VE "HAYVAN"
Günümüzün modası
"Hayvan" kelimesi oldu. Ne imiş?
Efendim Ankara Üniversitesi ilahiyat fakültesi öğretim görevlisi Prof.
Mustafa AŞKAR "Namaz kılmayan hayvandır" sözünü Televizyonda canlı
yayında söylemiş. Haberi duyan herkes ayağa kalkıp linç girişimine başlamış.
Vay sen nasıl böyle bir kelime kullanırsın? Sen kimsin? Daha neler neler.
Yıllarca
Darwin;" İnsanın Türeyişi, ve Cinsiyete Mahsus Seçilim" İnsanların
hayvandan türediğini (kibarca hayvan ) söylemesine rağmen sesi çıkmayanlar her
nedense bir hoca söyleyince ne de sesleri gür çıkmaya başladı.
Bir defa
evrim teorisini savunanlar "Namaz kılmayan hayvandır" diyen Prof. Mustafa beyi eleştiri yapmaya
hakları olmadığı gibi, gidip onu tebrik etmeleri gerekir. Darwinin evrim
teorisine karşı susanların da böyle bir eleştiri yapmamaları gerekir. Çünkü
"sukut ikrardır" Maymun olunca iltifat, hayvan olunca hakaret mı
kabul edilir. Mecazı manada kullanmadığı müddetçe, hayvan hayvandır.
Bakıyorsun
insan hakları ve demokrasi savunucuları; Prof. Mustafa Aşkar'ın "Namaz
kılmayan hayvandır" sözüyle hakarete
bir sınırlama getirerek sarf ettiği söze tepki verirlerken,
"Kantarın topunu kaçırıp" tüm sülalesini sayarak yapılan sınırsız hakareti
demokrasinin bir gereği olarak görmekteler. "Bu ne biçim perhiz ve ne içim
lahana turşusu."
Gerçekten tüm yaratılanlar (hayvan, insan, ağaç, taş, meyve... her şey
ama her şey) Allah'ı anar, tespih ederler, bir çok değerli hocamız güzelce izah
ettiler. Doğru olan bu izahlar, "Namaz kılmayanları" daha zor durumda
bırakıyor.
Nebbe
suresi 40 ayet: " Biz yakın , bir azapla sizi uyardık; O gün kişi elleri
ile sunduğuna bakar ve inkarcı da"keşke toprak olaydım" der.
Tefsirciler "Toprak olaydım" sözünü şöyle der: Bu şöyle
olacaktır. Allah kıyamet günü hayvanları haşredeceği zaman, kısas yaparak,
boynuzsuz hayvanın hakkını boynuzlu da alır. Bundan sora onları toprak haline
getirir. İşte o zaman kafirler, ( hayvan olmayı isteyip) azap görmemeyi temenni
ederler. (safattefasir Muhamme Ali es-Sabüni cilt 7)
Şimdi
gelelim hocanın sözlerine; yeri ve zamanı yanlış, bir de hayvanlar açısından
yanlış.
Mekke
dönemi ve İslamın ilk yılları, doğruyu söylemek ve İslamı tebliğ etmenin en zor
olduğu bir dönemdir; tıpkı şimdiki gibi.
Ebu
Zerr-i Gıffari Müslüman olur ve bunu herkese duyurmak ister, Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem:“Yâ Ebâ Zerr! Sen şimdi bu işi gizli tut ve
memleketine dön git! İşi açığa vurduğumuzu haber aldığın zaman gel!”. İmanından gelen coşkunlukla bir anda
düşünemeyen Ebû Zerr, henüz zamanı değilken, Mescid-i Haram’a gidip açıktan
açığa Müslümanlığını ilan ederken, müşriklerin öldürücü darbelerinden ancak
Hz. Abbas’ın yardımıyla kurtulabilmişti.
Resul-i Kibriya
Efendimiz Mekke devrinde: fevrî hareket etmemelerini ve herhangi bir
maddî mukabeleye girişmemelerini emir ve tavsiye ediyordu.
Bizde hocamıza Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin
. Yasir ailesine toptan işkence edilirken, onları görünce, “Sabredin ey Yasir ailesi! Sizin
mükâfatınız cennettir." dediğini deriz.
Yine bir gün, uğradığı eziyet ve işkencelerden adeta
bunalan Habbâb b. Eret (r.a.), kendisine şikayette bulunduğunda, Efendimiz şu
cevabı vermişti:
“Sizden
önce yaşayanlar arasında öyleleri vardır ki bazılarının vücutları kemiklerine
kadar demir taraklarla tarandığı, bazılarının gövdeleri başlarının ortasından
testerelerle ikiye bölündüğü halde, bu yapılanlara yine de sabrettiler,
imanlarından vazgeçmediler. Allah, muhakkak, İslamiyeti tamamlayacak ve üstün kılacaktır!
Öyle ki hayvanına binip San’a’dan Hadramut’a kadar tek başına giden bir kimse
Allah’tan başkasından korkmayacak, koyunları hakkında da kurt saldırmasından
başka hiçbir korku duymayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz!”
Kimseyi
kırmadan, hakaret etmeden, hikmetle, güzellikle hakkı anlatacağız. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellemin tavsiyelerine uyacağız varsın bizi eleştirsinler.
DUA VE SELAMLARLA.