SÜNNET-İ SENİYE
Sünnet; takip
edilen yol, adaletli davranış ve gelenek anlamına gelir. Dindeki anlamını
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin sözleri, yaptıkları veya başkasının
yapıp kendisinin beğendikleri olarak üç başlık altında izah edebiliriz.
Sözlü sünnet hadislerdir. Fiili sünnet Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemın
yaptıklarıdır (namazın nasıl kılınacağını, hac farizasının nasıl yapılacağını,
yeme, içme...) . Takriri Sünnet
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemın gördüğü ve işittiği bir şeyi
beğenip kabul ettiğidir (ezan gibi).
Günümüzde
İslamiyeti itibarsızlaştırmak, içini boşaltmak isteyen kişiler(Ruhban sınıfı)
"Bize Kur'an yeter" diyerek sünnete önem vermemekte,
itibarsızlaştırmak için de çaba harcamaktadırlar. Aslında bu tür düşüncedeki
insanlar Kur'ana da önem vermezler, lafın gelişi olarak "Kur'an
yeter" derler. Zira, Kur'an'sız peygamber olamayacağı gibi, peygambersiz
Kur'an da olmaz. Birini diğerinden ayırmak, birini kabul diğerini reddetmek,
aslında her ikisini inkar etmek manasına gelir.
Maide 92
ayet:
"Allah'a itaat edin, Resule de itaat edin (ona karşı gelmekten)
sakının. Eğer yüz çevirirseniz (kendinize yazık etmiş olursunuz). Bilin ki,
Resulümüz üzerine düşen açık tebliğden başka değildir."
Allah'ın kulları arasında seçtiği, vahiy ile
donattığı, tebliğ görevi ile görevlendirdiği
Peygamberlere, bir Müslüman olarak iman eder ve onun sünnet-i seniyesine
uymayı bir görev biliriz.
Al-i İmran
31;
"(Ey
Rasulüm!) de ki: "Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir."
Alemlere
rahmet olarak gönderilen son Peygamber Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve
sellme bir Müslüman olarak tabi olmayı
ve gücümüz nispetinde, emir ettiğini yapmaya ve yasakladığı şeylerden de
sakınmaya çalışırız.
Haşır 7;
"Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasak ettiyse
ondan da vazgeçin."
Sünnetler; kimi azaman, farz ve vacip ameller, kimi zaman
dini tamamlayan, mustahap ameller, bazen de adap ve ahlakla ilgili ameller
olabilir. Her Müslüman, ecir ve sevabını Allah'tan bekleyerek, gücü yettiği
kadarı ile sünnete tabı olmalı ve ona uygun amel etmelidir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem;
فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الْمَهْدِيِّينَ
الرَّاشِدِينَ، تَمَسَّكُوا بِهَا وَعَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ، وَإِيَّاكُمْ
وَمُحْدَثَاتِ الْأُمُورِ، فَإِنَّ كُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ، وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلَالَةٌ
"O halde
benim sünnetime ve benden sonraki doğru yolu bulmuş Raşid halifeler imin
sünnetini alın ve onlara, azı dişinizle ısırırcasına sımsıkı sarılın. (Dinde
olmayan) sonradan çıkarılan yeniliklerden sakının. Çünkü (dinde) sonradan
çıkarılan her yenilik bid'attır. Her bir'at, dalalettir. Her dalalet de
ateştir.(Ebu Davud: 4607).
Din adı
altında yapılan veya dini bir kılıfla kaplanan her amel, dini bir değeri olmaya
bilir.
Dinde olan
ve sünnete uygun olan amelleri, mezhep imamları, ilmihal kitaplarında detaylı
biçimde anlatılmışlardır. Bize düşen görev ise "Ma vece be aleyh"
denilen, farzları, sünnetleri, mendup, mekruh ve haramları bize yetecek kadar
bilmek, hurafe ve bidalardan uzak durmaktır.
Resulullas sallallahu aleyhi ve sellem:
مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّتِي عِنْدَ فَسَادِ أُمَّتِي فَلَهُ أَجْرُ
مِائَةِ شَهِيدٍ
"Fesadı
ümmetim zamanında kim benim sünnetime sarılırsa, ona yüz şehit sevabı
vardır."
DUA VE SELAMLARLA