PEKİ, ÇARE!?.. (II)

Dün de ifade ettim.. Mevcut “hal-i perişanlıktan” kurtulmamızın tek çaresi ve reçetesi vardır.. O da “özümüze dönmemizdir?”.. Başka da çare yoktur.. Tabi, “nasıl ve neyle özümüze dönebileceğiz..” Buna da cevabım şu olmuştu.. Selçukludan, Osmanlıdan bize miras kalan medeniyetle, mümkündür… O inanç, o iman şuuruyla; “küllerimizden” yeniden filizlenip, dal budak salabiliriz..

***

Aksi takdirde, “ o medeniyeti, o kültürü” tanımazsak… İnancı ve iman şuurunu, terk-i diyar edersek.. Avrupa’dan ithal edilmiş “batıl kültüre” kendimizi endekslersek.. Batının her dediğine boyun eğip, kapıkulu misali “evet dersek”, biz hiçbir zaman “kültür emperyalizminden” kendimizi arındıramayız…Ve bir asırdır çekilen teslimiyet bayrağıyla; “vesayetine” boyun eğmeye devam ederiz..

***

En vahim ve korkunç olanı da; batının vesayetine boyun eğerek, onun gayriinsani ahlak dışı kültürüyle gençliğimizi donatırsak veyahut aile mefhumumuzu ona uydurursak, ülke, millet ve devlet olarak hiçbir şekilde iflah olamayız.. Peşinen kendimizi batıya birer uydu devlet ve millet olarak, teslim etmiş oluruz…

***

Batı dediğin ne ki!?.. “Tek dişi kalmış canavar..” Ama bizim, çağlar üstü çağlara sahip tarihi bir medeniyetimiz ve kültürümüz var… Bin senelik geçmişimiz var. Bu tarihin, bu medeniyetin, bu kültürün adı da, Alparslanlardır, Selahaddin-i Eyyubilerdir, Fatihlerdir, ve Osman Gazilerdir...  Eğer ki bu kültürün bayrağını biz dalgalandırmaya başladığımızda “özümüze dönmüş” oluruz.. İşte o zaman bütün dünyaya üstünlük kurmuş oluruz.. Her alanda çağdaş bir dünyaya örnek olmuş oluruz…

***

Ama yok! O kültürü tanımazsak.. O terbiyeyi gençliğimize enjekte etmezsek.. Neidüğü belirsiz batıl medeniyetlerin peşinden gidersek..  Varacağımız yer, mevcut hal beterin beteri olur..  Hep ifade ediyorum, ülke ve millet olarak bizim batıdan alabileceğimiz, tek şey vardır.. O da “teknolojisidir..” Kaldı ki bin yıl öncesine baktığımızda en büyük teknolojiye sahip olan millet, yine bizim milletti..

***

Ama bizi “özümüzden” uzaklaştırdılar.. Bir taraftan teknolojiyi bir taraftan da kültürümüzü; “değersizleştirip” çağdışı, geri kalmışlık gibi safsatalarla, “sırtımızı bize çevirdiler?”.. Nesillerden, Kur’an tedrisatını kaldırdık.  Bugün toplumun ekseriyetine baktığınızda, yüzde 20’ye düşen ibadet oranlarımız söz konusu.. Bu bizim ne kadar büyük kayıplar içerisinde olduğumuzu gösteriyor…

***

Onun için devletiyle milletiyle beraber Allah’ın ipine sımsıkı sarılmamız lazım. Allah’ın kopmaz ipi de Kur’an-ı Kerim’in hükümleridir.  Bu hükümlerin dışına çıktığımız zaman, yönümüzü şaşırmış oluruz, bataklığa, çukurlara, hendeklere, uçurumlara kendimizi kaptırmış oluruz… Batıya köle olma peşine düşmüş oluyoruz ki o da bizim tarihten silinmemize neden olur, maazallah…

***

Bu itibarla Elif Ba’mız “Elif Be Te”dir… A, B, C’den daha üstün tutarak, bu Elif Ba’yı gençliğimize öğretmemiz ve insanımızın da bunu öğrenmesi gerekir. Kur’anla tanışmış bir toplumun varlığına işte o zaman şahit olmuş oluruz… Aksi takdirde boşa kürek sallamış oluruz. Onunla da bir yere varamayız.

***

Nitekim hal-i âlem meydandadır. Yüz seneden beri bu kültürümüzden uzak bir hal yaşıyoruz. Ne yapmışız? Ne gibi bir mesafe alabilmişiz? Ne teknolojide, ne eğitimde, ne sanayide, ne ahlakta, hiçbir şey kalmamış ki elimizde… Her şey buldozer misali, yıkılmış.. Erozyona uğramış durumda…

***

Netice itibariyle, bizim projemiz ve tek çaremiz, “Hablullahi’l Metin” olan Allah’ın kopmaz ipine sarılmamız gerekiyor.  Kur’an hükümleri açıktır.. Ayetler nettir.. Peygamber Efendimizin hadisleri de yaşamı da orta yerdedir..  Bizi aydınlık yarınlara taşıyacak tek yol, İslam yoludur… Bu yola girdiğimizde, önümüz açılır, yolumuz istikametli olur, hiçbir şekilde hiçbir batı kültürüne de ihtiyacımız kalmaz.

***

Bizim kültürümüz bambaşkadır. Selçukluların, Osmanlıların yaşadığı bir kültürdür. Yaşamımızı bu kültüre benzetmemiz gerekir.  Yoksa rastgele siyasi atmasyonlarla toplum bir yere varamaz, varabilmiş de değil….

En derin saygı ve sevgilerimle.