SEVGİLİLERİN SEVGİLİSİ..! (II)

Elbette ki, o “sevgililer sevgilisi” İslam peygamberi Hazreti Muhammed (S.A.V)’dir… Ümmetin, rehberidir.. Peki, İslam dünyası bugün “ümmet vasfına” sahip mi, ve de “rehberinin” yolunda, ilerliyor mu?.. Ne mutlu ki, ümmet vasfını taşıyan ve onun “nur ışığı yolunda” yürüyebilene…

***

Ama ne hazindir ki, hiç de “ihlaslı” bir görüntü vermiyoruz.. Maneviyatı terk-i diyar ederek zaafiyetler hanesi içerisinde, uzaklaşmış haldeyiz.. Çünkü, Hz. Peygamber’in sünnet-i seniyyesinin gölgesinden bile geçemiyoruz, geçer halde değiliz.. Dün de söylemiştik; Hz. Muhammed (S.A.V)’in adı anıldığı zaman, ne yazık ki gerek nesil, gerekse İslam kimliğini sözde taşıyan bir çok kişi salavat getirmeyi dahi bilemez haldedir… Ki, salavatın neyi ifade ettiğinden de habersiz…

***

Demek ki, tam teşekküllü “salih bir amel, temiz bir kalp, nurani bir duyguyla” Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’e intisap etmiş değiliz.. Onun için de, ümmet olamıyoruz.. Ümmet olabilmek için, ihlaslı olmamız gerekir, O’nun yolunda yürümeliyiz, iman şuuruyla, Kur’an-ı Kerim’e ve yaşam biçimine, Cenab-ı Hakkın emirlerine riayet etmemiz gerekir.. İslam’ın ipine sımsıkı sarılmamız lazım…

***

Kur’anda Allah’ın hükümleri ne ise ümmet olarak buna inanıp o hükümleri yürürlüğe sokmak gerekiyor. Eğer yapılmıyorsa, yaşamın her alanı aldatmacadan ibaret olur ki, maddi ve manevi yönden kendi kendimizi aldatmış oluruz..Hiç kuşkusuz ki, Hz. Peygamber (S.A.V)’in ahlakı Kur’an ahlakıdır. Ki, hadiste böyle varit olmuştur.

***

Kur’an bu ümmetindir. Peki, ümmet Kur’ana sarılıyor mu? Eğer ki, sarılıyorsa gerçekten ümmettir. Ama sarılmıyorsa, sadece tozlu raflarda tutuyorsa, sadece ölülere ait sure ve ayetleri okuyorlarsa, o zaman iman nokta-i nazarında, kamil değiller, duruşları yanlıştır… Kur’anı yükseklerde tutmak değil, hükümlerini baş tacı etmek ve hükümlerini sosyal yaşamına endekslemektir, onun yolunda yürümek…

***

114 sure 6666 ayetten ibaret olan o yüce kitab-ı mübinin hükümlerine iman etmek, insanı kainatın efendisi yapar…Hükümlerine sımsıkı sarılmak lazım. Bunu yapar isek, ümmet vasfını taşıyabiliriz. Eğer ki yapmıyorsak, Kur’an hayatı yaşamıyorsak o zaman bizim, ümmetçilik kavramımız ve iddiamız laf-ı güzaftan ibaret olur… İki kelam etmekle, ümmet olunamaz..

***

İlla ki, Kur’an-ı Kerimin hükümleri olmalı.. Onun hükümleri dışındaki hiçbir kavram, tanım, ifade ve beyanla ümmet olunamaz. Ve şu hakikatı da iyi bilmemiz gerekir.. Kur’an sadece ölülere okumak, ya da onlara hitap ediyor diye düşünmek, gaflet ve dalalettir.. Kur’an tüm hükümleriyle dirilere hitap ediyor.

***

Bakınız, Yasin suresinin 70. Ayeti, bize bu minvalde en büyük derstir.

Ayet mealen şöyle;  “(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.”

Ne mutlu anlayana, bilene ve de ona sımsıkı sarılana.

