MEVCUT SİSTEM MİLLİ DEĞİLDİR, YERLİ DE DEĞİLDİR?! (II)

 

Pek tabi ki “vesayetçidir…” İnkârı ve asimilasyonu körüklüyor... 1,5 asırdır “yerli ve milli olmayan” mevcut sistem ve uygulama biçimi; toplumu tüm değerlerinden yoksun bırakmıştır.. Yarar yerine, zarar vermiştir.. Çünkü toplumun İslam’ın ana hükümlerini öğrenip, yaşama özgürlüğüne pranga vurulmuştur. Onun içindir ki, maddi ve manevi yönde “ahlaki yozlaşmanın” dibini yaşar hale geldik…

***

Yaşlıları da, orta yaşlıları da, erkeğiyle, kadınıyla, özellikle genç nesilleri Kur’an-ı Kerim’in zenginlikleriyle, donatabilmiş değiliz.. Bilakis var olanı da asimile etmişiz, genleriyle oynamışız.. Sıradanlaşan, boş, amaç ve gayelerinden uzaklaşan, özellikle İslam’ın ana hükümlerine ırak tutulan hale gelindi ki; benliğini yitirmiş durumda.

***

Eğitiminden, öğretiminden, kültüründen, örfünden, âdetinden, geleneğinden, ecdadının bıraktığı milli medeniyetinden uzaklaştırılan bir toplumun idaresine kim “yerli ve milli” diyebilir? Eğer ki, mevcut sistemin uygulanış biçimi yerli ve milli olabilmiş olsaydı, Türkiye’nin hal-i pür melali böyle mi olurdu?

***

Ecdadı gibi, yer küresine hükümran olurdu?!.. O ecdat ki, büyük devletler kurmuş, imparatorluklar yaratmıştır.. Dünya’ya hâkim olmuştur... İşte Selçuklular. işte Osmanlılar.. Ne oldu da 600 yıllık ömre sahip Osmanlı İmparatorluğu, 40-50 yıl içerisinde çökertildi? Milyonlarca kilometre karelik coğrafya bölük, pörçük edilerek 750 bin kilometre karelik alana sıkıştırıldı?..

***

Elbette ki temel etken tarihine, ecdadına, medeniyetine, kültürüne milli ve yerli ruhuna, özellikle de toplumu ümmet eden İslam hakikatine sırtını dönmesi oldu.. Batıya ve batıla endeksli bir anlayışı, yönetimin sisteminin içerisine soktu.. Bilinçli, organizeli bir şekilde Siyonizm’e ve emperyalizme meyil eden anlayışlar, hükümran kılındı?!..

***

Devrim diye, çağdaşlık diye toplumun genetiğiyle oynandı. Özellikle de; milli eğitim müfredatıyla gençliği zehirlediler.. Hem aklen, hem fikren kirli ideolojiler enjekte edildi.. Aile yapısından tutun da toplum birlikteliğine kadar, saygı, sevgi, yardımlaşma, insani ve rahmani tüm duygular, alabora edildi…

***

Şiddet, terör, kin ve öfke körüğü içerisinde, dil, din, inanç noktasında yaratılan kutuplaşmayla, toplum değer yoksunu fraksiyonların batağına sürüklendi... Dikkat edilirse, 1,5 asırdır yaşadığımız coğrafyada ne devletler ne de milletler kendi içlerinde “sulhu” sağlayabilmiş değiller.. Kan, gözyaşı, şiddet ve savaş hâkim olmuştur…

***

Sürekli ülkelerde ve milletlerde “iç kaos” yaratıcısı olan Batı ve Batıl anlayışlardan medet umulmuştur.. Celladına âşık olmuş bir millet haline gelindi… Kardeşi kardeşe kırdıran, dindaşı dindaşa çatıştıran, savaşlar peyda ederek “silah ticaretiyle” çifte sömürü oluşturan Batı’nın “mimsiz, tek dişi kalmış canavarına” ümit bağlıyoruz… Orta yerde çağlar üstü, kendi yerli ve milli bir medeniyetimiz var iken; yaşadıklarımız ne yazık ki benlik kaybıdır..

