DÜNYA’NIN YOZLAŞMIŞ SİSTEMİ (2)

Tüm ulusların derinine inildiğinde demokrasiden ve halkın çıkarlarından uzak, oldukları görülür.

Çünkü sistemi, mevcut kurumları koruma eğilimindedirler. Komünizm, sosyalizm, faşizm, kapitalizm hepsi kuruluştan belli bir süre sonra amaçtan saparak yozlaşmışlardır. 

Gerek endüstri gerek siyasi, gerek toplum sistemleri insanlığa hizmet için tasarlanmamıştır.

Peki neden?

Nasıl ki yeryüzünde işlenen her cinayette Kabil’in hanesine günah yazıldığına inanılıyorsa bende her aç kalan türlü sefilliklere maruz kalan çocuklar için

Adam Smith’e lanet okuyorum. (Adam Smith; kapitalizmin- serbest piyasanın kurucularındandır)

Kâr getirsin diye rekabet bazlı ekonomik model belli kesimlerin güç ve varlık artımına, etik ve ahlaktan uzaklaşmaya neredeyse mecbur edilmeye

(çünkü ticaretin yolu burdan geçiyor)

İşgücü suiistimalini ve modern köleliği beraberinde getiriyor.

Demokrasi; parasal temalı bir ekonomide mümkün değildir. Demokrasiyi gerçekten hayata geçirmek isteyen siyasilerinde gerçekleştirmesi mümkün değildir.

Çünkü sistem demokratik değil. Sorunları çözecek kişiler politikacılar değildir.

Biz seçmeden önce gizli eller tarafından seçilip önümüze sunulan, işleyişin devam etmesini sağlayan elçilerdir.

Hemen hemen dünyanın her yerinde…

Bolluk, randıman ve sürdürülebilirlik kâr kavramının düşmanlarıdır.

Kârlarını artıracak şeyler KITLIK, SALGIN HASTALIKLAR, SORUNLAR, AÇLIK MEKANİZMALARIDIR.

VENÜS PROJESİ:

Yakın geçmişte serbest piyasanın korkunçluğunu fark ettikleri anda çeşitli ekonomik modeller ve toplum biçimi üzerinde çalışmalar yapıldı.  

Endüstriyel tasarımcı ve mühendis olan Jacques Fresco tarafından tasarlanan Venüs projesi bir dünya projesidir.

Her nesnenin üzerinde fiyat etiketi olmasına gerek kalmayacak, deli gibi

Sabahtan akşama kadar çalışmaya gerek kalmayacak şekilde yaşanabilinmesi için gerekli kaynaklara ve teknolojiye sahip olduğumuzu vurguluyor.

Projenin ekonomik modeli kaynak bazlı ekonomi, sadece doğadan ve teknolojiden faydalanarak.

Savaşlar, kıtlık, istilalar, fakirlik suç ve şiddet olaylarının esas kaynağı toplumsal ekonomik sistemimizin kâr bazlı olmasından kaynaklanıyor.

Düzenin dayattığı hidrojen, biokütle, nükleer gibi enerji çözümleri sadece endüstrinin kâr yapısını korumak için vardırlar.

Güç üretimi için doğada yenilenebilir birçok enerji kaynağı mevcuttur.

Dalga enerjisi, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, manyetik alan enerjisi…

Mesele alternatifsizlik değildir, doğada ki kaynakları bol hale getirecek teknolojik imkânlara da artık sahip dünya.

Ancak dünyada ki büyük güçler, serbest girişimli ekonomi babaları bunlara engel teşkil ediyor.

Araçlarda fosil yakıta alternatif elektriği araçlarda kullanmanın daha yeni mi keşfedildiğini düşünüyorsunuz…

100 yıl önce düşünüldü ve petrol şirketleri tarafından engellendi. Şimdilerde hayata geçmesine izin vermelerinin sebebi yavaş yavaş

fosil yakıt kaynaklarının tükeniyor olması.

Manyetik alandan faydalanıp mıknatıs mekanizmasıyla donatılmış mangle teknolojisi adı verilen ulaşım araçlarını hayata geçirebilseydik,

aslında fosil yakıtlara gerek duyulmayacaktı.

Dolayısıyla petrol için yapılan binlerce savaş ta olmayacaktı yani ilerleme karşıtı kâr yapısı olmasaydı.

Mevcut kurumları eski toplumsal yapıları sürdürerek gelişimimize engel oluyorlar.

Vatanseverlik, silahlı ordular, savaşlar henüz medenileşemediğimizin kanıtıdır.

Medenileşebilseydik zaten devlet diye bir kavram olmayacaktı.

Kaynak bazlı ya da benzeri eşitliği savunan ekonomik modeller uygulayabilseydik (doğanın bize verdiklerini teknoloji ile birleştirerek) dünya o zaman yaşanılır bir yer olabilirdi.

 Akla şöyle bir fikir gelebilir, acaba insanlık buna hazır mı. Çünkü bu sisteme en çok çanak tutan insanlıktır.

Maaşlı köleliği devam ettiren de insanlık, suça şiddete meyilli olan da insanlık,

her şeyi parayla satın almaya alışmış insanlık yeniden doğaya dönüp bulgurunu, meyvesini stok yapmaya kalkışır mı?

Tetikleyen olgular ortadan kalksa bile şiddete duyulan ihtiyaç azalır mı?

İnsan içine doğduğu dünyayı benimser ve ayak uydurur.  İlk nesil hırslarından arınamayabilir, sapkınlıklarına devam edebilir.

Ama gelecek nesiller neyin içine doğarlarsa öyle şekilleneceklerinden dünyada ki kaynakların

sadece kendilerinin değil dünyada ki herkesin olduğunun kabulü ile yetişip yaşayacaklardır.

Yazının devamı haftaya…