GIDA TERÖRÜ

Ne yediğimizi biliyor muyuz? Yiyecek ve içeceklerimizin neler içerdiğini.

Aslında şunu sormak lazım tükettiklerimizin içeriklerini merak ediyor muyuz?

Neredeyse tüm mutfak alışverişini marketlerden yapıyoruz ve marketler de satılan gıdaların % 80 i işlenmiş ürün, fabrikasyon.

Gıda malzemelerinin raf ömrü uzasın diye içine konulan koruyucu diğer içeriklerin yanında masum kalıyor.

Paketleri çevirip içindekiler kısmına baksak bile kimyasalların, katkı maddelerin ne olduğunu bilmiyoruz. Son yıllarda katkı maddelerini daha da anlaşılmaz kılıp numaralarla veriyorlar. E120, C30 gibi…

Örneğin ismi lazım değil bir markanın pastırmasında kırmızı renk baskın olsun diye kullanılan karmin bir böcekten elde ediliyor.

Karmin gıda endüstrisinde birçok üründe kullanılan kodu E120 diye geçen bir renklendirici.

Renklendirici, ancak tarlada yetişen yiyecekten elde ediliyorsa sağlıklıdır. Ama günümüzde doğal renklendirici neredeyse artık kullanılmıyor.

Marketten aldığımız yoğurt yoğurt değil arkadaşlar, ısıl işlem görmüş fermente süttür. Yani jelatinli sütün başka bir hali. Yasal mı?

Yasal olmazsa herhalde satılmazdı…

Gençlerin severek tükettiği nuddle, diye adlandırılan makarnamsı şey tam bir bakteri yuvası, medyada mikroskopla incelenmiş onlarca görüntü mevcut.

Lezzet artırıcı olarak bilinen E621, (çin tuzu da deniyor) başta cipsler olmak üzere birçok abur cuburun içeriğinde kullanılıyor.

Böbrek ve karaciğer de ciddi hasarla bırakıyor, retina bozukluğuna sebep olabiliyor vs. vs.

E952 kodlu tatlandırıcı vazifeli, sodyum siklamat; kansere yol açabileceği bilimsel olarak ispatlandı birçok ülkede yasaklandı. Ama bizde hala ürünlerin içeriğinde mevcut.

Yapay, aromalı limon suyunun yiyeceklerde, gerçek limonun mobilyalarda kullanıldığı bir dünyada yaşıyoruz.

Tahta doğramaları kandıramıyoruz ama insanı manipüle etmek kolay.

Ambalajların içindekiler kısmını kontrol ederseniz, elma suyu konsantresi, limon konsantresi,

bilmem ne konsantresi yazıldığını görürsünüz oranlarıyla birlikte bu oran ya %3 ya % 5 tir peki % 5i gerçek meyve ise geri kalan içtiğimiz nedir?

Çilekli süt, diye içtiğimiz şey gerçek çilek değildir çilek aromasıdır yani bir paket sütte bir adet çilek bile yoktur. Bir adet çilekten kimyasal yöntemlerle aroma elde edilip çoğaltılıyor ve kullanılıyor.

Aroma vericiler, aromalar gerçek meyve sebze değildir. Bir kaşığından elde edilmiştir yapay içeriklerdir.

Kahvaltılık kakaolu fındık kremalarında kullanılan palm yağı zararları saymakla bitmiyor. Palm yağı sosyal medyaya düştüğünden halk azıcık uyanır oldu. Ve palm yağı içerikleri satın almamaya başladı.

Peki, ne yaptılar gıda teröristleri hemen ona da bir kod yazıp palm yazısını ambalajlardan kaldırdılar.

Meyve suyu diye aldığımız içerikler, yapay meyve aromaları, glikoz şurupları falan meyve suyu içtiğimizi zannetmeyelim.

Markette dondurma diye satılanlar da dondurma değil neyse ki biz çocukluğumuz da gerçek dondurma yiyebildik. Şimdiki dondurmalar en alt sınıf krema, bitkisel yağ, yapay aromalar ve gıda boyasından ibaret

Yine pakette satılan ballar kesinlikle bal değil onlarda mısır şurubu…

Ülkede üretim yok diye sitem ediyoruz ya, işte 3 beş gıda üreticisinin ürettiği de bunlar.

Peki, biz ne yiyip içeceğiz. Size kötü bir haberim var. Artık organik üreticilerde sahtekâr.

Köy yoğurdu diye aldığımız yoğurtlara kıvam olsun diye nişasta basıyorlar.

Açık sütün yarısı su, köy yumurtası diye satılan esasen etrafına saman yapıştırılmış çiftlik yumurtası.

Sonra da kalp, şeker, tansiyon, böbrek yetmezliği, çarpıntı, kanser, güçsüzlük, beyinde pıhtı…

Birtakım kodları ve zararlı içerikleri bu yazıya sığdırabildim. Tüketmememiz gereken onlarca içerik var kendiniz araştırıp bilinçlenebilirsiniz.

Zararlı olan içerikleri 174 gıda hattına bildirebilirsiniz. Eğer bizden ses çıkarsa, eğer biz zararlı içeriklere hayır dersek üretemezler satamazlar.