazisine yönelik, rüşvete-rantiyeciliğe yönelik, adam kayırmaya yönelik mafya ve çetecilik unsurlarının varlığı da apayrı bir terördür ve bize göre daha tehlikeli bir terördür.

* * *

Bakınız, Gazetemizin dünkü manşetinde şöyle bir haber vardı;

 “1993’TE NELER YAŞANMADI Kİ?”

Haber şöyle devam ediyor;

 “JİTEM ve Ergenekonun kilit ismi Tuğgeneral Levent Ersöz, zaman aşımına bir gün kala Özal’a suikast şüphelisi olarak hazırlanan iddianamesi kabul edildi, iddianamede 1993 yılında faili meçhul ölüm ve suikastlara da dikkat çekildi.

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüne ilişkin Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında hazırlanan iddianamede, şüpheli Levent Ersöz’ün açık kimliği tespit edilemeyen; ancak gizli tanık Selçuk tarafından Savaş Korkmaz olarak belirtilen kişi ile 17 Nisan 1993’te Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı önceden planlayarak, zehirlemek suretiyle öldürttüğü, bu yolla atılı suçu işlediği sonuç ve kanaatine varılmıştır”

Evet, bu haber aradan 20 sene geçtiği halde hem de olayın zaman aşımına bir gün kala mahkeme bu iddianameyi kabul etmiş durumda.

Biz ise bu köşeden ve bu manşetten tam 20 senedir Türkiye’de devletin bünyesindeki oluşturulan kirli yapılar ve sistemin çürümüşlüğü yaşanan ve yaşatılan tüm olumsuzluklara neden olduğunu ifade etmekteyiz.

Özellikle devlet terörünün bu yörede aktif olarak faaliyet gösterdiğini ve bu paralelde yöredeki çıkarcı, menfaatçi, yalaka kesimlerin neden olduğu ahlaki çöküntülerin de her gün biraz daha palazlandığını yazıp-çizdik.

Çeteler, şer yapılar ve işbirlikçiler!

Tabiri caizse; bölgemizde “cirit” atmaktadır.

Hem de, “devletin gölgesinde”

***

Şuan bile;

İktidar partisi, devlet ve diğer sivil yapılar terörle mücadelede aktiflik göstermiş ise de ve vermeye devam ediyorsa da fakat ne çare ki bu sivil çetelere, uyuşturucu mafyasına, arazi mafyasına bir çare bulamamıştır.

Şimdi yeni bir isim daha çıktı; DSİ’nin arazi sulama adı altında soyma çetesi!??

Yani anlayacağınız; “vurgun yapan, soygun gerçekleştiren, hak-hukuk tanımaz şekilde, rant temin” edenler kol gezmektedir.

***

Bu nedenle;

Yazımıza başlık olarak “Ülke genelinde terörün çeşitleri” dedik.

İşte tüm bu maddi aktiflik içerisinde bulunan bu terör odaklarının, özellikle devlet terörünün bünyesinde yeşeren ve her gün biraz daha palazlanıp, şişerek büyüyen, yöremizdeki ahlaki çöküntülere “neşter” gereklidir.

Devlet tüm mekanizmalarını “bu yapılara” odaklandırıp, bölgeyi ve halkı bu “şer oluşumlardan” arındırmalıdır.

* * *

Bakınız sevgili okurlar.

Gazetemizin bugünkü manşetinden de anlaşıldığı gibi DSİ 10. Bölge Müdürlüğünün bünyesinde yıllardan beri faaliyet gösteren; malum “Sulama Birlikleri” var.

Tabi sözde diyoruz biz bu “Sulama Birliklerine”.

Çünkü;

Ne yasası belli, ne uygulaması belli.

Hatta ne kendisi belli.

Rastgele barajdan akıtılan kanal suyu, adeta kendine bir rant kaynağı haline getirip, birçok fakir, fukara çiftçilerden “sulama adı” altında hayali para tahsil ediyor.

Hayali diyoruz.

Hiçbir dayanağı olmayan, hiçbir tespiti olmadığı halde, orada birleşen birkaç kişinin hegemonyasına alınan bu sulama sistemi, acımasızca vatandaşlara dayanaksız “akla-hayale” gelmeyen şekilde faturalar kesiyor.

Ansızın bakıyor ki vatandaş, hiç haberi olmadan icra dairelerinden borç ödeme tebligatı geliyor.

Neye uğradığını şaşıran çiftçi vatandaş, doğrusu çaresizlikler içerisinde ne yapacağını bilememektedir.

***

Biz de,

Vatandaşın sesi olma ilkesinden hareketle buradan sesleniyor diyoruz ki;

Ey DSİ 10. Bölge Müdürlüğü!

Ey sözde Sulama Birliği...

Siz neredesiniz?

Kiminle alışveriş içerisindesiniz?

Ey mali polis!

Siz bu tür nameşru, keyfiliğe dayalı kuruluşların defterlerini bir gün dahi incelediniz mi?

Gelir ve giderlerini, lütfen araştırdınız mı?

Diyarbakır Defterdarlığına bağlı Maliye araştırma müdürlerinin görevleri nedir?

İşte tüm bu olumsuzluklar karşısında Sayın Başbakan ne kadar topluma mutluluk müjdeleri verirse versin, bizce yeterli değildir.

Ve bu ülkede, bu yörede tüm güzelliklere, ahlaki değerlere galebe çalan ahlaki çöküntüler ve kötülükler ve mafyaya dayalı çetevari çalışmalar ne bu ülkeye, ne iktidar partisine, ne de insanlarımıza hayır getirmez diye düşünüyoruz.

Gazetemizin bugünkü sürmanşetindeki haberin pür dikkat okunmasını öneriyoruz.

Saygı ve sevgilerimizle.

DİYARBAKIR SÖZ