BAŞKA EVLATLAR KATLEDİLMESİN!..
Her acı kendisine özgü, derin bir yaraya sahiptir!.. Bireysel, ailesel ve toplumsal, sirayetleri de, öyle.. Kimi zaman ateş düştüğü yeri yakar denilse de, vicdani, insani ve rahmani duygular, bayrak açar!.. O acı benim de acım der!..
***
Son dönemlerde, yaşanan kimi acı hadiseler var ki!.. O acı elin de olsa, acısının yarattığı hassasiyetle kalbin derinliklerine nüfuz edici olur.. Ruhu da, zihni de, yaşama bakışını da halk deyimiyle, lime lime eder vicdanı dünyasında!..
***
İsyan edercesine kabul edilemez dersin, böylesi bir vahşeti, böylesi bir acıyı, böylesi insanlık dışı muameleyi, reva göremezsin diye!.. Dersin, dersin.. Ama ne hazin ve acıdır ki, duyması gerekenlere duyuramazsın!.. İşte bu hal, acıyı katmerleştirir, çaresizlik arenasında!
***
Hafta sonu, sohbet meclisinde Diyarbakır’da hafızalarda taze olan bazı acı hadiselerin akıbetiyle alakalı, hasbi halde bulunduk.. Rojin’in babasının adalet arayışı üzerine.. Herkesin odaklandığı nokta, olayların yaşanış biçimi ve akabinde adaletin tecelli durumu!..
***
Lakin, kısır fikriyat egemen oldu!. Her olay kendi mecrasında, sorgulama ister diye.. Fikir ayrılığı noktasında şunu söyledim; toplumu oluşturan bireyler olarak, bizim hiç mi kabahatimiz yok.. Biz kaybedilenlerin akıbetiyle alakalı neden hep ketum takılıp durduk!..
***
Bakın, Narin Güran’da yaşadık. 8 yaşında bile değildi Narin!. Masumiyetin ve geleceğin simgesi. Küçük bir beden ama, zalimliğin ve vahşetin ellerinde yaşamdan koparıldı. Öldürülmesiyle salt Narin’i kaybetmedik. Ne hazin ki insanlığı da, vicdanı da, Adaleti de gömdük!..
***
Bugün bile.. Yıl geçti, seneler devrildi.. Ama hala Narin’e uzanan o cani, vahşi eller, belirlenmiş değil.. O günden bugüne, nice Narin’leri kaybettik.. Peki toplum olarak attığımız slogan neydi; “Narinler ölmesin.. Narinler yaşasın..”
***
Ya bir umutla, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinden, Tunceli’ye Üniversite” okumak üzere giden, Gülistan Doku!.. Yaşama dair nice hayalleri, beklentileri, hedefleri vardı.. Ama bir gün, Doku ailesine acıyla gelen telefon!..”Kızınız kayıp!..”
***
O günden buyana, aylar, yıllar birbirini kovaladı.. Beş yıl geride kaldı.. Doku için de, klişeleşmiş o sloganları attık.. Dedik ki, “Gülistan’lar ölmesin.. Bulunsun.. Yaşasın..” Sonra.. Unuttuk gitti.. Ne cesedini bulabildik, ne de onu hayattan koparan akıbetin ne olduğunu?!..
***
Ne diyor yüreği yanık anne Bedriye Doku..”Hala bir umutla, balkona çıkıyorum, Gülistan’ı gözlüyorum. Belki bir yerden çıkar gelir diye.. Kızımı özledim.. Hayat bize zehir, zindan oldu.. Bari bir mezarı olsun" Ne diyoruz, Gülistan, Munzur’un karanlığı değil, aydınlık ışığı olsun!..
***
Nur Sena Düzgün!.. O da, Gülistan gibi neşeli, sosyal, yarınlara dair umut ve hayalleri olan, genç bir kızdı.. İlahiyat Fakültesi 2. Sınıf öğrencisiydi.. Ama bir sabah haber geldi ailesine.. “Kızınız Nur, Üniversite kampüsünde, kendini ağaca asmış!”.. İntihar.. İntihar!
***
Üniversitedeki arkadaşları, uyarlı toplumsal tepkiyle; “Sena’lar ölmesin.. Adalet sağlansın.. Adalet istiyoruz.?” Sonra mı!?. Vicdanlarda yanıt arayan yüzlerce soruyla, unutulup gitti.. Bugün bile ne diyoruz, Sena’yı intihara sürükleyenden hesap soruldu mu? Hayır!..
