ERMENİ SOYKIRIMI
Ermeni soykırımı batı tarafından her sene gündeme getirilen bir konu. Dost ve müttefik kabul ettiğimiz, bel bağladığımız, örnek ve model kabul ettiğimiz ülkelerin en fazla kurcaladığı konuların başında gelir. Sözde soykırımla ilgili devletimizin konunun araştırılması için tüm samimi çağrıları karşılık bulmamıştır.
Ben de
gözlem ve yaşlılardan dinlediğim bilgiler doğrultusunda bir şeyler yazmaya
çalışayım.
Diyarbakır 27 Mayıs 639'da İyaz bın Ganem (ra) komutasında fetih edildi.
Yani bundan tam 1377 yıl önce Müslümanlar tarafından fetih edilmişti. İslamı
kabul eden veya etmeyenler bin yıldan fazla süre beraber yaşadı ve aralarında
önemli bir sıkıntı yaşanmadı. Eğer, bir soykırım veya sürgün dini bir gerekçe
olsaydı bu kadar yıl beklenmez, iş baştan halledilir belki ermeni diye bir
millet kalmazdı. Amerika yerlileri olan Kızılderili'leri filmler dışında nerede
ise soyları tükenmek üzere. Oysa Diyarbakır 1914 Osmanlı nüfus sayımına göre nüfusu; 492.101'dir.
Bunun 65.850'i Ermeni ve 1.935'de Rumdur.
Güneydoğu Anadolu ve Diyarbakır Havâlisi’nin Osmanlı Devleti’ne
Katılması (1515-1517) Tam 400 yıldan fazla beraber barış içinde yaşamışlardır.
Eğer Osmanlı isteseydi 1915 yılından çok önce soykırımını yapardı.
Daha önce
huzur içinde yaşayan bu iki toplum birbirlerine "kirve" (kardeşe en
yakın tariftir) diye hitap ederlerdi.
Karşılıklı hak ve hukuk bilinir saygı gösterirlerdi. Oruç ayında
Ermeniler saygılarından açıktan yemez içmez, onların kutsal günlerinde
Müslümanlar saygı gösterirdi. Kulp ilçesinin en mahir sanatçıları ermeni
olmasına rağmen kıskançlık olmazdı. Herkes, herkesin hak ve hukukuna riayet
eder, saygı gösterir, sevinç ve
kederleri birlikte paylaşırlardı.
Ne zaman
ki dost kabul edilen batılılara güven başladı, onların vaad ve sözlerine güven
duyuldu, kirvelik ve dostluk son buldu. Neticede tatsız olaylar yaşandı, işte
bazı olaylar;
1 Kasım
1895 Cuma günü namaz esnasında eş zamanlı olarak ermeni çetelerin saldırısı
sonucu Müslümanların Ölmesine sebebiyet vermiştir. Aynı zamanda kaza, nahiye ve
köylerde başlanan olaylar üç gün içinde kontrol altına alına bilmiş.
Neticede Diyarbakır vilayet merkezinde
878 dükkan, iş yeri ve atölye yandı.
1986 yılında
Diyarbakır ili Kulp ilçesinin bir köyünde görev yaptığım esnada, yaşlıların
anlattığı, çok acıklı olaylar yaşanmıştır. Hele bir amca; "Hocam (ya
kendisi ve ya amcası olayın şahidi idi tam hatırlamıyorum) Yolumuzu şaşırmış
arkadaşımla bir ermeni köyüne gitmiştik, fark edince kaçtık ben ağaca tırmandım
ancak arkadaşım kaçmaya çalışırken yakalandı, köye getirildi, hala çığlıkları
kulağımda şehit edildi." Anlatırken gözleri doldu.
11
Haziran 1915 Tarihinde Doryan dano adlı
kardeşlerin yönettiği ermeni çeteleri Silvan ilçesine yakın köyünün şeytan kayam
mevkiinde Subay milisi Hamdi ve diğerlerin Öldürülmesi,
Diyarbakır şark nahiyesi Hızır ilyas köyü mersanı deresinde Hono
ismindeki Ermeninin başında bulunduğu çetenin 23 Temuz 1915'de yüzlerce kadın
ve çocuğun öldürülmesi. Ve daha niceleri.
Çıkarlarını her şeyin önüne koyan Avrupa, Ermenileri
kandırıp, kışkırtıp, huzursuzluk çıkarmalarına vesile olmuşlardır. Peki kim
kazanmış? Ermeniler mı? Hayır, yerlerinden yurtlarından olmuş,
"kirvelerinden" ayrı düşmüşlerdir.
Gelelim
günümüze; Almanya'nın bu tasarıyı kabul etmesi kime faydası dokunacak?
Ermenilere uzun vadede yararı dokunacağını düşünmek gerçekçi değildir. Ben ince
siyasetleri bilmem, ancak burada belirgin bir siyaset var o da Almanların
çıkarları için yeniden Ermeni kartını oynamaya başladığıdır. Peki Almanlara
güvenilir mi? Sanmam. Daha önce Yahudilere soy kırım uyguladıkları halde şimdi
ise yüz seksen derece dönerek Yahudilerin hamiliğini yapmaktadırlar. Anlaşılan
istikrarlı bir devlet geleneği de yoktur, dost ve düşmanları şartlar ve
durumlara göre değişe bilmektedir.
Tavsiyem o ki artık Avrupa'nın oyuncağı olmamalarıdır. Komşuları olan
Türkiye ile ilişkilerini güçlendirme yoluna gitmeleridir. Tarih olmuş bu
olayların aydınlatılmasını tarihçilere bırakılmasıdır.