***

Kur’anı tozlu raflardan indirip sadece ölülere okumak, Kur’ana intisap değildir.. Kur’anı yermekten başka bir şey değildir. Bu da haramdır, dinimiz kabul etmiyor. Nitekim bu anlayışa Kur’an şöyle bir tanım getiriyor.. “Birçok kişi Kur’anı okuyor fakat Kur’an onlara lanet okuyor. “

Ümmet vasfını taşıdığımız müddetçe, mümin olabiliriz.. Ki Kur’anın hüküm ayetlerine sarılmak ve onları sosyal içtimai hayata sokmak gerekir.

***

Yoksa, “Ben Kur’ana inanıyorum” gibi sözlerle.. Veyahut manasız bir şekilde “La ilahe illallah” demekle, bir mesafe alınamaz… Herşey, havada kalır, boş balon misali… Gerçek manada toplumsal olarak Kur’anın hükümlerine uymak lazım. O hükümlere uyulduğu takdirde ümmet ruhunu, taşır hale geliriz…Ama değilsek bilmiş olalım ki akıbetimiz esfeli safilindir..

***

Ki, hal-i âlem meydandadır. Bugünkü gençlik, nerdeyse başıboş bir manadan uzak.. Kur’an kültüründen yoksun.. Kokain ve eroinle meşgul.. Uyuşturucu, rahatlıkla toplumun içine sokuluyor..Ne yazık ki, gençlik onunla zehirleniyor.. Bugün bağımlılık öylesine artmış ki, artık ilkokul çağındaki çocuk bile, müptela olmuş.. Hal böyle olunca, der demez “bizi yöneten iktidarlar ve bu devlet nerede?” demek zorunda kalıyoruz.

***

Ama nafile.. Çünkü, siyaset dünyası bizden “milli irademizi istiyor, oyunu alıyor” ama velakin, bizim irademiz dışında icraatlar yapıyor.  Bu da vicdanlara ters düşüyor. Eğer milli iradeye inanan bir siyaset dünyası söz konusuysa, bunun kültürünü icra etmesi gerekiyor.. Yoksa, Atatürkçülük, Kemalizm anlayışıyla milleti benliğinden ve kültüründen uzak tutmak bize göre, bu topluma en büyük hıyanettir.  Kur’ana inanıyorsak, Kur’anın hükümlerine uymamız gerekiyor.

***

Onun için, siyaset ne diyorsa hepsi aldatmacadır, kandırmacadır diyorum!.. Ki bunu bugün demiyorum, kendimi bildim bileli beyan ediyorum… Gelen giden siyasi partilerin, muhafazakârından tutun da, kemalistine kadar, hepsi milleti kandırmanın peşindedir.  Yıllardan beridir demokratik parlamenter sistemle yönetilen Türkiye, milli iradeye yakın, milli kültüre yakın, milli gelenek ve göreneklere yakın hiçbir icraatta bulunmadığı gibi, ülke yönetimini de “milli iradenin beklentileri” doğrultusunda, dizayn etmiş değil…

***

Her ne kadar “oyunu bana ver, iradene sahip çıkıyorum” diyorlarsa da yukarıda belirttiğimiz o Kemalizm anlayışının hükümlerinin icra etmesinden başka bir şey yaptıkları yok.. Bu itibarla millet artık bize göre yorulmuştur, siyasete güvenmiyor, çünkü iradesini yakalayamıyor.

İradesini yakalayamayan bir toplum, oyunu kime verirse versin hep hayal kırıklığı yaşar…Herşeyi, muallaktadır..

***

Bu itibarla eğer milletin varlığına, bütünlüğüne, inancına, imanına bağlılık söz konusuysa, o zaman gelen-giden yönetimler milli iradeyi tatbik etmesi gerekir.  Milli irade öne sürülmüyorsa ve icra edilmiyorsa, siyaset demek ki, kandırmacadan ibarettir.. Milli irade demek, Kur’anın hükümlerine sarılmak demektir, eğer buna inanarak yapmıyorsa, “ama oyunu bana ver ben yaparım” demek, iki yüzlülüktür…

***

Hep ifade ediyorum…

Laiklik çizgisinden sapmayan CHP ne ise aynı şekilde sağ geçinen, milliyetçi geçinen, inançlı geçinen partiler de o çizgiden ayrılmamıştır ve ayrılmıyorlar.  “Ayrılıyorum” deseler de kandırmacadan ibaret olur. Çünkü, mevcut siyaset ne millidir, ne de yerlidir..

En derin saygı ve sevgilerimle.