HAVA ULAŞIMINDA ÇİLE BÜLBÜLÜM ÇİLE!

Artık şuna kanaat getirdim!?.. Belki bu kanaatimi siyasi ve ideolojik kulvara taşıyan da olabilir.. Ya da muhataplar tarafından farklı bir girdaba da sokulabilir!. Hiç önemli değil… Hakikat vaki, vücut bulan ortam şahit dediklerime!…  Şu nettir ki, Diyarbakır’ın özelinde, hava yolu ulaşımı bilerek, kasten ve bilinçli bir şekilde çifte standart bir uygulamaya tabi tutuluyor!?.. Denir ya yersen uçarsın!..

***

Özellikle, Türk Hava Yolları!.. Ki kısa süre öncesine kadar alt şirketi olan ve bilahare ayrılıp bağımsız hareket eden Anadolu Jet.. Ki diğer özel hava yolu ulaşım şirketleri İstanbul dışında, bir de İzmir’e SunExpress ötesi uçak seferlerinin olmadığı Diyarbakır’da tüm uçuşlar bu şirket üzerinden yapılıyor.. Yolcuların en çok muzdarip olduğu, tepki verdiği, veryansın ettiği Ankara ve İstanbul seferlerindeki vahim durum!..

***

Devlet erkanı da, siyasilerimiz de, mürekkep yalamışlar olarak da, ne diyoruz; Diyarbakır Ortadoğu’ya açılan kapı.. Merkezi bir kent.. Güneydoğu’nun Parisi.. Ki, kent olarak da Büyükşehir statüsünde.. Nüfus, 2 milyonu aşmış!.. Haftanın belli günlerinde bu rakam 2.5 milyonu da buluyor.. Hal bu iken, Türkiye’nin 81 İl’iyle irtibatlı olması lazım değil mi? Avrupa ve Ortadoğu’yla turizm ve sanayi bağları bulunan kadim kentteki mevcut hava yolu ulaşım yeterli mi, değil?!

***

Ki yıllardır söyleye söyleye dilimizde tüy bitti!.. Yahu arkadaş, Diyarbakır Ankara ve İstanbul seferlerini artırın?.. Yeni seferler oluşturun.. Mevcut uçuşlar yetersiz.. Bursa’ya, İzmir’e, Antalya’ya seferler başlatın!. Ötesi uluslararası direk uçuş seferler konulsun.. İnsanlar üçlü, dörtlü aktarmalardan kurtulsun.. Diyarbakır’a koca bir havalimanı yapıldı.. Uçaklar için, 10 körüklü Park alanı var… Binlerce yolcu kapasiteli.. Lakin kapasitesinin dibinde, uçuş sayısına sahip olması kimin ayıbı?!..

***

Sefer sayısının yetersizliği ve uçaklardaki doluluk oranının da yüzde 99’lara ulaşır olma hali karşısında, her gün yüzlerce yolcu, komşu illerden ben nasıl uçabilirim telaşı içerisinde, koşturuyor!.. İş insanından bürokratına, öğrencisinden, hastası olana kadar vatandaşlar böylesi bir rotada çok yönlü mağduriyetler yaşıyor!.. Hem yorucu hem de çifte, masrafla yüz yüze geliyor?!.. Denir ya reva mı bu?

***

Dün yazıyı kaleme alırken, meraktan Diyarbakır-Ankara uçağına baktım.. 21.40 uçağı.. Saat 17.00 bilet fiyatı, 5 bin liraya dayanmış!.. O da yedek.. Hele ki THY’nin uçuşlarına bakıyorum aktarma diğer iller için 10 bin liraya dayanıyor.. Denir ya gel de uç bu rakamlarla.. Hele ki son dönemlerde artık bırakın yarım saat rötar yapma hali, saatleri aşar rötarların da ikmal edilmesi; eziyetlerin eziyeti!.. Uçuş esnasında bir suyun bile ikram edilmeyişini de siz söyleyin!…

***

Netice itibariyle, Diyarbakır’a turistin gelmesi isteniliyorsa, iş hareketliliği, sanayi gelişimi, çok yönlü insan kaynaşması ve bölgenin değerlerinin ön plana çıkmasını istiyorsak?.. Tüm bunların can suyu, kara ve hava ulaşımındaki kalitenin artması kadar; hava yolu ulaşımının da aynı kaliteye ulaşması gerekir!.. Çünkü, Kara ve demiryolu ulaşımında önemli bir ivme kazanılmış.. Lakin hava ulaşımında, hala gerilerin gerisindeyiz!…

***

İvedi şekilde, Ankara ve İstanbul seferlerinin artırılması gerekiyor! İzmir, Bursa, Antalya ve de Erbil ile Avrupa ülkelerine direk uçuşların başlatılması elzemdir!!.. Ve en önemlisi de seferdeki uçakların yolcu minibüsü misali hallerine son verilmesi.. Yeni, güvenilir uçakların getirilmesi.. Kalitenin artırılması!.. Rotaların da minimize edilmesi isteniliyor!.. Ve bilet fiyatı fırsatçılığı, kazıklamasına da son verilsin!.. Ne o biri 2 bin liraya diğeri 5 bin liraya uçuyor, aynı uçakta!..