***
Kayıtlara intihar geçtiyse de, ilk gün buraya yazmıştım!.. Bu bir intihar değil, cinayet.. Çünkü, onu hayattan koparan kendisi değil, yaşadıkları.. Ki o yaşadıklarını da kendisine yaşatanlar var.. İşte bu yaşadıklarını, yaşatanlara adalet maalesef pek işlemiyor?!
***
Ve Rojin Kabaiş!.. O da, Gülistan gibi, Sena gibi!.. Ki onlar gibi niceleri var.. Yarınlara dair hayalleri ve umutları gerçekleştirmek adına, Van’a Üniversite okumaya gitti.. Babasıyla, gitti, gezdi gördü, kaydını yaptı.. Okula başlayalı üç gün olmadı, haber geldi, kızınız kayıp diye!.. 18 gün sonra, cansız bedeni bulundu!..
***
Her yönüyle vicdanları lime lime eden bu hadiseler zincirinde en büyük açmaz ve aşılmaz olan, ne yazık kigerçeğin karanlıkta bırakılması!.. Geçtiğimiz ay itibariyle Rojin’in ölümünün üzerinden 1 yıl, 20 gün geçti.. Ama hala acı hadise aydınlatılmış değil.. İntihar mı cinayet mi, boğulma mı, darp mı, başka bir nedenle mi?
***
Soruşturmalara dair; gizlilik kararı ise hala, Demokles’in kılıcı gibi askıda!.. Rojin de, Gülistan da, Narin de, Nur’un da?!.. Vicdanları her yönüyle kanatan olayların ana kilidine bakıyorum.. Hepsinin sırrı cep telefonunda.. Ama ne hikmetse, teknolojik çağında, dijitalin baş döndürücü seyrinde, ki yapay zeka bile işlerken, sırlar çözülemiyor?
***
Zalimliği, vahşiliği, caniliği ve hunharlığın bayrağını dalgalandıran bu acı olaylara dair, söylenecek çok söz var.. Ama, o sözlerin de muhatabı da yine bizleriz.. Ne oldu da, böylesi zalimane bir yaşamı toplumsal olarak, hak ediyor ve yaşıyoruz!.. Ne çocuklarımızı, ne evlatlarımızı, kızlarımızı, gençlerimizi, koruyamıyoruz?. Nedir bu hal-i bitmişlik durum!..
***
Kızı Rojin için adalet arayışı içerisinde olan Baba Nizamettin Kabaiş’e gelen tehditler.. Farklı ülkelerden gönderilen mesajlar.. Odaklanılan ise, ne hazin ve yazık ki Kürt kimliği.. Irkçı ve şoven bir yaklaşım..
***
Masum bedenlere, bu karanlık eller hangi cesaretle dokunabiliyor!.. Onları hayattan koparabiliyor.. Caniler, bu bedenleri paramparça ediyor, kiminin cesedine ulaşılıyor, kiminin cesedi bulunamıyor!.. Ve kor ateşi düşen ailelerin hal-i perişanlığı!..
***
Dostlar sohbetinde, bunları konuşup, tartışırken duyguların pik noktası öfke odaklıydı!.. Öfkeli ve tepkiliyiz.. Adaletin bir türlü yerini bulamamasına, bu katillerin toplum içinde nefes almasına, dolaşmasına dair, kabulsüzlük!.
***
Zalimler, katiller yaşamasın. Onlara bu dünyada bir yer olmasın.. Masum, çaresiz çocukların, kızların, gençlerin hayatını söndürmenin affedilir, tolore edilebilir hiçbir yanı yoktur. Olamaz, olmamalı!..
***
Devlet-i aliye kadar bizim de sorumluluğumuz var.. Bu dünyayı onlar için daha güvenli bir hale getirmektir. Huzurlu bir yaşam ve güvenli bir gelecek.? Bunu başarırsak, onların hayatını güvence altına alabiliriz ..
***
Peki bunu ikmale getiriyor muyuz?. Ya da başarabilmiş miyiz!.. Yok.. Ne toplum olarak, ne de sistem olarak, ve ne de insanlık olarak, bunu başaramadık. Bu acıları unutmamalıyız. Ölümleri bir isim değil, semboldür!
***
Narinler, Gülistanlar, Rojinler ve Seda’lar, yaşasın diye, zulme ve zalimlere karşı dimdik durmalı, adaletin her zerresiyle yerini bulmasını sağlamalıyız. Sessiz kalmak, bu suça ortak olmak demektir. Ben şahsi sorumlulukla susmayacağım!..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Zalimin zulmüne rıza göstermek de bir zalimliktir!..