YİNE KAYIPLARDAYIZ

Yine bir deplasman, yine kötü oyun, yine sı fır puan. Bu sene yaptığımız dört deplasman maçının kısa özetiydi bu. Gerçi Mardin deplasmanını hariç tutabiliriz. Orda da iyi ve savruk oyun vardı . Yani ne varki iyi oyuna zaten kimse puan vermiyor ve tesellisi de olmaz. Eskişehirspor karşısında yaptığımız, daha doğrusu yapamadıklarımız diğer deplasman maçlarımızın adeta birer kopyasıydı. Rakibin iyi organize olması ve iyi oyunculara sahip olmasına karşılık bizim nefesimizin yetmemesi gerçeği vardı ortada gözüken.

Bir kere rakip Sergen Yalçı n gibi Türkiye liglerinin en yetenekli oyuncusuna, son yıllarda Evliya Çelebi gibi çok kulüp dolaşmasına rağmen golcü kimliğinden hiçbir şey kaybetmeyen Coşkun Birdal gibi bir forvete sahip. Bizde ise değişik sebeplerden dolayı kafası bile sahada olmayan futbolcularımız var. Ama bu durumda bile kimi suçlayacağınızı maalesef bilemiyorsunuz. Yani bir futbolcunun bir maça konsantre olması sadece 15 dakika önceden formasını giymesiyle olmamalı. Bir takım, teknik heyet ve futbolcu bir hafta boyunca oynayacağı maçın havasını solumalı, onunla oturup kalkmalı. İngiltere ligi gibi hem lig, hem FA Cup, hem de Carling Cup gibi farklı kulvarlarda mücadele verip de yoğun bir maç trafiği de yaşamıyoruz. O zaman böyle bir sorunumuz yani maça konsantre olamama gibi bir derdimiz de olmamalı. Ne yazık ki yine de olamıyoruz. Çünkü saha içinde ve dışında bir çok meseleyle boğuşuyoruz. Bunların başında da parasızlık ve yönetimsizlik geliyor. Dünkü yazısında sevgili Ali Yılmaz ağabeyimiz geniş ve ayrıntılı bir şekilde bunlara değinmişti.

Fakat Diyarı mızın öncelikli olarak takım yönetimi, teknik heyet ve takım disiplini konusunda ciddi adımlar atması ve bazı yaralarımıza neşter vurması gerekir. Herkesin ortak şikayet noktas ı yönetimin takım üstünde etkin olmaması hatta kendi içinde bile ortak hareket edememesidir. Öyle ki bir taraftan teknik heyet istifa ettirilip başka bir koldan başka teknik adamlarla görüşülürken, ertesinde teknik heyetle devam edileceği deklare ediliyor.

Bir keresinde Murat Yiğ iter menajer olarak takımın başına getirilirken, adama bir bakıyoruz eşofman giydirilip teknik direktör pozisyonuna sokuyoruz. Fakat Yiğiter aldığı 9 aylık ceza nedeniyle takımın başında sahaya çıkamıyor ve soyunma odasına inemiyor. Hal böyleyken bu adamdan teknik sorumlu olarak çok fazla verim beklememek gerekir. Kaldı ki bunlar tamamen Murat Yiğiter'i pasifize eden ve Diyarbakır kamuoyunda da kredisini azaltan olaylardır. Halbuki bu takım ve kentin Yiğiter'den uzun yıllar faydalanması söz konusudur.

Şimdiden sonra çok fazla zorlamamak lazım. Eğer başka bir yönetim gelebilecekse gelsin. Kayyuma kalacaksa kalsın. Ki bunun örneklerini Samsun'da, Sakarya'da, Elazığ'da, Malatya'da yaşıyoruz. Böylece günden güne değişen borç bilançoları da netleşsin. Kulübün geleceğ ine ipotek koyan, kanını emen ve ortada kahraman gibi dolaşanlarla, kulübe gerçek manada menfaati dokunabilecek insanlar ayıklanmış olsun.

Bazı şeyler olsun ki, millet de takımını tekrar can-ı gönülden desteklesin ve artık tribünlerimiz dolsun, takım derli – toplu bir görüntü sergilesin ve tekrar sahamız rakipler için korkulu bir deplasman halini alsın. Yoksa bu gidişat bizim için hiç de hayırlı değildir. Artık dertlerden futbola dönüp önümüzdeki hafta yapacağımız Kartalspor maçından bile bahsede medik. Fakat 1 – 2 maçı n kaybı da, kulübün geleceğinin yok olmasından daha kötü olmasa gerek.

Daha güzel geleceklerden bahsetmek dileğ iyle.

Esen kalınız.