ŞOK OPERASYON!? (II)

Sohbetimizi dünden devamla sürdürüyoruz!.. Gazetemizin dün manşetine taşıdığı haberin paralelinde, Diyarbakır Barosu bünyesindeki yapılanmaya dikkat çekmek istiyorum.. Haberin muhtevası önem taşımaktadır.. Çünkü bazı avukatların PKK ve KCK’ya yönelik işbirliklerinden söz ediliyor.. Çarpıcı, pür dikkat çekici ve sorgulayıcı bir mevzu bu!

***

Manşetin başlığı; “Gölge Baro Kurmuşlar..” Soruşturma ve tanıkların beyanlarına göre, Diyarbakır Barosu ne biçim bir barodur ki, hem meslek taassubuyla, hem de Kandil’deki insanlarla gizliden gizliye işbirliği yapıyor.. Ve “savunma erki” konumundaki avukatlara o biçim para akıtılıyor?  Dahası bu “mekanizma” uzun yıllardır kendini idame ediyor.. Der demez, sorguluyor “kim kimi kolluyor?” bir meslek taassubu mu söz konusu!

***

Böylesine “tehdit ve tehlike” arz edici olan yapı Diyarbakır Barosu’nun bünyesinde vücut buluyorsa!.. Devlet ve millet düşmanlarını palazlandırıyorsa.. Ve buna, Cumhuriyet Başsavcılığı “duymasına, haberdar olmasına, yazılıp çizilmesine” rağmen, göz yumuyorsa! Vay ki vay, bu ülkenin hal-i durumuna.. Kimse gocunmasın, kimse de alınmasın, meseleyi şu veya bu noktaya da taşımasın! Yaşananlar sıra dışı olmadığı gibi, bilinenlerdir…

***

Burada, Başsavcılık da sorumludur.. Hatta Adalet Bakanlığı da bir o kadar sorumludur.. Yargının içerisinde böylesi bir yapı, “ihmalin veya kayırmanın” eseri olmaktan başka bir anlam teşkil etmez.. Bunu görmeleri gerekirdi… Niye başsavcılık bunları görmemiş! Ya da görmüş, bilmiş ama görmezlikten gelmiş? Niye? Ben buradan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile HSK’nın pür dikkatini çekmek istiyorum…

***

Diyarbakır Söz’ün dünkü manşetine dönersek… “Gölge Baro Kurmuşlar?”.. Haberin devamındaki ifadeler şöyle.. “Diyarbakır merkezli 21 ilde PKK/KCKya yönelik operasyonda gözaltına alınan 128 zanlının emniyetteki işlemleri sürüyor. Tanık Ü.nün ifadelerine göre, Gölge Baro gibi çalışan avukatlar, PKK/KCKdan toplu avukatlık ücreti almışlar….”

***

Dün de, ki uzun zaman dilimidir dile getiriyor, parmak basıyor ve buradan haykırıyorum ilgili ve yetkili zevata!.. Oluk gibi akıtılan bu kayıt dışı paralar, aynı zamanda “vergi kaçırma” suçuna da dahil değil mi? Cumhuriyet Başsavcılığı ve Maliye neden müdahil olmuyor?… Bu devlet düşmanlarına ve onların yandaşlarına nasıl böyle göz yumuyor ve meslek taassubuyla karışmıyor?

***

Peki, hal böyle olunca, Güneydoğu Anadolu’da özellikle Diyarbakır’da adaleti nasıl sağlayacaksınız? Ne mümkün?.. İktidar partisi ne diyor?.. “Diyarbakır bize oy vermiyor.” İyi de, adaletin ve hukukun “adil bir çizgide” temin edilmediği ve işlemediği bir yerde, Diyarbakır’da ahali size “nasıl oy versin?”… Siz verin bakalım bunların cevabını!

***

Avukatlık libası altında, PKK propagandası yapıyor.. Halkı kışkırtıyor.. İşvereni hasım görüyor.. Yetmiyor, sahte belgeler tanzim ediyor.. Ve tüm bunları, Yargı mekanizmasının içerisinde yapıyor.. Ama kimse görmüyor.. Ne başsavcılık görüyor, ne de başka bir makam.. Herkes görmezlikten geliyor.. Adalet Bakanlığının dikkatine sunuyoruz.

***

Haberin içeriğinden bir paragraf aktarmak istiyorum.. “Gözaltına alınan şüpheliler arasında 2017'den bu yana gerçekleştirilen 60'a yakın sokak eyleminin planlayıcıları, örgüte finans sağlayanlar, örgütün medya yapılanmasında yer alan kişiler, örgüte müzahir medya aracılığıyla propaganda yapanlar, bazı avukatlar ve dernek yöneticileri ile dağa kaçırılan çocukları için HDP il binası önünde oturma eylemi yapan Diyarbakır annelerinden 4'ünün evladını dağa götürdüğü tespit edilenler de bulunuyor…”

***

Denir ya, vay da vay! Demek ki Başsavcılık, Diyarbakır Barosu ve diğer ilgili kurumlar kulağına pamuk tıkamış?

Bunu hiç mi duymamış? Soruşturma neden gecikmiş? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının bu ihmaline Adalet Bakanlığı niçin bir şey demiyor?

***

Bakınız, haberde ifadesine yer verilen Tanık Ü.A’nın anlattıkları.. Tanık Ü.A, 2018-2022 yılları arasında terör örgütünün "gençlik yapılanması"nda yer aldığını söylüyor. Örgütün talimatıyla hareket ettiklerini öne sürdüğü bazı avukatların polisin yaptığı operasyonlarda dosyada firari konumda bulunan kişilere el altından bilgi verdiğini ifadesinde aktaran Ü.A, bu kişilerin yakalanıp tutuklanmak yerine örgütün "kırsal yapılanması"na katılımlarının teşvik edildiğini söylüyor… Ü.A, ifadesinde "Avukatlar, faaliyetleri için örgütteki konumuna göre 250-400 bin lira arasında ücret alırlar..”

***

Peki, sormazlar mı?

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının bugüne kadar bunu nazar-ı itibara almaması, böylesine önemli olayı görmemesi veyahut görmezlikten gelmesi, Devletin, Adalet Bakanlığının yansıra, görev ihmali değil midir?

Ya da, buna meslek taassubu mu diyeceğiz?

Bozdağ’dan soruyoruz.

Sayın Bakanım siz ne yapıyorsun ve olup bitene ne diyorsunuz?..

Der demez, hiç olmadık soru akla geliyor Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığıyla paralel mi çalışıyor acaba?

Bunlar bugüne kadar neden görmezlikten gelinmiştir?

***

Daha da önemlisi, PKK’yla işbirliği yapan avukatları zaman zaman yazıyoruz, deşifre ediyoruz.

Fakat kimseden ses çıkmıyor.  Adalet Bakanlığı bünyesinde bu çifte standart değil de nedir?

Biri cevap versin… Hele hele Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, bu tür isimleri yeniden araştırıp gözaltına almakta bize göre çok geç kalmıştır.

***

Bugünkü Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk beyefendinin, yargıladığı insanların kahvaltı sofralarına oturma iddiası da apayrı bir skandaldır diyeceğiz.  Onun için Adalet Bakanlığının dikkatini çekmek zorundayız.

Kamuoyu bizi bu hususta uyarıyor.  “Niye yazmıyorsunuz, niye uyarmıyorsunuz?” diye.

126 kişinin daha yeni gözaltına alınmasında bize göre çok geç kalınmıştır.

Bugüne kadar neredeydi Başsavcılık demek zorunda kalıyoruz?

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar...