TASAVVUF’DA ZAMAN KAVRAMI

İnsan zamanda var olmuş bir varlıktır. Fakat zaman dışında ve zaman üstü olan tarafından yaratıldığını bilir.

Tasavvuf ilminde ibnü-l vakt (zamanın çocuğu) Ebu-l vakt (zamanın sahibi) öğretisi mevcuttur.

Açılımsal olarak zamanın çocuğu; canlılar ve insandır. Zamanın sahibi Allah’tır.

Allah c.c. tanımlanırken zamansal terimlerinde kullanıldığını görürüz. (örneğin Allah’ın sıfatları olan Esmaül Hüsna da evvel ve ahir zikirlerinde)

Sufilerin (tasavvuf ilmi ehillerine denir) zaman yaklaşımı, izafiyet teorisi ve kuantum zaman anlayışı arasında paralellik vardır incelerseniz.

Kuantum fizikçileri zaman bilimini anlatırken sönük balonun üzerine nokta koyarlar, balonu üfledikçe nokta büyür ve irileşir. Taa ki bir daire halini alana dek.

Her şey ama her şey bir AN dan ibarettir. Zaman bir nevi AN’ın yayılımıdır.

AN’ın hızlandırılması algısıyla günler, aylar, mevsimler ortaya çıkar.  Allah’ın evveli de ahiri de biliyor olması işte bu zamansızlıkla ilişkilidir.

Tasavvuf anlayışında zamanın ilerlemesi başkalaşmaya, bozulmaya, değişmeye yol açar. Ve bundan korktukları için sufiler süreli arayış içindedirler.

Allah’ı daha doğrusu kendi içlerinde tecelli eden Allah’ı. Zaman ve mekân içinden çıkmak ve zamanı aşmak isterler.

Gelin görün ki bunun içinde zaman gerekir tamamen paradoksal.

Sufistlerin seyr-i sülük dedikleri gerek içsel gerek fiziksel dönüşümleri gerçek zamanda (fani zamanda) uzun vakitler alır.

Nefisin 7 mertebesi diye adlandırdıkları kapılardan geçerler bir bir.

  1. Nefs-i emmare   2. Nefs-i levvame  3. Nefs-i mülhime  4. Nefs-i mutmainne  5. Nefs-i razıyye  6. Nefs-i merdiyye  7. Nefs-i kamile.

Her bir basamağın farklı zikir ve ibadetleri vardır. Kişi her bir basamağı tamamladığında bir kapı açılır.

En son hakikate varıldığında sufi’nin zamansızlığı yakaladığına inanılır.

Tayy-i mekan, tayy-i zaman yapabilecek hale gelir. (zamanda yolculuk)

Kişi  o mertebede sayısallıktan, çokluktan birliğe inmiştir. Algısında ki zamanı (bugün bizim algılayamadığımız) geniş zamanın AN’ına dönmüştür.

Hz. Ali diyor ki: ilim bir noktadır, bu noktayı cahiller çoğalttı. İnançta çokluğun çoğaltmanın kaynaktan uzaklaşma olduğunu anlamak gerekir.

       Eski mutasavvıflardan Beyazıd-i Bestam-i diyor ki: çok kere güldüm çok kere ağladım. Şimdi ne gülüyorum ne de ağlıyorum.

Çünkü gülmek ve ağlamak sabahı ve akşamı olanlara ait. Benim ne sabahım ne akşamım var.

Burada vurgulamak istediği, zamanın içinde kalmak tüm sevinç ve üzüntülerin kaynağıdır. Zamanın dışına çıkınca geçmişin hüznü, geleceğin kaygısı kaybolur.

Ve başka bir sufist kaynakta şöyle geçer; insanın görevi AN ı değerlendirmektir.

Geçmiş ve gelecek ile ilgilenmek insanı olması gerekenden alıkoyan 2 perdedir.

Bu okuduklarınız pekişsin istiyorsanız bir yabancı dizi tavsiyesinde bulunacağım; Netfilx – DARK.

Bilgiler Arapça olunca ya da Arap-fars düşünürleri söz konusu olunca insanlar

Arap kültürüne duydukları negatif düşüncelerden dolayı suratlarını ekşitiyorlar, hiç öğrenmemeyi tercih ediyorlar.

Allah’tan uzaklaşmanın etkenlerinden biri de Arapça anlatılıyor olmasıdır. O yüzden buyrun yabancı filmini izleyin.

Zira bu anlattıklarım İslami bilgiden ziyade bilimin kendisidir.

Kuantum zaman bilimi denince kulaklara entel geliyor, kabul görüyor. Tasavvuf da tayy-i mekan denince ret ediliyor.

Oysa ikisi de aynı bilimden bahsediyor. Ama bir farkla tasavvufçular bu mevzuyu bin yıllar önce yazıp çizdiler.

Batının fizikçileri, kuantum teorileri 200-300 yıllık.

Özetle zaman doğrusal değildir. Ona bu anlamı biz yükledik dün, bugün, yarın…

Şimdilik algılayamıyoruz hepsi bu.

Hayırlı Ramazanlar