TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?! (II)

Sevgili okurlar…

Ağızlara pelesenk edilmiş bir deyim var… “Ülke ve millet olarak çağdaş bir medeniyet seviyesine ulaşmaktır hedefimiz” diye! İyi de bin yıllık tarihimiz, inancımız, kültürümüz, değerlerimiz bir bütünlük içerisinde, aba ecdadımızın bize miras bıraktığı medeniyetimiz çağdaş değil midir? Medeniyetsiz bir toplum muyuz ki “çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmamız gerekir” deyip duruyoruz?

***

Daha açık ifadeyle; Müslümanları dininden ve inancından uzaklaştırmak mıdır; çağdaşlık. Dini, kültürü, örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri unutturmak mıdır çağdaşlık? Eğer ki bu ise o çağdaşlığınız, o medeniyetiniz batsın? Bu anlayış ve dayatma, toplum ve ülke için, yanlışlar silsilesini doğurur!

***

En büyük medeniyet, en büyük çağdaşlık hep ifade etmişim ve etmeye de devam ediyorum! Eğer ki, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak istiyorsak ilk önce Kur’an-ı Kerim’in bize gösterdiği yola girmemiz ve bu yolda yürümemiz gerekir... Toplumsal olarak, 7’den 70’e Kur’an ilmiyle, donatılmamız lazım… Okumalıyız, okutmalıyız, eğitim ve öğretimini görmeliyiz… Ve onunla amel etmeliyiz, iman etmeliyiz…

***

En büyük sorumluluk da, Allah’a kulluk görevini yerine getirmemiz lazım! İşte o zaman medeniyetler üstü medeniyetler seviyesine ulaşmış oluruz... Çünkü gerçek medeniyet İslam’dır. İslam medeniyeti tarih boyunca insanları “insani ve rahmani” pencerede gördü, onu öyle tanımış bilmiş ve bildirmiştir... Toplumları kontrol altına alan, haramdan ve pislikten uzak tutan tek medeniyet vardır o da İslam medeniyetidir.

***

Beşeriyetin medeniyeti, “beşerin kendini üstün tutma, sınıflandırma” medeniyetidir... İlahi bir medeniyet değildir... Nitekim yer küresinde görüyoruz, en modern, sözde en çağdaş yaşam biçimine sahip olduklarından dem vuran, ülkelerin ve milletlerin ne kadar acımasız olduklarını… Ki İslam ülkelerinde de benzer durum hâsıldır. Çünkü, Kur’an-ı Kerim’in o üstün vasfına sırtını çevirmiştir... Yoksa; bugün İslam coğrafyasında, kan, gözyaşı, şiddet ve zulüm hâsıl olmazdı.

***

Siyonizm’in, emperyalizmin çizmeleri altında, inim inim inlemezdi? Demek ki sözü edilen o çağdaş medeniyet denilen olgu “tek dişi kalmış canavardır?” Şahsi olarak yıllar yılıdır buradan sesleniyorum, yazıyorum, çiziyorum, okuyorum ve ifade ediyorum! Bir İslam ülkesi olarak, İslam ümmeti olarak tutabileceğimiz yegâne kurtuluş dalı İslam hakikatleridir, Kur’an gerçekleridir.

***

Bunlardan sarf-ı nazar edemeyiz, etmemeliyiz! Edersek, başka yollara gireriz... Ki bugün girmiş durumdayız… Hiç kuşkusuz ki toplumu toplum eden ahlaktır. O ahlak da eşittir İslam’dır. Pek tabi ki İslam da eşittir Hz. Muhammed (S.A.V)’in nurlu yoludur. İnanan toplumu yolundan saptırmak hatadır… Hatadan daha fazlasıyla ihanet ve hıyanettir, gaflettir, dalalettir, küfürdür ve milleti küfre sokmaktır.

***

Onun için bu millet uyanmalıdır. Biz de söylüyoruz, kardeşlerimizi, dostlarımızı, insanlarımızı uyarıyoruz. Mevcut düzen, bu milletin düzeni değildir. İthal malı bir düzendir. Çünkü Allah mefhumu yoktur. Ki Allah mefhumu olmayan bir düzen hiçbir zaman o milletin düzeni olamaz. Sağlıklı ve huzurlu bir yaşamı tesis edemez... Yerli ve milli bir medeniyeti de içermez…

***

Demem o ki, geçmişimiz hangi terbiyeyle, hangi kültürle, hangi ilimle, hangi alfabeyle kendini yetiştirmişse, biz de aynı şekilde ona dönmeliyiz, onunla hemhal etmeliyiz… Neslimizi de ona göre yetiştirilmeliyiz… Tabi ki Salih bir amelle... Ama diyeceksiniz ki, mevcut halin neresinden tutarsanız, elinizde kalır. Ne yazık ki öyle...

***

Neslimiz diyoruz ya? Peki, sormak lazım yüz yılı aşkın süredir, eğitim ve öğretim alanında neslimizi neyle eğitiyoruz! Maalesef müfredatlarımızın yüzde 80’i ne yerlidir, ne de millidir. Kaldı ki “Milli Eğitim” adı verilen sistemimizin özü de ruhu da temel hedefi de o ifadenin zıttını gösteriyor… Ne öğrenim var, ne eğitim var.

***

Hazin olan da şudur ki bu eğitim sisteminden yetiştenler bilaistisna kaliteli iman ve kültür sahibi olamamışlardır. Nedeni de; eğitim ve öğretim sisteminin, kendilerine öğrettikleridir… Kimse kusura bakmasın. İstisna kaideyi bozmaz ama çoğunlukla böyledir. Yetişen gençlik boş manasız bir gençlik haline gelmiştir.

***

Şunu net olarak bilmek gerekir… İslam ümmetinin kültürü Allah’ı tanımaktır, Peygamberi tanımaktır, Tevhit inancına inanmaktır. İşte Osmanlı imparatorluğu… 624 sene boyunca yeryüzünde hükümran oldu… Osmanlı İmparatorluğunun kültürünü gözden geçirmeliyiz... Günü gününe, tarihi tarihine devlet vakarı nasıl kıtadan kıtaya yürümüştür? Nice ülkeleri fethetmişlerdir.

***

Peki, biz o ecdadın evlat ve torunları değil miyiz? 1,5 asırdır niye yerimizde sayıyoruz. Çünkü “batılılaşma adına batıla, çağdaşlık adına tek dişi kalmış canavar medeniyete” sarıldık… Kendi öz kültürümüzü unuttuk... İşte o kültür olmadığı için de çalışma stili de tam manasıyla yörüngeye oturtulamıyor, kısır kalınıyor… Çünkü Allah mefhumu yok, kimse Allah mefhumunu öğretmiyor. Birinci planda değil. Tevhit inancı sıfır.  Nerede Osmanlının kültürü?

***

Peki, batıdan ithal edilen yabancı kültürle bu memleket daha ne zamana kadar zilletlik halini yaşayacak? Manasız alfabe harfleriyle bu ülke yönetiliyorsa da yönetim şekli çok yanlış, öğretim şekli çok yanlış, öğrenim şekli çok daha yanlış. Kültür diye bir şey kalmadı.  Bu millet artık kendi kendine gerçekleri, hakikati bulmak için çare araması gerekir…

***

Mevcut hali kimse inkâr edemiyor. Amma velakin, toplum birilerinin sömürgesinde kalsın diye kimse de sesini çıkarmıyor. Hâlbuki bu memleket insanının kültürü Kur’an kültürüdür, Hadis kültürüdür, gerçek tarih kültürüdür. Herkes artık bu bilinçte olmalıdır. Yepyeni bir harf kültürü, yepyeni bir alfabe, sonra da ebced heves alfabesinin okunması lazım. A, B, C ile bakın yüz seneden beri bir yere gidemedik.

Şimdiye kadar ne yaptık, nasıl projelerimiz oldu? Ahlaki olarak, teknoloji olarak dünyanın neresindeyiz?

Bu itibarla kendimize çekidüzen vermemiz lazım.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.