İDAM
İdam, bir devletin suçun karşılığı olarak bir mahkumun hayatına son verilmesidir ki buna ölüm cezası da denir.
Gündemimize iyice yerleşen ve en çok dindar kesimin dillendirip kamuoyu oluşturup hükümete baskı kurdukları İdam talebi dinimizdeki yeri.
Özellikle yıllardır ülkemize kan kusturan on binlerce şehit ve gazinin oluşmasına sebep olan terör örgütlerine karşı talep edilmeyen İdam cezası, darbe girişiminden sonra bu kadar gündemden tutulması ve talep edilmesi doğrumudur?
İnsanların bir birini öldürmeleri cinayet oluyor da İslam’ın meşru görmediği ancak devletin yasal gördüğü idamlar dinen cinayet olmuyor mu?
Yine çoğunluğun tasvip ettiği, oy verip yasalaşmasına sebep olduğu idam cezalarının dinen meşru sayılmayan idam kararlarına karşı Allah katında, kıyamet gününde hesap sorulduğunda kurtula bilecek mi?
Ben emekli bir imamım idam gibi bir karar tartışıldığında duygu ve hislerimle hareket edemem.
İdam talep edenlerin ya imanlarında bir sıkıntı var veya cahildirler. Hele tarikat, cemaat ve de cami ehlinin İdam gibi bir talebi dile getirmeleri, bunu meşru görmeleri İslam la dinle hiçbir alakası olmadığı gibi Ahret günü, hesap verme “Boynuzsuzun boynuzluda hakkını akacağı” güne imanları olduğundan şüphe ederim.
Allah, nisa suresi 93 ayet:
“Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası içinde ebedi olmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş ve lanet etmiştir. Ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.”
Devletin meşru gördüğü her şey dinen helal mıdır?
Dinin helal saydığı her şey kanunen serbest midir?
Dinin haram saydıkları da kanunen yasak mıdır?
Çıkan yasalar geri işlemeyeceğine göre talep edilen idam cezası kimler için isteniyor?
Kanunu düzenleyenler dinen meşru sayılan idam cezalarını yasalaştıracaklar mı?
İktidarların değişmesi, Siyasi idamların olmayacağını kim garanti edebilir?
Yıllar sonra yürürlükte olan bu kanun sonucu dinen cinayet sayılan idamların vebalını olmayacağına mı kanaat ediyorlar?
Sorular sorular ve cevabı olmayan daha nice sorular?
İbnu Mes’ud(ra), Hz. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selem:
“Müslümanın kanı ancak üç şeyden birisi ile helal olur. Zina eden evli, cana karşılık can, dinini terk eden ve İslam toplumundan ayrılan kimse.” (1)
Dikkatimi çeken ve beni hayrete düşüren bir konuda özellikle Sünni Müslüman’ların farklı cemaat gurupları, farklı tarikat mensupları, siyasi farklılıklara sahip insanların aralarındaki kardeşlik hukuku, merhameti ile acıma duygularının olmaması.
İbn Ömer’den(ra): Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki:
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu zalime teslim etmez. Kim kardeşinin yardımında bulunursa Allah da (cc) ona yardım eder. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın aybını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter.”(2)
Mazlumların hakkı ancak adaletle savunulur, cezalandırmada aşırıya gidilmesi yeni mağduriyetlerin oluşmasına sebep olunur. “Miskalı zerre kadar hayır ve şerrin” hesabı sorulduğuna göre idam talebinde dikkat edilmelidir.
Veda hutbesinde Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve selem) insanlığa ve özellikle Müslümanlara şu tavsiyede bulunuyordu;
“Şüphesiz, sizin kanlarınız ve mallarınız; bu gününüz (arefe günü), bu ayınız(Hac) ve bu beldeniz(Mekke) haram olduğu gibi birbirinize haramdır.” (3)
DUA VE SELAMLARLA