YARIN SEÇİM VAR…

Bir kez daha Pazar günü sandığa gidiyoruz.. Ve bir kez daha, yürütmenin başı olarak; “Cumhurbaşkanını seçmek üzere, oy kullanacağız…” Milli İrade neye hükmeder; onu sandıklar açıldığında göreceğiz.. Sonrasının neler getireceğine, neler götüreceğine şimdiden kelam etmek, zor.. Ki doğru da değil, fikri beyan tarafgillik oluşturur..

***

Seçme ve seçilme hakkı!.. Sorumluluk ihtiva ettiği gibi, icrası yurttaşlık görevidir.. Ülkenin ve milletin “istiklali, istikrarı, istikbali” sandığa gidip, oyumuzu kullanmamız gerekir.. Tercihiniz kimden yana olursa olsun önemli olan seçtiğin ya da seçmediğin noktasında “iradenizin karar kılıcı olmasıdır?.”. Onun için de, oy vermede imtina etmemeliyiz…

***

Gelirsek, seçim öncesine.. İlk turun sonuçlarıyla alakalı, konuşmayan kalmadı.. Lakin yaşananların oluşturduğu “politik cıvıklığı” ülkenin siyasi tarihinde, gördüğüm ve yaşadığım hiçbir seçimde; görmedim mevcut hali!.. Denir ya; her türlü melanet icra edildi.. Yalanlar mı, iftiralar mı, hakaretler mi, küfürler mi, montajlı, montajsız kasetler mi?.. Sosyal medya itibarında; “itibar suikastleri mi?”..

***

Enva-i çirkinliğin, rezilliğin, yalanın ve dolanın bini bir para misali yaşandı, yaşatıldı!.. Politik ve ideolojik söylem ve eylemler de, meselelere adeta tuz biber oldu.. Siyasi safların değişkenliği.. Yaşananların sirayetiyle doğal olarak, vatandaşın da kafası karışıyor..  Seçmen de, kime inanacağını, kime güveneceğini, kimin neyi amaçladığını, neleri hedeflediğini şaşırmış durumda… 

***

Bir oya ulaşmak, bir koltuğu elde etmek, seçmeni devşirme adına siyasilerin sergiledikleri döneklikler?.. Aldatan aldatana, seçmenin vekil tayin ettiği temsiliyeti ihtirasına kurban eden edene.. Öfkenin, kinin, garezin akıl tutulması yaşattığı oluşumların, celladına aşık olmuş gibi; biat edişleri.. Yani vahim bir belirsizlik.. Der demez; “bunlar mı bizi yönetecek” diyor insan… İşte bu zikzaklı siyasi seyir üzdü, üzüyor bizleri..

***

Ama tüm bu çetrefilli siyasi atmosfere rağmen; seçmenin dirayeti ve sağduyusuyla, olgunluk arz edici ferasetiyle ve tavrıyla sağsalim atlattık.. İnşallah yarın da hiçbir şey yaşanmadan, huzurla, güvenle ve istikrarla sonuçlanır.. Tabi uyanık olmamız lazım.. Kışkırtmalara, provokasyonlara, sokağı ve seçmeni karıştırma çabalarına aman ha aman prim vermeyelim, pür dikkatli olalım…

***

Netice itibariyle; pazar günü sandığa gideceğiz!.. Sakın ola, politikacılara, sergilenen siyasi tezgahlara, dönekliklere, öfkelenip sinirlenmeyelim… Ve de sandığa gitmeme gibi bir düşünceye de girmeyelim.. Üşenilmesin, boş vermişlik içerisinde rehavete girilmesin, eğer ki tembelliğe irade temsiliyetinden imtina edersek; bilmiş olalım ki büyük bir vebal altına girmiş oluyoruz.. Pek tabi ki, ortaya çıkacak tabloya da şikayet etme hakkımız kalmaz!…

***

Hiç bir mazeret, kabul değil.. Ve hiçbir gerekçe de, “milli iradenin” temsiliyetindeki yurttaşlık görevini yerine getirmemeye libas, edilemez…İlla ki, o görev yerine getirilecektir.. Demokrasinin kökleşmesi, eşitliğin, özgürlüğün hürriyet kazanması, sosyal, ekonomik refahın büyümesi, en önemlisi de Türkiye’nin istikrarlı yarınları için; hadi bakalım sandığa, oyumuzu kullanmaya gidiyoruz!.. Gün ve söz; milletindir!…

***

5 YIL VAKTİNİZ VAR…

Neye mi?.. Tabi ki Parlamenter Sisteme dönüşü nasıl sağlayabileceklerine?. Öyle ya; dereyi görmeden paçayı sıvar noktasında; “bir seçim vaadi idi..” Seçilmeden, seçim sözü verdiler.. Ancak o söz de, o hayal de milli iradeden zılgıt aldığı için; suya düştü..  Ne diyelim.. Yeniden istişare ve kafa yorma adına, meseleye çare arayabilirler.. Nasıl olsa; önlerinde 5 yıl kadar uzun bir zaman var...

 ***

 

İLKE VE DURUŞ..

Şimdi;

Ümit Özdağ’ı görmeyeceksin..

Zafer Partisi’ni görmeyeceksin..

7 Şartlı protokolü görmeyeceksin…

Ve kendilerine yönelik her türlü söylemi duymayacaksın…

Sonra da;

Bilaistisna “biat ederek” o safta oy tercihinde bulunacaksın..

Ve tüm bunlara;

“İlkeli duruş” libasını giydireceksin…

Hele ki ortada, Kılıçdaroğlu’nun Sırrı Sakık’a “O derin adamdır” yakıştırması var iken!…

Kabulü mümkün mü?…

***

HANGİSİ YALAN?..

Gel gelelim; HDP ile Zafer Partisi’ne Kılıçdaroğlu’nun “son düzlükte verdiği” sözün, hangisi yalan?.. Ümit Özdağ’la 7 maddelik ıslak imza içeren, protokol mü yalan?.. Yoksa, Sakık’ın beyan ettiği, sözlü olarak verilen sözler mi yalan?!.. Sizce; yazılı mı, sözlü mü makbul?!…Neyse tüm taraflar birbirlerine yönelik “faşist söylemlere takılmıyorlar?”…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Duamız; sandığın kazananı milli iradenin bizatihi kendisi olsun?