***

Demem o ki; milli ruhu, milli medeniyeti, milli kültürümüzü yeniden şaha kaldırmalıyız!… Batıdan alabileceğimiz tek şey olabilir, o da teknoloji.. Onun ötesinde, bizim Avrupa’dan ya da Amerika’dan ya da bir başka ülkeden alabileceğimiz ne bir medeniyet, ne bir kültür ne de bir inanç olabilir..? Olamaz…

***

Sormak istiyorum.. Yüz yıldan beri ne gibi bir ilerleme kaydetmişiz?.. İşte Ekonomi, işte teknoloji ve işte ahlak… Bu üç faktörde bir ilerleme kaydedilmiş mi; yıkımdan ve çöküşten başka.. Onun için ders-i ibret noktasında geçmişimize bakalım.. Ecdadımızın, geçmişlerimizin kültürüyle bugünkü kültürümüz arasındaki fark nedir?.. Bugün fersah fersah uzaklardayız.. Gençlik, İslami kültürden uzaktır, İslami ahlaktan uzaktır.

***

Barlar, pavyonlar, diskolar tıklım tıklım.. Sokaklar, meydanlar ağır bir tabir olacak; fuhuş hanelere dönmüş… Ne erkek için ne de kadın için, hayâ denilen kavram kalmamış… Uyuşturucu müptelası olmuş bir nesil var.. Zombi.. Öyle ki kendini bilen, değerlerine sahip bazı gençler var ki sokağa çıkmaktan korkar hale geldi.. Kendini cinsel obje olarak gösteren kadınların ve erkeklerin tahrikleri, cinsel sapkınlıkları, akla ziyan bir halde…

***

İslam ülkesine yakışmayan haller bunlar.. Biz Avrupa değiliz, Amerika da değiliz. Bizim içimizde İslami bir ahlak var. Aba ecdadın ahlakı var, örf, âdet, gelenek ve göreneklerimiz var, zengin bir medeniyetimiz var… Kendimize çekidüzen vermemiz gerekir.  Bunu da gençlerimize sahip çıkarak başarabiliriz… Gençlik toplumların en kıymetli sermayesidir.  Eğer bu sermaye yozlaştırılmışsa veya yozlaştırılmak isteniyorsa, o zaman o toplumun vay haline! Peşinen sermayesini yitirmiş, kendisi de iflas etmiştir…

***

Çünkü ahlaklı, temiz ruhlu gençlik kalmayınca toplum ahlaken de, kültüren de, milli sermaye noktasında da dejenere olmuştur.. Kısacası her alanda dejenere olmaya mahkûm kalıyor.  Onun için bir türlü kendini toparlayamıyor.  Okuyoruz, görüyoruz, günlük yazılı medyada bazı kalemşorları, batı dünyanın adına çalışan kalemleri görüyoruz.  Kalemleri adeta zehir kusuyor.

***

Nitekim itibariyle haykırıyoruz, devlet,  hükümet, TBMM bunların önünü almalıdır. Önünü almadıkları takdirde böylesine ajan kalemler, bu memleketin gençliğini her gün biraz daha baştan çıkarır, ahlaken yozlaştırır ve neticede tehlikeli birer unsur olarak, hem devleti hem de toplumu ateşe atar…

***

Onun için kimse yaşanan hale,  “serbest yaşam, demokrasi” diyemez.. Çünkü aldatmacadan ibarettir.. Devletin elinde tutması gereken en büyük güçlü kuvvet gençliktir. Ahlaken yücelmesi gerekir… Ki sulhu kendi içinde sağlayabilsin… Aksi halde, ahlaken çökmüş bir nesilden gelecek beklenemez, hele ki sosyal, ekonomik ve siyasal kalkınma hiç beklenemez…

Allah, encamımızı hayreyleye.

En derin saygı ve sevgilerimle.