1 MİLYAR VARİL REZERV SEVİNCİ!? (II)

Sevinilmez mi? Bir önceki sohbetimizde, detaylı olarak Gabar Dağı’nda keşfedilen “Petrol Rezervinin” sevincini ve içeriğin, sizlere aktarmıştım.. Bugün aynı minval üzerine, sohbet başlığımızı da değiştirmeden, günümüz atmosferini, analiz etmek istiyorum..

Öncelikle, Karadeniz’de bulunan “Doğalgaz” ve Gabar Dağında tespit edilip üretimine başlanılan 1 Milyar Varil rezervli petrol kaynağına, “sevinmeyen, gurur duymayan” her kim olursa olsun, gaflet ve dalalet içerisindedir.. Ve tabi ki bu ülkeye ve millette “ihanet” eden en cani kişidir..

Yer altı ve yer üstü zenginliklerine denir ya “sevinilmez mi?”.. Müjdesini coşkuyla karşılamaz mı?!.. Ülke ekonomiksel olarak, yeni bir safhaya girmiştir.. Sosyal yönde, 85 milyon insanın yaşamına katkı sağlamaktadır. Sıkıntıların giderilmesinde, ülkenin kalkınmasında, refah düzeyinin yükselmesinde, vesile olur..

***

İnşallah, bu “zenginliklerin” devamı gelecektir.. Yeter ki azimle, şuurla, samimi ve ihlaslı bir yönetimsel anlayışla, çalışılsın, çabalansın.. Doğalgaz da, Gabar’daki petrol de, bir günde oluşmadı, bir günde de gün yüzüne çıkmadı.. Sormak lazım gelip-giden siyasi iktidarlardan hangisi, ülkenin yer altı zenginliklerine kafa yorup, odaklandı? Şayet kafa yorulsaydı, bu zenginliklere çoktan ulaşılmış olunacaktı!

***

Ama yok! Günlük siyaset, iç çekişme, kaos yaratmak.. Ve batıya ve batıla odaklı anlayışla “vesayetler” inşa edilmekle, ülke ve millet kayıpları yaşadı.. Şöyle geçmişin sayfalarını çevirirsek, “yer altı zenginliklerimizi” hangi emperyalist ülkeler, siyon temsilcilerin aracılığıyla, sömürge devleti misali hortumlandı?..

***

Ancak bugün yok öyle “yağma Hasanın böreği..” Öyle inanıyoruz ki Sayın Tayyip Erdoğan’ın girişimleriyle, çabalarıyla böylesi zengin potansiyellerimiz, gün yüzüne çıkmaya devam edecektir.. Geniş imkânlara sahip bir ekonomik potansiyelle ülkemiz refah düzeyini artıracaktır.

***

Zira petrol deyip geçmeyelim. Petrol büyük bir yer altı zenginliğidir ve büyük ekonomiksel bir kaynaktır. Bu da Allah’ın nimetidir. Ancak iyi niyetle gelen hükümetlerin elinden çıkabilir. Kötü niyetli, vurguncu zihniyetler hiçbir zaman böyle şeyleri umursamamışlardır.. Bundan sonra da umursayacakları düşüncesinde değilim.

***

AKP’li değil, AK Partililer… Sayın Erdoğan’ın çabaları ve iyi niyetleriyle yer altı zenginliklerini yer üstüne fışkırtacaktır, memleket ekonomiksel olarak büyük bir ganimete, büyük bir zenginliğe kavuşabilir diye düşünüyoruz. Yeter ki memleketi yönetenler iyi niyetli olsunlar.

***

İnşallah AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan bu işlerin üstesinden gelir... Durup dururken bu seçim sath-ı mailinde memleket insanı düşüncesini, fikrini başka yönlere çevirirse, Türkiye’nin hali maazallah harap olur… Denir ya geçmişi kirli olanın, geleceği aydınlık olmaz…

***

CHP’nin tarihi belli.. Uzun dönemler ülkede söz sahibi oldu, memleketin kederini elinde tuttu, yönetimde bulundu. Peki ne yaptı? Her şeyden evvel bu memleketin ilmiyle, irfanıyla, diniyle, inancıyla oynadı. Bugünkü gençlik potansiyelinin baştan çıkma hali ve oldukça ahlaki çürümüşlüğe bulaşmış olması mevcut CHP’nin ve Kemalizm’in etkisiyle oluştuğu tartışılmazdır…

***

Zira CHP’nin kalıntısı olan Milli Eğitim sistemi, hala dipdiri.. Ne yazık ki AK Parti de onunla devam ediyor.  İşte bu sistemde yetişen bir gençlik var.. Karma eğitim fecaat bir durum.. Mevcut olan İmam Hatip Okulları veyahut İlahiyatlar hiç yoktan iyidir, fakat yeterli değildir, azınlıkta kalıyor.

