MİLLİ İRADE VE TEMSİLİYET GERÇEĞİ!?

Dün de ifade ettik, bugün de ifade ediyoruz… Ki yıllardan beridir de dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı, zihnimizin aldığı kadarıyla, mevzulara müdahil oluyoruz.. Gerçeklerin peşinde, toplumun da temel meselelerine odaklanıp, mesleğimizin temel ilkeleri prensibinde yazıyoruz.. Bizler için hakikat ne ise odur.. Gerisi lafı-güzaftır, hiçbir önemi de bizler için yoktur…Ki biliyorum, siz değerli okur ve izleyicilerimiz için de, fikri beyan bu yöndedir..

***

Cumhurbaşkanlığı seçiminin sath-ı mailinde olmamız münasebetiyle, sizinle hasbıhal ettiğimiz meselelerin ekseriyeti, şimdilik “siyasi mevzulardır?” Pek tabi ki, “siyaset kurumu” yaşamın her alanında vücut bulduğu gibi, söz sahibidir.. Bileşik kaplar misali; bir durum içeriyor.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 yıldır iktidarda bulunuyor.. Bir dönem de; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yaptı.. Yakından tanıyan, bilen ve görüşen biri olarak; Türkiye için büyük bir kazanım, değer ve şanstır…

***

İnsani, vicdani ve rahmani yönü yüksektir… Siyasi dehası ve Türkiye ile uluslararası ilişkiler ağı kadar, diplomasi ve öngörüsü tartışılmazdır… Onun içindir ki bugün “dünya lideri” olarak anılmaktadır.. İslam dünyası başta olmak üzere, mazlum ve biçare milletler ile ülkeler de onu “bir kurtarıcı” olarak, görmektedir.. Bu tespitleri laf olsun, ya da farklı bir anlam çıkarma adına söylemiyorum.. Denir ya; resim ortada!

***

Yeterli mi, yetersiz mi, tartışılır! Ama memleket insanlarıyla bizatihi hemhal olması, onlarla görüşmesi, seviyelerine inmesi, yetimin, yoksulun, garip gurabanın başını okşaması, sevgisini ve muhabbetini göstermesi.. Elbette ki tüm bunlar, bir devlet büyüğünün yapması gerekendir.. Ancak bunu, samimi ve ihlaslı bir şekilde yapmaktır önemli olan.. Yani yapmacık değil, içinden geldiği gibi davranabilmek! Evet, zat-ı devletlerine de yakışan budur…

***

Ama velâkin bunu biz, parti temsilcilerine ya da seçilenlerin bir kesimine diyemiyoruz… Ki görmüyoruz.. Onun için de hep ifade ediyoruz bu zatlar Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Parti için, “Kaş yapayım derken göz çıkarma” halini yaşatıyorlar… Özellikle bölgemizde AK Partiyi temsil edenlerden bazıları gerçek manada AK Partili değiller, AKP’lidirler. Bunlar, Erdoğan’ın huzurunda “el pençe, hoş görüntü verip, biz partiliyiz” diyorlarsa da, hiç de öyle değiller.. Yapmacıktırlar, aldatıcıdırlar çünkü hiç de samimi insanlar değiller.

****

Zaten Diyarbakır ahalisi de, onları sevmiyor, oy da vermiyor.. Ki bunu o kişilerin, seçim bölgelerinde, ilçelerinde, köylerinde, oy kullandıkları sandık sonuçlarına bakarak, görebiliriz.. İşte 14 Mayıs’taki seçim sonuçları; bas bas bağırıyor?  Mesela; hemşerimiz Diyarbakır eski Milletvekili Mehmet Mehdi Eker ve diğer arkadaşı Kutbettin Arzu.. Seçmen nezdinde karşılıkları var mı, yok! Ama Diyarbakır’ın AK Parti siyaseti onların tekelinde, yıllarca “küçük olsun benim olsun” mantığıyla yönetildi..