***

1 MAYIS’IN İKİ YÜZÜ!..

Her iki yüz de, ne yazık ki üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!.. Taksim, İşçi ve Sendikalar için, 1977’deki hadiseden dolayı, sembolleşti?.. Ne var ki aynı noktada gelen giden siyasal iktidarlar için de, öcü oldu.. Aman vakıa tekerrür etmesin!?.

***

Neyse!.. Önceki gün, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, ülkenin 81 İl’inde kutlandı.? Ki mevcut iktidar tarafından “İşçi Bayramı” noktasında resmi tatil yapıldı.. Kutlamalara dair, itiraz yok!.. Ki Taksim’de öyle eskisi gibi çok kalabalık bir alan olarak etkinliklerin organize edileceği yer olmaktan çıktı!..

***

Kaldı ki, İstanbul’da Taksim meydanından daha büyük alanlar oluşturuldu.? Yenikapı mı, Atatürk Havalimanı mı!.. İstanbul’da 40 ayrı bölgede kutlama alanı oluşturuldu.. Ama bir kesim, illa ki taksim dedi.. Hükümet te, olmaz dedi.. Ancak, sembol bir anma var ise, itiraz yok.. Lakin kitlesel bir etkinlik alanına yasak!..

***

Bir çok sendika, günün önemine ve Taksim’in sembol haline uygun şekilde; çelenk bıraktı, etkinlik yaptı?.. Önem arz edici olan da, işçinin, çalışanın, emekçinin sorunlarını ve beklentilerini, taleplerini dile getirme bazlı mesajlarını da iletme imkanı oldu!.. Bir sıkıntı, bir yasak, bir müdahale olmadı!..

***

Ne var ki; Taksim de Taksim diyenler yine sahne alıp, gerdi!.. Yıllardır yaşanan ve yaşatılan hal gibi!.. Polisler direndi, onlar hücum etti!.. Peki, işçi mücadelesi, emekçinin sesi “itişmelerle mi duyulacak, yoksa makul istişarelerle mi, çözülür?”.. Tablo hiç de yakışmadı!.. Ki tüm taraflar için..

***

 GAYE BAĞCIYI DÖVMEK!…

İşçi ve emekçi dostlar gocunmasın!.. Ben de bir işçi ve emekçi olarak, “O polise taş atanlar, sopalarla vuranları, yüzleri siyah maskeliler” hiç birinin gayesi, üzüm yemek değil, tamamen bağcıyı dövmek!.. Ki hiç birinin de işçi olmadığına, inanıyorum!.. Tek dertleri “kaostan fiyaka çıkarmak..”

***

Zerre-i miskal bir toplumsal mesaj vermek, işçinin, emeğinin, alın terinin, yoksulluğun, fakr-u zaruretin dile getirilmesi, değil!.. Kaldırım taşını sökmek, onu yere vurup parçalamak.. Hele ki, işçinin ve sade vatandaşın sen ne yapıyorsun uyarısına aldırış etmeyip polise fırlatma gayreti!..

***

Netice itibariyle, yaşanan ve yaşatılan taşkınlıkların kime ne derecede bir faydası, yararı oldu?.. Vakı mi bir sorumluluk ihtiva edicilik.. Ortam dehşetli bir düşmanlığın, kindarlığın, öfkenin ateşini körüklemekten öte hiçbir şeye hizmet edici değildi!..

***

CHP VE HÜKÜMET!..

Her şeye ama her şeye rağmen; 1 Mayıs’ı en ucuz atlatan iki taraf oldu.. Bir CHP marjinalleşmesi, gelen sloganlara kanmadı, polisle yüz yüze göğüs göğüse gelmedi, itişme sahneleri oluşturmadı.. Açıklama yaptı, döndü.. Kaftancıoğlu’nun kışkırttıcı söylemine yem olmadı!.. Olgunca tavır koydu.. Hükümet ise aynı hissiyatla hareket etti.. Bu da dün yapılan görüşmenin akamete uğratılmasını isteyenlerin heveslerini de kursağında bıraktı..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Hayatı karartan, haksızlıkların hukuk libasında kabul görür olmasıdır!..