***

Bilime ve ilme dayalı yetişen bir gençliğe ihtiyaç vardır. Özellikle AK Partiye düşen en temel görev; şuna buna bakmadan memlekete, ülkeye yepyeni bir gençlik potansiyeli kazandırmalıdır.., İslam kültürüyle yetişen bir nesil oluşturmalıdır… Aksi takdirde nitekim mevcut hal, “hiç de iyi bir hal” göstermiyor…

***

Gençlik baştan çıkmış.. Yolunu, yörüngesini şaşırmış.. Milli ve yerli olma noktasında bir çabası yok.. Kültür, örf, adet, gelenek görenekler, aile birliği ve bütünlüğü, baba, anne dâhil, saygı ve sevgi muhabbetinden ırak şekilde, değer erozyonu yaşıyor… Toplum işte böylesine bir gençlikle karşı karşıya.. Bu da memleket için tehlikelidir. Hem de çok tehlikelidir.  Onun için memleketin kaderini elinde tutan pırıl pırıl imanlı bir gençliğin yetişmesi gerekir.. O da milli bir kültür ve eğitimle olabilir.

***

İnanca dayanmalıdır. Yüce kitabımız, inandığımız bağlı bulunduğumuz Kur’ana sarılmakla mümkündür.  Kur’an gerçekleri işin içinde olmadığı takdirde, ya kokainle yetişen gençlikle karşı karşıya kalırız, ya da başka uyuşturucu çeşitleriyle veyahut fuhuş veyahut gayriahlaki başka işlerle karşı karşıya kalır memleket.

Bu itibarla bize lazım olan şey; aba ecdadımızdan kalan bir terbiye, bir kültür, bir ilim, bir irfan olmalıdır..

***

Başıboş kalan bir gençlik potansiyeli, her türlü tehlikeye ve tehdide açıktır.. Kültüründen, imanından, inancından, dini esaslarından uzak kalan gençlik memlekete bir hayır getirmez.  Dolayısıyla yetkililere düşen en önemli görev; imanlı bir gençlik potansiyelinin yetiştirilmesidir. Bu da ancak Kur’an tedrisatıyla mümkündür.

İslam fıkhıyla, Hadis ve Ayetlerle donatılması gerekir.  Bundan başka bir düşüncenin de yeri yoktur, toplum kabullenemez. Yepyeni bir gençlik, yepyeni bir kültür, o da fıkhi meseleleri öğrenen çok iyi bir gençlikle ikmal olur…  Hadis ilmini öğrenen, öğreten bir nesil olmalı…

Aile birliğini, aile varlığını, aile temelini yeni bir İslam kültürüyle donatmak şarttır ve elzemdir.

Bu olmadığı takdirde toplumsal ahlaki çöküş kaçınılmazdır.

***

Her zaman bunu yazıyoruz, çiziyoruz, dile getiriyoruz… Her şeyi mubah kılan bir gençlik, topluma yarar yerine her daim zarar verir. Dolayısıyla yetkililere düşen en önemli görev ve kurtuluş faktörü; İslam terbiyesiyle gençliğin yetiştirilmesi gerekir.  İlmiyle, ahlaki değerlerle yetiştirilmesi gerekiyor gençliğin. Yoksa başıboş olan gençliğin memlekete bir getirisi olmaz.. Bu itibarla kim olursa olsun.. İktidar partilerine düşen görev; illaki gençliğimizi fıkhi meselelerle, ayet ve hadis ilimleriyle donatması lazım. Aksi takdirde başıboş gençlikle karşı karşıya kalan aileler çökmeye mahkûm olurlar.

***

İşte aba ecdadımıza, Osmanlıya, Selçukluya dayalı insan potansiyeli, araştırma neticesinde bize bunu öğretiyor. Gençlik ve insanları normal mazbut güçlü bir toplum haline getirmek için, imanı güçlü bir gençliğe ihtiyaç vardır.  Bunu da yapacak ve gençleri yetiştiren de Milli Eğitim sistemimizdir.. Sistemin ve camianın gerçek manada İslam fıkhının meseleleriyle donatılması lazım..

***

Bu olmadığı takdirde ilimden, inançtan, dinden uzak duran bir toplum en kıymetli sermayesi olan gençliği kaybetmiş olur… O gençlik kaybedildiği takdirde memleket her an için toplumsal kargaşaya mahkûm olur… Derbederliğe duçar olur, terörün hâkimiyeti söz konusu olur.

***

Hâsılı kelam demek ki, hiç kimse başka bir arayış yoluna girmesin, bize göre tek kurtuluş yolu illaki bundan geçiyor. Bu olmadığı takdirde başıboş bir gençlik ve netice itibariyle başıboş bir toplum haline gelinir…

Ki hal-i âlem meydanda görüyoruz. Devlet, milletin bütçesiyle ne kadar güç kullanıyorsa kullansın bir türlü gençliği toparlayamıyor. Sonuç itibarıyla bize göre gençliği koruyamayan, muhafaza edemeyen toplum, yıkıma mahkûmdur.

En derin saygı ve sevgilerimle.