ÇAĞIN AYAZINDA BOĞULMAK

Bazen uykudan yeni uyanmış gibi etrafı seyrediyorum. Caddelerde harıl harıl akan trafik kırmızı ışıkta bile beklemeyen arabalar.

Yeni gündemler, yeni kavgalar, yorgun insanlar…

Barut keşfedilince silah icat edildi mertlik bozuldu diye atasözü yapmıştı eskiler.

Bu çağda kavga etmek için bile yan yana gelmeye gerek yok hatta birbirini tanımaya da gerek yok.

Sosyal medya icat edildi çünkü kavgalarımız da gösterilerimiz de o mecrada.

Biriler uzaya çıkıyor, binlerce çocuk bombalar altında ölüyor, bilmem nerede ne günü kutlanıyor. Kadın cinayetleri işlenmiş, kendi kendini darp edip fotoğraflayıp birine iftira atmak sosyal medya da çocuk oyuncağı…

Hepsini peş peşe 15 dakika içinde öğreniyorsunuz. Ağlayacaksanız ağlıyorsunuz, gülecekseniz gülüyorsunuz, yorumlarla kavga edecekseniz 15 dakika içinde tüm duyguları yaşayıp hazmediyorsunuz. The end.

Dağa küsmüş tavşanlar, günde en az 10 dokundurmalı tweet atıyor.

Düşünebilmek bu çağda bir sanattır, öyle görüyorum ki kimseler onu da beceremiyor vakitler yok düşünmeye düşünebilse diyecek ki kendi kendine benim iletişim sorunum mu var kocaman adam ya da kadınım dağ la konuşmalıyım.

İnsanlarla olan sorunlarımı tweetler le instagram gönderilerileriyle mi çözeceğim.

Sanırım kimse çözüm de aramıyor tatmin arıyor, o an içini döktü ya, ha konuşmuş ha yazmış ne fark eder. Ha birde konuşmak cesaret ister.

Ya da dur belki de Konuşmak sükut ile insanın arasına giriyor.

 

Dengesiz sabahlara uyanıp yozlaşmış gecelerle bitirip tüketiyoruz hayatı. Herkesin bir gündemi var nasıl da mecalleri var.

Her şeyler herkesler yüzeysel evet belki ben bile…

Neyse ki yağmur hala dümdüz yağıyor manevra yapmıyor.

Neyse ki güneş hâlâ her sabah doğuyor “bu sabah hastayım doğmayacağım” demiyor.

Tohum ektiğinizde iyi kötü bir şeyler veriyor toprak ana, burnunuzdan getirmiyor.

İçimden bir ses diyor ki bu daha iyi günlerimiz :)

Acı var hisseden yok, görüntü var çözünürlük kalitesi yok, konuşan çok gerçekten anlayan yok.

Kaynak çok okuyan yok, mavi ışıklı telefon ekranından bi şeyler okuduk mu yeter!

 

İnsanın insanı da okuması gerekir, sustuklarını da duyması gerekir.

Ama vaktimiz yok, sürekli bir işimiz bir koşuşturmamız olduğuna inandırılmışız.

 

İktisadi hayat problemleri kaldığı yerden devam ediyor, her kesin var bir çeşit kaygısı, hayattan vazgeçmiş olanlar ukala bir bilge edasında varoluşun diğer ucundan seyrediyor insancıkları…

Yaşadığı her şeye haddinden fazla anlam yükleyen sonra kaybedince üzülen insan topluluğu. O somutlar zaten senin değildi, sana özel değildi onca anlamı yükleyen sendin diyesim geliyor sonra susuyorum.

Bu ara çok şeye susuyorum, anlatmaya, izah etmeye değer bulmuyorum ya da mecalim yok.

Ben ne mi yazıyorum? Sanırım kendi kendime konuşuyorum sizi de ortak etmek istedim.

Garip seyrüseferler içindeyiz yolcu biz miyiz? Kaptan kim? Menzil neresi? Sorasım öğrenesim yok sizin varsa devamke.

 

Şehir dışında olacağımdan önümüzde ki 2 hafta köşeme ara vereceğim. Tekrar buluşmak dileğiyle.