***

Milletvekili seçiminde de, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, “seçim gününe” az bir zaman kala, “dostlar alışverişte görsün” misali gelip gitmeleri, pür dikkat çekici.. Çarşı-pazar geziyorlar, esnaflarla görüşüyorlar, “oy istiyorlar?”.. Elbette ki, bunu yapmaları gerekir, çünkü onlara itibar kazandıran, siyasette makam ve mevki tevdi eden AK Parti’dir.. Ancak, kendileri de biliyor ki memleket insanı onlara pek sıcak değiller..  Soğuk ve tepkililer..

***

Neden derseniz? Doğrusu cevabını onlardan almak daha iyi olur.. Ki özeleştiriye gelirler mi; o muamma.. Ama ben, yine de kısmi olarak cevap vereyim… Şöyle ki; elle tutulur, gözle görülür yaptıkları, yapacakları hiçbir iş maalesef görünmüyor.  Onlar da ifade edemiyorlar, “şunları, bunları yaptık” diye…

***

Keşke onlar, Diyarbakır’a gelip Erdoğan için oy istememiş olsaydı. Yedi yabancı isimler gelip oy isteselerdi daha çok ilgi, alaka gösterilir, oy alınırdı. Sokağa inin, vatandaşlardan sorun.. Bir tek vatandaş dahi; “Teşekkür ederiz Mehdi Bey, sen bize şu iyilikleri yaptın” demez, diyen zaten yok… AK Partinin insanların karşısına onları çıkarması, iyi göstermesi gerçekten, partiye oy kaybettiriyor…

***

Ki onlar bile, AK Partinin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzü suyu hürmetine alınan oyların sayesinde, seçilip meclise gitmişlerdir… İnanın bunların şahsiyetine kimse oy vermiyor, bilakis millet infial gösteriyor.  Dolayısıyla sadece seçimden seçime gelip oy istemek ciddiyetsizlik ve samimiyetsizlik olarak telakki ediliyor.. Ciddi olan şudur ki seçim zamanı gelmeden evvel milletle hemhal olmaları gerekirdi.  Milletle iç içe olmaları ve milletin dertleriyle dertlenmeleri lazımdı; ama nerde?!

***

Nitekim seçim çalışmalarında yansıyor, AK Parti libası giymiş AKP’lileri insanlar karşısında gördüğü zaman adeta başka pozisyonlara girmek zorunda kalıyor. Onun için, hal iyi bir hal değildir.. Bunların oy istemeleri akıl kârı değildir.. Zaten Erdoğan’a oy veren seçmen, bunların yüzü suyu hürmetine vermiyor.. Erdoğan’ı sevdiği için oy veriyor…

***

Erdoğan’ın karşısında Kılıçdaroğlu var. Millet Kılıçdaroğlu’na da oy vermek istemiyor. Ne yazık ki bölgedeki ve Diyarbakır’daki bu zevatların yüzünden “illaki gerekirse oyumuzu Kılıçdaroğlu’na vereceğiz” diyen insanların var olduğunu da söylemeden edemiyorum… Çoğunluk arz ediyorlar bu yönde düşünenler.

***

Millet, Erdoğan’a oy veriyor, partinin yalaka insanlarına oy vermiyor. Millet böylesi insanlardan hiçbir şey almamış ki, oy versin? Diyarbakır’da ne gibi yatırımları olmuş, Diyarbakır insanına nasıl bir faydaları olmuştur? Hiçbir şey… Bu itibarla geçerli olan oyların çoğunluğu Sayın Erdoğan’ın sayesindedir. Ki bölge insanı Allah Erdoğan’ı bu memleketin başından eksiltmesin diye dua ediyor.

***

Kılıçdaroğlu gibi bir insanın çalışması belli, düşüncesi belli, zihniyeti belli, kendisi de bizatihi itiraf ederek “ben Alevi’yim” diyerek bölücülük yapıyor.  Bunun Alevi’likle ne alakası var? Siyaset, siyasettir.  Dolayısıyla bu milletin oyunu almak için Erdoğan’ın gölgesi bile yeter. Herkes Erdoğan’ı seviyor ve oyunu da veriyor. Bu inançtayız, görüntü de bunu gösteriyor, kamuoyu da bundan yanadır…

En derin saygı ve sevgilerimle.