SİYONİZM’İN VARLIĞI İSLAM DÜNYASINI ZAYIFLATIYOR!? (III)

Sevgili okurlar...

Siyonizm, “İslam dünyası için büyük” bir tehlikedir... İnsanlık için de “felakettir...” Yer küresinin barış ve kardeşliği için de büyük bir fitne ve tefrikadır! Ruhunda, değer ölçülerinde “hainlik, ihanet, şirret ve şiddet” vardır... En büyük hedefi de İslam dünyasıdır… Ve onu içten içe yıkmaktır!

***

“Dost görünen, bir düşmandır?” Hiçbir zaman, açık ve aleni bir şekilde; “ben senin düşmanınım, seninle savaşırım” demez… Ki vaki değil. Ama gözüne kestirdiği ülkeler ve toplumları, münafık tıynetli bir ruhla, kılık değiştirerek, “dost görünen fiziki görünümle, size benzeyen” bir karakterle, “sinsice” düşmanlık yapar…

***

Nice, Lawrence’ları var... Tarih sayfalarında, Lawrence anlatılır... Sakal bırakmış, sarık bağlamış, hatta Şam civarlarında, mimbere çıkıp, Cami’de imamlık yaparak, vaaz bile vermiş... Nitekim, birkaç gün önce, MİT’in MOSSAD ajanlarına yönelik gerçekleştirdiği operasyonda, gözaltına alınan, 34 kişi arasındaki bazı sakallı, cübbeli giyimli kişiler! Ki Suriye uyruklu bu kişi bakıyoruz ki, Hatay bölgesinde camilerde vaaz vermiş!

***

Osmanlıyı çökerten, Arap ırkçılığını alevlendiren, ümmet şiarını toplumun içerisinde erozyona uğratan, siyasi ve ideolojik ırkçı, şoven anlayışları enjekte eden, Lawrence’ların hizmet ettiği tek güç var; o da Siyonizm’dir! Siyonist Yahudiler… Ve onların beslemesi olan, Emperyalist güçler... Bunlar, İslam coğrafyası için rasgele gelişen, oluşan hadiseler değil. Planlı, programlı, tarihe yayılan İslam’ı yok etme planlarıdır!

***

Yıkıcı ve ötekileştirici, fitne üretici tefrikaya karşı, İslam dünyası ve onun ümmeti olan Müslümanlar daima uyanık olmalı... Kendilerini Kur’an’ın an gerçeklerinin kalkanıyla, koruma altına almalıdır... Çünkü Kur’an ön plana alındığı taktirde, ümmet içerisinde tefrika yer bulmaz… Onun için diyorum ki, mevcut çağa ve yaşananlara karşı fıkıh âlimlerinin, şeriat âlimlerinin, tefsir âlimlerinin birbiriyle kenetlenmesi lazım…

***

Yeni gençliği o Kur’an çizgisinde kenetlemeleri lazım ki; düşman hilebazlıkla Müslümanların içine sızmasın, sızma imkânı bulmasın... Bunun için topyekûn bir inanç mücadelesi sergilenmesi gerekiyor... Ama diyeceksiniz ki heyhat, öyle bir ruh maalesef gezmiyor?

***

Ülkemiz açısından sormak istiyorum!.. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar kim dost, kim düşman fark edebilmiş miyiz?.. Ya da dostu ve düşmanı ayırt etmiş miyiz? Hayır... Yabancı kültürle, yabancı harflerle tanıştırıldık... Özümüze, değerlerimize, kültürümüze, medeniyetimize, bin yıllık eğitim ve öğretim müfredatımıza yabancılaştık... Açık ve aleni bir şekilde; toplum cahil bırakıldı…

***

Sormak gerekmez mi?.. Bu normal mi? Bu, ülke ve millet için ne tür kazanım sağladı?.. Zerre-i miskal kazanım elde etmedi, bilakis kayıplar yaşandı...  Çağdaşlık adına, batılılaşma adına sözde milletin kültürü tazelendi. Maneviyatı yıkan, ulvi değerleri rafa kaldıran, maddiyata tapan bir kültür, yaşam ahlakı aşılanıp duruldu... Aradan yüz elli yıl geçti, sağlanan bir kazanım var mı; hiçbir şey yok. Toplum gittikçe cahilleşiyor. Büyük âlimler yetiştirilmiyor, teknoloji nerdeyse sıfırda.

