YEREL BASININ HALİ

Diyarbakır’da Ulusal basın temsilciliklerini ve resmi yayın basını saymazsak

kurumsal yerel basının sayısı bir ikiyi geçmez.

Geri kalan kesim Basın İlan Kurumunun belirlediği reklam ücretleri ile ayakta

durmaya çalışıyor. Ayakta kalmaya mı çalışıyor yoksa kapanmamak için

direniyor mu belli değil.

Bir de buralarda çalışan köşe yazarları ve muhabirler var. Genel olarak yerel

haberleri yapmaya çalışıyorlar.

Su i emsal, emsal teşkil etmese de kalemini satan ve başkası adına tetikçilik

yapan da yok değil. Gerçekleri yazmaktan korkmayan deneyimli gazetecilerimiz

elbette var. Ama olup bitenleri yani gerçek haberi, ulusal basındakiler dahil

çoğu, korkarak ve de çekinerek yazıyor. Bu onların asli görevleri değil mi?

Peki neden?

Elbet bir çok sebebi var. Hepsini yazamayız ancak halleri ortada…

Asgari ücretin altında maaş alıyorlar.

Kirasını dahi veremiyorlar.

Çocuğunu temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyorlar,

Sürekli işten atılma korkusu yaşıyorlar.

Her yazıdan sonra bugün beni kim arayacak veya şu kurumun müdürü bu yetkili

kişi ne diyecek endişesi içinde bekliyorlar.

Kurumlar reklamını keser mi,

BİK’mu ceza kesecek mi?

Birileri patronu arayıp işten attırır mı? Vesaire vesaire endişeler…

Peki bu şartlarda çalışan ve çoğu bu işin eğitiminden değil de sahadan gelen

kişiler olarak, açlıkla terbiye edilmeleri, iş garantisi olmadan çalışmaları, tehdit

ve şantaja muhatap olmaları doğru mu?… Bu şeffaf yönetim adına şehrimize

yapılan büyük bir kötülük değil mi?

Bu arkadaşlar güç odaklarının, dış ajanların, kirli siyasetçiler ve uzantılarının

birer maşası olmasın da ne olsun!...

Yerel yönetimler bu arkadaşların çalıştığı kurumları desteklemeli ilan veren

kurumlar adil davranmalıdır.

Ya da basın işinin tümden kurumsallaşmasını sağlamalı, Halk bu gazeteleri satın

alarak desteklemelidir.

Bu arkadaşları kuşa kurda yem edilmemeli.

İş garantisi verilmeli ve asgari yaşamı sağlayacak gelirleri için koşular

sağlanmalıdır. Bu, demokrasimiz, şeffaf yönetim ve adaletin sağlanması adına

önemli bir görevdir. Basını hür olan milletler en büyük medeniyetleri

kurmuştur.

O zaman her kes görür, yolsuzluk usulsüzlük yapanları.

STK ve siyaset baronlarını, liyakatsiz kurum amirlerini..

Hırsızı, arsızı…

Bakalım yazıyorlar mı yazmıyorlar mı?

***

 DEVLET KORUMALI ZÜBÜKZADELER

Devlet terör örgütleri veya başka bir sebeple can güvenliği riski altında olan her

kişiyi korumakla mükelleftir.

Bunun için başvuru sahipleri için gerekli incelemeler yapar ihtiyaç varsa yakın

veya uzaktan koruma tahsis eder.

Bu ara şehrimizde kimi STK başkanı vs. mühim zevat veya kişiler devletin

korumasına mazhar olduklarını görüyoruz.

Bu şahısların Can güvenlik riskleri

taşıdığına dair şaibeli raporlarla dosya tekmil edildiğine dair kuşkularım var

açıkçası…

Hangi dönemde hazırlatıldı bu dosyalar? Hangi riske karşı, hangi mahalde

kimler tutanak tuttu. Elde somut bir delil var mı?

Bu ihtiyaca olumlu imza atan güvenlik birimleri ve üst makamlar gerçekten adil

bir inceleme yaptılar mı?

Şehirde hiçbir aktivite veya teröre karşı duruşlarına şahit olmadığımız bu

şahıslar devletin polisini emir eri gibi kullanma hakkını kimden alıyor.

Kurumlardan menfaat temin eden, Siyasi emelleri için koşturan,

Devletin adliyesine, Üniversitesine, güvenlik birimlerine, Kumpas kuran,

bu tür zübükzadeleri devlet kim den koruyor?

Polisin memurunun bu adamaların ceketini tutmak, sigarasını yakmak gazozunu

açmak gibi bir görevi var mıdır?

Polis Selahiyet kanunu veya Polis görev ve sorumluluk yönetmeliğinde bildiğim

kadarı ile bu görevler yok.

Kaldı ki şahsi işlerde polis memurunu kullanmak tam manası ile suiistimaldir.

Bu şahısların derhal koruma vasfı değiştirilerek yakın korumaları alınmalıdır.

Kutsal Polislik mesleğinin onuru ve şerefi korunmalıdır.

Bu görev hepimize düşer ki yazı dan kastım tam da budur.

Devletin Valisi, Emniyeti, istihbaratı her kim sorumlu ise bu dosyaları tekrar açın

ve İnceleyin.

Korumaları arkasına takıp kendini dokunulmaz gören bu şahısların emellerini

boşa çıkarın.

Devletini, vatanını, milletini seven ve koruyan gerçek vatan evlatlarını bu

zübükzadelerin hizmetinden çekin.

Lütfen, halkın sizden beklentisi budur…

***

İL SAĞLIK MÜDÜRÜ

Yılan hikayesi nihayet bitti.

Sait Avar tekrar il müdürü oldu.

Allah’ın emri Bakanın kavli ile tabi ki.

Vekillerimize ve MKYK üyemize iyi bir ders verdi bence.

Deveden büyük fil vardır dedi

Topunuza teşekkürler diyerek selamını da çaktı elbet.

Bu saaten sonra vekiller eski vekil değil, Hoca eski hoca değil.

Kim dinler onları..!

Eee siz de bacanak yarışı yapmayacaktınız…

İyi bir ders, iyi bir hikaye.

Bu şehrin sahibi belli, dediğimiz gibi.

Bu kabus burada bitmez,

Darısı il başkanlığına vesselam…