MİLLETİN BEKLENTİLERİ!? (IV)

Haftanın ilk günü... Sohbet serimize geçtiğimiz hafta ortasında başlayan “Milletin Beklentileri” başlığı altında devam ediyoruz! Çünkü bu ülke insanının 1,5 asırdır yaşana gelen “kangrenleşmiş” nice sorunları var.? Özellikle de milli ve yerli olabilme adına kendinin ortaya koyduğu iradeyi “sabote edenlerin” var oluşu... Batıya ve batıla endeksli politikalarla, aba ecdadın, tarihini, kültürünü, medeniyetini en önemlisi de inanç noktasında yaratılan tahribatlar dejenere ve asimile ediliş, denir ya gırtlağa dayanmış durumdadır!?..

***

Önceki sohbet faslımızda ifade ettiğimiz gibi; toplumları ümmet eden, birliği, dirliği sağlayan, huzuru, güveni, eşitliği, zenginliği ve gelişmeyi teminat altına alan tek gerçek vardır o da “Kur’an-ı Kerim’in” hükümleridir... Muhtevasındaki her ilahi kelam insanı insan yapar, üstün kılandır... O Kur’an ki “karıncanın bile”, hakkını ve hukukunu gözetmektedir... Ondan başka vaz-i kanunlar, beşeri nizamlar, şunun veya bunun makyajlayıp millete dayattığı, yutturduğu, vesayetleri ikmale getiren hükümlerin hiçbiri “çözüm getirici” değil.. Ki geçerli hiç değil…

***

Hep ifade ediyorum ve dilimin döndüğü kadar da bunu ifade edeceğim… Bizi biz yapan, mevcut aba ecdadımızdan kalan en büyük miras olan, son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) ve onun kalbi üzerine vahi yoluyla inen Kur’an-ı Kerim’dir… Yaşadığımız hal ve halvetin çözüm reçetesi dedik ya; “Kur’an hükümleridir?”.. Onun için de onunla kalkıp-oturmak, onunla yiyip-içmek, onunla günlük sosyal, ekonomik yaşam biçimimizi dengelememiz gerekir… Ve tabi ki ülke yönetimi de, hak, hukuk, adalet denilen devlet nizamını da yine “Kur’an-ı Kerimin” hükümleriyle, icra etmemiz lazım..

***

Bireyden aileye, aileden topluma ve toplumdan millete uzanan beşeri yapımızın tüm içtimai hayat mekanizmasını, ona göre düzenlemeliyiz… Yolumuz doğru, yaptığımız işler de sapasağlam olsun... Aksi istikamette Kur’an hükümleri “rafa kaldırılırsa”, toplumun yaşam şekli A’dan Z’ye kadar büyük boşluklar içerisinde, benlik kaybını yaşar… Beşeri vesayetler oluşur… Aldatan ve aldatılan politikalar söz sahibi olur ki ülke ve milletin hal-i pür melali şirret üretir… Nitekim şu an ülkenin ve milletin yaşadığı hal bunu deşifre ediyor…

***

Bir önceki yazımda, şu ifadeyi kullanmıştım... Türkiye yüz yıldan beri yönetilen sistem içerisinde eğer ki “haddi büluğa” erişmemişse, demek ki bir arıza-i durum vardır... Sosyal, siyasal, ekonomik, hatta teknolojik ve tabi kültür, ahlaki değer ölçülerinde, kazanımlar değil, yıkımlar yaşıyorsa… Birliğinden, dirliğinden, barışından, kardeşliğinden, sulhundan, eşitlik ve özgürlük denilen kavramlardan soyutlanmışsa; demek ki benimsediği yol, sağlıklı bir yol değil.. Peşine düşülen yol ise kendi atası, mirası, ecdadı değil ne yazık ki onu inkar eden batı ve batıla odaklı yapıların peşine takılmıştır… İşte bu hal-i harap vaziyetten dolayı da geleceğimiz vahim diyorum...

***

Bizim hem dünyamızı hem ahiretimizi projelendiren tek unsur Kur’an-ı Kerimdir… Kur’an’ın plan ve projeleri dışında yaşayan toplumların gelecekleri, her daim karanlıktır... Bakınız Kur’an-ı Kerim ne diyor?.. Diyor ki; “Ben Resulullah (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak geldim sosyal ve toplumsal dengelerinizi benim plan ve projelerimle oluşturacaksınız, onunla yaşayacaksınız…”

***

Ne hazin ki, son birkaç asırdır İslam dünyası Kur’an hükümlerinden uzaklaştığı için, sadece ölülerin üzerine okumakla, hafızlara okutmakla “sevap kazanayım” diyerek, kendini avunduruyor… Bir felaket ve bir rezalet… Kur’an sadece cenazeler üzerine okunmak için inmemiştir... Böylesi bir anlayış doğru bir anlayış değil… Yemin ediyorum ki böylesi anlayışı ve icra edenleri Kur’an çarpar.? İster toplum ister millet olsun; muhakkak ki, Kur’an ilahi hükümleriyle onu cezalandırır…

***

Nitekim Kur’an-ı Kerim der ki; “Benim hükümlerim yaşanmadığı müddetçe yaşayamayanlar ya kafirdir ya münafıktır ya fasıktır.”

Aslında Kur’an, Maide suresinin 44, 45, 46 ve 47. Ayetlerinde bunu açıkça belirtiyor… İlahi hüküm olarak bunu algılamamız lazım.

Aksi takdirde Allah korusun insan küfre girer…

***

Biz de diyoruz ki; Kitab-ı Mübin olan Kur’an-ı Kerim, hem mürşidimizdir bizi doğru yola irşad ediyor, hem önderimizdir bize hükümleriyle hükümran oluyor… Hem de ibadet kitabımızdır, biz onunla 24 saat ibadetimizi gerçekleştiriyoruz. 

***

Ahir-i Zaman Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak gelmiş ilahi hükümler manzumesi, sosyal, siyasal ve toplumsal dengeleri koruyan ilahi bir kelamdır.  Bu itibarla Kur’an’a sımsıkı sarılmamız gerekir ki “Salih” olabilelim… İşte o zaman Allah dünya işimizi de ahiret işimizi de dosdoğru kılar ve rızkımıza bereket bolluk getirir…

***

Kur’an’ı bir hüküm kitabı olarak görmeliyiz... Büyük bir önder ve rehber… Hem siyasal hem sosyal hem toplumsal hayatımızı biçimlendiren ilahi kitap olduğunu algılamamız gerektiği gibi tatbik etmemiz lazım... Aksi takdirde toplum olarak kendimizi terörden, kargaşadan, ahlaki erozyonlardan kurtaramayız… Nitekim hal-i âlem meydandadır.

Yüz, yüz elli yıldan beri Kur’an’sız yaşayan bir toplum olarak bugün bireyden tutun da toplumun ekseriyetine “kim diyebilir ki, huzurluyum, mutluyum ve sağlıklı bir yaşam içerisindeyim?” Kimse evet demez... Çünkü, Kur’an hükümleri mevcut olsaydı, böyle bir şey söz konusu olmayacaktı.

En derin saygı ve sevgilerimle.