YEREL MEVZULAR!…

Bugün biraz da yerel mevzuları hasb-i hal edelim.. Diyarbakır'da ne oluyor, bitiyor bakarsak; iki mevzuu haftasonu gündemdi.. Biri rant kavgası, diğeri yolsuzluk!?.. Bakalım, neymiş, mevzuların muhtevası!?…

***

RANT KAVGASI MI?..

Ne yazık ki!.. İşte, Bismil'den gelen haber.. İlçe'deki Devlet hastanesinin İdari ve Mali Müdürü Musa Yaşa.. Ve AK Parti ilçe Başkanı Aziz Yıldırım.. İkili ve yakınlarının katılımıyla yaşanan "darp" vakıası!.. Yaşa'nın "yüzü" haşat edilmiş.. Görev yaptığı hastaneden de "darp ve geçici iş görmez" raporu almış… Bir de; "suç duyurusunda" bulunmuş.. Yani hadise; şu an için "polise" intikal etmiş durumda..

***

Peki, Yaşa ve Yıldırım arasındaki "paylaşılmayan" neydi ki, "birbirlerini" darp etme noktasına geldiler?.. İşte burda neden ve niçinin teferruatına girmiyorum, ama ipucu mahiyetiyle bir bilgi aktarayım… Paylaşılmayan; Hastaneye ait kantin.. Çünkü kantini işleten AK Partili, yetkili ise Kurum Müdürü..

***

Neyse!… Şimdilik bu kadar diyelim.. Öyle ya, şimdi iki taraf ta çıkacak diyecek ki, "sen kimsin be kardeşim?".. Kavga eden, "bizler" sana ne oluyor ki, "bizi ifşa" ediyorsun!… Doğru, o hastane, o kantin, o devletin makamı bu "halkın, milletin" değil.. Orda, yetimin, öksüzün, garibanın "hakkı" yok… Hastane de, AK Parti de "onların " çiftliği… Öyle mi?…

***

KOYUNLAR DA, KEÇİLER DE?…

Bir yolsuzluk, usulsüzlük, haksız kazanç, dolandırıcılık iddiası da, Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği'nden geldi.. Yerel basına yansıdı.. İddianın sahibi, eski yönetim kurulu ve Başkan Yardımcısı.. Ki "suç duyurusunda da" bulunmuş.. Yani; iddia "sıradan" değil, içten geliyor…

***

Yargı işlemi sürüyor.. Ancak, idari soruşturma, dört kontrolör tarafından yapılıyor..

***

Biliyorum!.. Yine diyeceksiniz ki, "Ah şu tarım var ya, ah!…" Aynen de öyle; "ne hileler dönüyor?"… Daha kaç gün önce, Bismil Ticaret Borsası'nda, kim ve kimler nasıl "işlem ve tescil" işlemi yaptığını.. Hayali firmalar üzerinden, 350'ye yakın çiftçi işleminin yapılması… Ne var ki, "herkes işin" ketumluğunda.. Sanki alan da, veren de, yolsuzluk yapan da, kurumu da "işin memnuniyeti" içerisinde!…

***

ÖĞRENCİLERE GÜVENCE!…

Hafta içi, Dicle Üniversitesi'nde öğrencilerden gelen, yüzlerce mesaj içeriğiyle bir serzenişi dile getirmiştim… Özellikle bu yılki eğitim ve öğretim döneminde uygulamaya sokulan ders veren öğretim üyeleri üzerinden; "yoklama" sistemine ilişkin öğrencilerin "kaygılarını" dile getirmiştik..

***

Öğrenciler uygulamayı "önden yüklemeli devamsızlık" olarak gördüklerini ve kaygı içerisinde olduklarını ifade ederek, "bazı öğretim üyelerinin" devamsızlık işlemine riayet etmeyip, işlemleri savsaklaması nedeniyle "mağdur oluyoruz" demişlerdi..

***

İşte bu kaygıya Dicle Üniversitesinden bilgilendirme geldi.. Verilen bilgiye göre, uygulamadaki temel amaç şu.. "Öğretim üyelerini, kontrol altında tutmak. Geçmişte, günler değil, aylarca derse girmeyen öğretim üyeleri olmuş. Bu uygulamayla, öğretim üyelerinin derse girip-girmediklerini, belirlemektir.."

***

Yani öğrencilerin "kaygıya" kapılmalarına gerek yok.. Çünkü, öğretim üyesi "derse girdiğini işleme koyduğunda, zorunlu olarak da yoklama yapar. Öğretim üyesi derse girmemiş ve işlem yapmamışsa, bu onun "derse girmediğini" gösterir, öğrencilere burada "devamsızlık" işlemi yapılmaz. Ki, yapılması halinde "sınıf tümden" yoklamaya tabi olur ki, bu da mantık ve hukuk açısından, izahı mümkün değil?"

***

Netice itibariyle, Üniversite yönetiminin bu bilgilendirmesiyle, öğrenciler açısından "rahat bir nefes" alınması, sevindirici.. Yani, endişeye, kaygıya, telaşa gerek yok!… Yani, uygulama, "bankamatik öğretim üyelerine" dair..

***

SURİYELİLERİ NE SEVER OLDUK?..

Vay da vay!.. Şu muhalefetin, "insani" duruşuna bakar mısınız!.. Daha düne kadar, ne naralar atıyorlardı?.. En sıradan zatı dahil; "Suriyelilerin ülkemizde ne işi var?.. Bizleri yediler, bitirdiler, işimizi, aşımızı elimizden aldılar. Devlet onlara 3 bin lira maaş veriyor.. Biz artık ülkemizde ikinci sınıf muamelesi görüyoruz.."

***

Yani saydır da saydır!.. Vur abalıya misali "İktidara" demediklerini bırakmadılar.. Bazı yerel yönetimler; "sayıya göre" artık muamele edeceğiz.. Gerisini göndereceğiz demeye bile geldiler..

***

Peki şimdi, Avrupa'nın iki yüzlülüğüne "sille atma" adına, "kapılar açıldı, Suriyelilere hadi nereye giderseniz gidin" diye bir adım atıldı; yine bu kesim şimdi başlamışlar saydırmaya.. "İnsanlığa sığar mı?.. Nerde insanlık.. Ey iktidar sende vicdan yok mu? Olmaz böyle şey… İnsanları nasıl salıyorsunuz.. Sahip çıkın?"…

***

Vaziyete, "çifte yüzlülük mü" dersiniz?.. Neyse, o sizin bileceğiniz, söyleyeceğiniz bir tespit!.. Denir ya, "arife tarif gerekmez?"…

***

ŞEHİTLER TEPESİ!…

Bay Kemal demiş ki; "iktidara gelirsek şehitler tepesi boş kalacak!".. Peki nasıl olacak?. İşte o yok.. Eee; zihniyetin tarihi tekerrürünü görürsek… Doğru… Onlar iktidara gelirse ülkeyi de, milleti de "şer yapılara" karşı, "teslimiyet" bayrağıyla "buyrun Türkiye sizin" diyecek?.. Sömürge! O zaman da, şehitler tepesi boş kalır.. Tabi ki, şüheda kanıyla sulanmış bu topraklar da; "yedi düvele" pazarlanmış olur?..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Vatan odur ki, "canına feda" edenlerin var olduğudur…