***

Emperyalist güçler memleketin zenginliğine, varlığına göz dikmiş. Batı dünyası; “nasıl sömürürüm, nasıl üzerine çökerim” gibi düşüncelerle hareket ediyor... Sömürgeci devletler...

***

Bu itibarla kendi bin senelik kültürümüze sımsıkı sarılmamız lazım, gençliğimizi onunla tanıştırmamız lazım, Kur’an’ın ana gerçeklerine sarılmak lazım. Kur’an’la bağdaş kurmak lazım. Aksi takdirde, Kur’an’ı arka plana atmaya devam edersek, tozlu raflara kaldırmayı sürdürürsek, sadece Ramazan aylarında okursak, ölüler kitabı haline getirip cenazelerde kılıfından çıkarırsak, hal-i vaziyet, beterin beteri olur... Ki diz dövmeye, “vay bizim halimize” demeye devam ederiz!

***

Bugün mevcut hal içerisinde çok yanlış düşünülüyor, çok yanlış uygulamalar yapılıyor. Kur’an’ı bir kazanç emtiası haline getirmek istenmişse de onlar hep geride kaldı. Artık böyle bir şey söz konusu değildir.  Kur’an hâkimiyetini, toplumun tüm yaşam içtimasında yer edinmesine zemin oluşturmalıyız! Aksi takdirde geride kalırız ve sıfıra düşeriz. Kur’an da bize sahip çıkmaz. Kur’an’ın bize sahip çıkması için daima üst tabakada yürümesi lazım, onun getirdiklerine inanarak uygulamaya geçirmemiz lazım.

***

Kur’an’ın tüm hükümlerini, tüm ahkâm ayetlerini toplumun kalbine enjekte edip hemen yürürlüğe sokmamız lazım… Ki millet kendine çekidüzen verip helalini helal, haramını haram olarak bilsin… Aba ecdadının seviyesine ancak böyle ulaşılabilir... Aksi takdirde “eski tas, eski hamam” misali, mevcut halin batağında debelenip dururuz…

***

Bizim acizane tavsiyemiz, yetkililer ve etkililer, söz sahibi olanlar, devletin tüm imkânlarını elinde bulunduranlar, bunu derhal idrak etmeli ve harekete geçmelidir.  Bakın, Siyonizm dünyası gizliden gizliye Amerika’dan ilham ve destek alarak Yahudi hâkimiyetini Filistinlilerin üzerine kurmak için çalışıyor. Bazı dünya devletleri de aynı fikirdedir. Bu da büyük bir tehdit ve tehlikedir… Dayanışma içerisinde olmak gerekir… Birbirimize sırtımızı vererek yürümek, kardeşçe pervasızca düşmana karşı kenetlenmemiz lazım.

***

Her zaman bu köşede ifade ettiğimiz gibi bizden dostça uyarı. Ortada Kur’an-ı Kerim varken, şuradan buradan ithal edilen batıl yasalar, dar gömlek gibi bize giydirilmekten vazgeçilsin… Çünkü, vücudumuza sığmıyor, yırtılıyor, deforme oluyor… İmtizaç sağlamıyor… Bizim kendi kendimize vücudumuzun kaldırabileceği ölçüde libas giymemiz lazım.  Kur’an’ı başka elbiselerle tanıştırıp yabancılaştırarak “ben Kur’an ehliyim” deyip bizi badireden badireye sürüklemeye kimsenin haddi olmayacağı gibi hakkı da olmamalıdır...

***

Siz değerli okurlarımıza ve dostlarımıza tavsiyemiz... Her halükârda toplum nereye giderse gitsin, ne yaparsa yapsın, Kur’an’ı tozlu raflara kaldırmadan temiz bir ruhla temiz bir kafayla onun rotasında yol yürümeliyiz… Aksi halde cahil cühelaların elinde kayboluruz. Onun için birleşmemiz lazım, beraber olmamız lazım, Kur’an’a sarılarak hükümlerini icra etmemiz lazım...

En derin saygı ve sevgilerimle.