Çocukların en temel hakkı oyun!

Sokak oyunları denince literatürde genellikle geleneksel oyunların akla gelir. Saklambaç, körebe, istop, beştaş, dokuztaş, mendil kapmaca, çukur, çivi, çelik çomak, yağ satarım, sek sek, ip atlama, halat çekme, elim sende gibi sokak oyunları, çoğunlukla evlerin, apartmanların bahçelerinde, boş ve geniş açık alanlarda, çocuk parklarında ve taşıt girmeyen sokaklarda oynandığı için bu şekilde isimlendirildiğini biliyoruz…

Hiç kuşkusuz ki, bu minvaldeki sokak oyunlarının, daha çok hareketli yönüyle çocukların fiziksel gelişimine katkı sağladığını söyleyebiliriz.. Çocukların kas sistemini geliştirdiği gibi, aynı zamanda vücutta biriken enerji boşalımını sağlıyor.. Büyük kas ve küçük kas ya da diğer bir ifadeyle kaba motor ve ince motor faaliyetlerini desteklediği, denge ve koordinasyon becerilerini pekiştirdiği için fiziksel gelişime katkıları büyük.

Tabi ki, sokak oyunları çocukların sadece fiziksel gelişimine katkı sağlamaz elbette, sosyal becerilerin gelişimi, zihinsel gelişim, problem çözme yetenekleri, duygusal gelişim, risk alma ve özgüven gelişimi gibi yaşam karakterine de olumlu etkileri saymakla bitmez. Çocuğun dünyayı tanımasını ve dünyaya uyum sağlamasını kolaylaştıran yönüyle hem sosyal hem duygusal hem de zihinsel gelişimi destekler.

Çocuklar, bu oyunlar aracılığıyla ayırt etmeyi, etkili davranışlarda bulunmayı, çevredeki nesneleri ve doğayı keşfetmeyi, araştırmayı öğreniyor. Kurallı oyun aşamasında çocuklar, iş birliği ve rekabeti, risk almayı öğreniyor, deneyimler ve başarma duygusuyla birlikte özgüven gelişimini pekiştirmiş oluyor.

Ayrıca kurallı oyunlar sayesinde çocukların, bazı kuralların oy birliğiyle esnetilebileceğini bazı kuralların ise kabullenilerek değiştirilmeden uyulması gerektiğini tecrübesini de elde eder. Kimi zaman bulunulan ortamda oynanmak istenen oyunu oynayabilmek için alanı kullanma, malzeme oluşturma, ebeyi seçme, oyun görevlerinin dağılımı gibi konularda farklı düşünme ve problem çözme yeteneklerinin devreye girmesi gerekiyor ve çocuklar bu anlamda deneyim elde ediyor.

Dolayısıyla çocuklar hem başarma duygusunu tadarak sevinir, haz alır hem de kaybetme duygusuyla birlikte üzüntüyü, hüznü ve yeniden deneme heyecanını deneyimlemiş olur. Özellikle grup oyunlarında sosyal duygusal gelişimle birlikte dil gelişimi de desteklenmiş olur. Sayışmaca ve oyun tekerlemeleri, oyun kurma, anlaşma, sorun çözme, birlikte karar verme gibi…”

Teknoloji ve dijital oyunların yaygınlaşmasının mutlaka olumsuz etkisi olsa da sokak oyunlarına ilginin azalmasında ve çocukların artık bu oyunları oynayamamasında esas nedenin sokakların oyun oynamaya uygun olmayışı ve sokak yerini alabilecek muadil alanların eksikliği olduğunu da söylemek gerekir…

Bu noktada park ve bahçelerin, oyun alanlarının arttırılması, çocuk dostu ortamların sağlanması, çocukların sokak oyunlarına ilgisini yeniden tazeleyecektir. Çünkü okul bahçelerinde veya atölyelerde, uygun alanlarda sokak oyunları oynandığında çocukların aktif katılım gösterdiğini gözlemliyoruz. 

Küçük veya taşra şehirlerinde, kasabalarda ve köylerde sokak oyunlarının oynanmaya devam ettiğini biliyoruz. Bu bağlamda aslında sokak oyunları eksikliği büyük şehir ve kent çocuklarının temel problemlerinden. Zira sokak oyunlarının çocuğun tüm gelişim alanlarına olan katkılarından mahrum kalıyorlar.

Millî Eğitim Bakanlığının okul bahçelerinin ve spor salonlarının çocukların oynaması için kullanılmasını desteklediğini ancak yeterli olmadığını görüyoruz.. Çocuğun gelişimini önemseyen ve dikkate alan söz sahibi kişilerin ve kurumların bu noktada elini taşın altına koyması ve sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini de hatırlatmak isterim.. Çocuk dostu ortamların oluşturulması marifetiyle çocuğun en temel haklarından olan oyun hakkını çocuklara teslim edilmeli.