İLK ORUCUM
Bugün biraz
nostalji olsun diye eski günlere gidip ilk orucu nasıl tuttuğumu sizlerle paylaşmak istedim. Sizler de şöyle
arkaya yaslanarak eskiye bir gidin ve
ilk orucu ne zaman ve ne için tuttuğunuzu bir hatırlayın bakalım. Ramazan
ayında ilk orucu tuttuğunuzda ne hissettiniz? ve ya o günleri hatırladığınızda
bugün ne hissediyorsunuz? Kendilerinize bu sorular sorun ve cevapları kendiniz
bulmaya çalışınız.
1966- 67
yıllarıydı, babam fahri imam olarak Urfa ili, Siverek ilçesi,
Çaylarbaşı(herheri) köyünde görev yapıyordu. O zamanlar üç kardeştik. En büyüğü
bendim, tahminen beş veya altı yaşında idim. Ramazan geldi mi evimizde bir
şenlik havası hakim olurdu. Rahmetli babam bir başka şen olur, annem de ona
ayak uydururdu. Evimize farkı yiyecekler gelir, akşama çeşit çeşit yemekler
hazırlanırdı. Yemekleri canımız çektiğinde annem "Babanızı bekleyin o
oruçlu, önce o sonra siz yersiniz" derdi. Hayal meyal hatırladığım
kadarıyla, kenedi kendime "Oruç ne de güzel bir şey, yemeğin en güzelini oruçluya
yediriyorlar" derdim.
Büyüyünce
yaşın pek önemi kalmıyor, ancak küçük yaşlarda
bir yaş dahi büyüksen evin abisisin, bir çok işi yapmak görevindir.
Bende birisinden bir, ikincisinden de üç yaş büyüktüm, annemin kızları olmadığı
için ayak işlerini ben yapardım. O
zamanlar buzdolabı yoktu iftar zamanı babama soğuk su getirmem için çeşmeye
gider su getirirdim, babamın camide ezan okuyup eve gelmesini beklerdik. Çoğu
zamanda köylüler onu iftara çağırır gelmezdi, biz yine onu beklerdik ne de olsa
o oruçlu idi. Evimizin tüm düzeni babamın orucuna göre düzenlenmişti.
Bir gün
çeşmeye su getirmeye giderken kendi kendime "Oruç ne güzel bir olay ben de
tutarsam, yemeklerin en iyisin ben de yerim" dedim. Kararımı vermiştim artık oruç tutacaktım,
babam sahur yemeğine hepimizi daima kaldırırdı beraber yerdik. Yine bizi
kaldırdıklarında yemekten sonra "Ben de yarın oruç tutacağım" deyince
babamın başımı okşayıp "Olur" demesi, Annemin gülüşü hep aklımdadır.
O günün sabahında yataktan geç kalkım, ayak işlerini yapmadım, artık bende
oruçlu idim, ne güzel bir duygu idi. Akşam babam birisine davetliydi. Beni
kendisi ile götürüp "Oğlum oruç tutmuş" deyip iltifat etmesi,
köylünün bana değer vermesi anlatılacak değil yaşanacak bir güzelliktir. Her
ramazan geldiğinde aklıma gelir, babamı anar ona dua ederim. Orucumu ise, kimse
görmeden bir şeyler yiyebileceğimi düşünür gizliden gizlide bir şeyler
yerdim. Hatta bir gün yemek yerken
kırıntıları ağzımda kalmış babam farkına varmıştı çok mahcup olmuştum, çünkü o
gün orucumun bozulduğuna kanaat etmiştim. Hele bir defa susamıştım kendi
kendime bir çare bulmuştum. O da suya girip daldıktan sonra içersem kimsenin
beni görmeyeceğini ve orucumun bozulmayacağını düşünmüştüm ve öyle yaptım, az
kaldı boğulacaktım... Çocukluk aklı işte. Babamın başımı okşayıp
"Çocukların böyle arada bir yemeleri oruçlarını bozmaz" demesi bir
başka güzellikti.
Evet ilk
orucumu tam bundan 49 yıl önce sırf
babamla yemek yemek için tutmuştum, sonraki yıllara da orucun bir ibadet
olduğunu ve Allah'ın rızası için tutulması gerektiğini anladım.
Sizlere
tavsiyem çocuklarınıza ramazanı his ettirin. oruç tutmak isterlerse "sen
küçüksün tutma" gibi laflarla onların hevesini kırmayın, hele sahur
yemeğine çocuklarınızı da kaldırıp beraber yemek yemeyi bir alışkanlık haline
getirin. Alıştıra, alıştıra sevdirerek oruç tutmayı onlara öğretin. Allah
huzuruna vardığımızda çocuklarına karşı görevini yapmış birisi olarak gidelim.
DUA VE
SELAMLARLA