ÜLKENİN HALİNDEN KİM SORUMLU 2

Satırlara başlamadan önce küçük bi not düşmek istiyorum; ülkede siyasi taraftarlık hiç böylesine zirveye tırmanmamıştı. Fikirleri her koldan inceleyip masaya yatırmak,

Taraftarlık olarak algılanıyor. Eleştiri düşmanlık ve karşıtlık olarak algılanıyor. Müdavimi olduğunuz siyasi partiler elbisesinden soyunup yazıyı okursanız çok mutlu olurum.

Ancak tarafsız olursanız gerçekleri görürsünüz.

Milli Eğitim Bakanlığının kurallar listesinde, “ her mahallenin öğrencileri kendi mahallinde bulunan okula online olarak otomatik yerleştirilir” diye yazar.

Vatandaşlarımız, sahte adreslerle çocuklarını beğendikleri ya da istedikleri okula alıp okul yönetimini de bağış adı altına bir miktar para verince bu işi resmiyete aykırı çözmeyi başarıyorlar.

Nerede kaldı E-kayıt E-okul usulsüzlüklerimizle teknolojinin bile içinden geçiyoruz. Milyon tane DDK kurulsa bizdeki fırsatçı zihniyetle baş edemez.

Bu Milli Eğitim mevzusu yerel Diyarbakır’dan şahit olduklarım. Devlet okullara kaynak kitap gönderiyor ücretsiz.

Sosyal devlet olmanın kıstaslarını bir bakıma yerine getiriyor.

Okul yöneticileri yayınevleri ile anlaşıp ek kaynak kitap seçiyorlar belirli kırtasiyeye yönlendiriyorlar, kitaplar maliyetinin fazlasına öğrenci velilerine satılıyor yayıncı fazla parayı okul yönetimine ödüyor.

Bu dolandırıcılık mı değil mi siz karar verin?

Ayrıca şunu da belirteyim, Meb kitapları önceki yıllarda olduğu gibi yetersiz değil kaliteli müfredatla donatımlı kitaplar.

Diyarbakır Milli Eğitim sorununun hangi birini yazalım şaşırdık artık.

Kim hangi iş koluyla ilgileniyorsa, okul müdürlerine, kurum yöneticilerine, daire başkanlarına, tarım il müdürlerine, tapu müdürlerine vs… tek tek denetim için asker mi tayin etsinler.

Hoş o atanan askerleri de bağlarız; dindar olanları camiye tarikat sohbetlerine götürür bağlarız, meyhaneci olanları barlara götürür rakı sofrasıyla bağlarız…

…….

Pandemi döneminde, hükümet tarafından yatırılan sosyal yardım paralarından alt gelir grubu kadar maddi durumu gayet iyi olanlar faydalandı.

Hiç utanmadan! Üzerlerine kayıtlı taşınır taşınmaz mal olmadığından başvurup sosyal yardım paralarıyla altın ve dolar aldılar.

Yukarıda da bahsettiğim gibi bizde resmi evrak – resmi kayıt hak getire. Hemen her şey formalite kağıtlarda olan başka gerçekler bambaşka. Sonra suçlu kim? Devlet.

Bu arada devlet de az değil tabi ki. Oda çalışıyor. Dolar artıyor mazot- benzin fırlıyor. Dolar düşüyor mazot- benzin fiyatları düşmüyor bizde.

……

Diyarbakır da biberin kğ’mı 15 liradan satılıyor pazarlarda. Soruyorsun neden pahalı hedef olarak sebze halinde ki komisyoncular gösteriliyor.

Komisyoncuya soruyorsun suçlusu dolar, “dışardan sebze meyve getiren tırlar çok mazot yakıyor” iyi de burada da yetişiyor sebze yanı başımızda ki Urfa’dan gelen bibere de aynı fiyatı biçiyorsunuz.

Alışmışlar % 100 kar etmeye, “zor günlerden geçiyoruz, ekonomi bu haldeyken sizde yarım kâr ile satsanız şu süreci atlatsak kıyamet mi kopar diyorum,”

“o zamanda biz geçinemiyoruz abla” diyor komisyoncu. Yeme içme pahalı, giyim pahalı, kırtasiye pahalı, manifatura pahalı…

Çünkü diğerleri de senin gibi % 100 kâr etmeye alışmış. Bir, iki esnafla hallolacak iş değil. Devlet müdahale edemiyor neden biliyorsunuz.

SERBEST PİYASA! Başka ülkeleri bilmem onlar için serbest piyasa iyi bir ekonomi modeli olabilir. Asla bizim zihniyetimize uyan bi model olmadığı ortada.

Bize illa çoban lazım.

Enflasyon artışının ardından yapılan KDV indirimlerini hiçbir market etiketlere yansıtmadı.

…..

Adamın teki 3 yıl önce atıyorum 100 liraya 2+1 konut satın almış. Bugün satışa çıkarıyor 1.000 lira fiyat biçiyor. Diyorsun ki bu evin ederi bu fiyat değil.

Cevap: piyasa böyle. Kim yükseltti bu piyasayı 1-2 şahsiyet başlattı arkasından yüzbinlerce insan aynını uyguladı domino taşı misali.

Öyle ya Ali şu fiyata sattı ben enayi miyim düşük fiyata satayım zira satsam bir daha konut alamam diye diye piyasayı bu hale getirdik.

Pahalı – ucuz ayırım yetimizi bile kaybettik.

Komple ülke insanları olarak birbirimize sattıklarımızı aldıklarımızı takas ederken açgözlülük ile hareket etmeseydik,

azıcık kârlarımızdan feragat edebilseydik inanın bu kadar vahim durumlara düşmeyecektik.

Toparlayacak olursam ülke genelinde bilincimiz böyle devam ettikçe hazreti parti iktidara gelse durumlar her ekonomik kriz de aynen bugün olduğu gibi seyredecek.

Çünkü yukarıya çıkacak olanlar bu bilincin içinde yetişip hükümet kanadına geçecek.