NE HALLERE DÜŞTÜN DİYAR

Pazar akşamı Galatasaray karşısında Diyarbakırspor’un en dramatik karşılaşmalarından birini izledik.Mesele yenmek yada yenilmekten çok öte bir durumdu.Bunlar futbolda her zaman olası sonuçlar.Kalecimizin maç boyunca sakat sakat oynaması,teknik adamın elinde kadro adına bir şeyin olmaması,üstelik iki oyuncu değişikliğini de sakatlıktan dolayı yapmamız.Maç süresince Metin Aktaş’ın yerine sahaya sürecek ,daha doğrusu kaleye alacağımız alternatifin olmaması bizi derinden etkiledi.
Rakip Galatasaray tartışmasız Türkiye’nin en büyük kulüplerinden biri ve Avrupa’da adından en fazla söz ettiren,başında Avrupa Futbolunun marka isimlerinden Frank Rıjkard’ı bulunduran bir dev.Kadrosunda yerli –yabancı bir çok iyi isim bulunduran Galatasaray buna karşın kötü bir dönem geçirmekte ve seyircisiyle bile arası oldukça limoni.Stat’ta bile bütün pankartlar ters yazılmış.Düz olan üç pankartın ikisi Diyarbakırspor’a iltifatlar içermekte.Yani işin özeti Pazar akşamı eğer deplasmanlarda bu sene Trabzon,Beşiktaş ve Fenerbahçe’den puan alan Diyar olsaydı ismine bakmadan bu Galatasaray’dan puanlar alırdı ve o gösterişli skor tersine bile dönebilirdi.
Maç öncesinde çok bilmiş medyamız!istatistiklere sarılıyor,Diyar’ın bu sene büyükler karşısında deplasmanlarda hiç kaybetmediğinden dem vuruyordu.İşlerine gelmeyen tarafları ise hep unutuyorlar;Bu Diyar o puanları alan takım değil.Kadro itibariyle Trabzon’da galip gelen takımdan 9 farklı kişiyle,Beşiktaş maçından 6 ve Saraçoğlu’nda Fener’e ancak uzatma dakikalarında 1 puan veren takımdan ise 7 farklı kişiyle oynuyor.Özellikle bu maçlarda bize çok lazım olacak Ayman,Gökhan,Erdinç,Bassem Abbas gibi futbolcularımız yok.Takımdaki en iyilerden Diallo ve Tazemete ise sonradan ve lütfeten oyuna alınıyor.Burada suçu kesinlikle futbolcularda aramıyoruz.Güvenç Kurtar bu günlerin sorumlusu olabilir ama adamın aldığı veya düşündüğü takım da bu değildi.Orta tek adres kalıyor,takımla ilgili her şeyin sorumlusu olması gereken yönetim.
Benim inancım bir takımdaki her birimin birinci dereceden sorumlusu yönetimlerdir.Çünkü futbolcudan tutunda takımın malzemecisine kadar herkesin orda bulunup bulunmamasındaki en etkili mercii yönetimlerdir.Ama maalesef Türkiye’de olaylar çok farklı seyrettiği için tıpkı Galatasaray’da şimdilerde yaşandığı gibi seyirci özellikle yönetim tarafından önüne atılan yemleri parçalamakla meşgul oluyor.Olay aslında çok basit yönetim mesela Jo ,Arda yada Leo Franco’dan memnun değil,bir bakıyoruz taraftar bu isimleri diline dolamış özel hayatlarına kadar her şeylerine laf atıyor.Adnan Polat ve türevi yöneticiler ise içten içe bu duruma bıyık altından gülümsüyorlar.Bizimkiler ise sinekleri bırakıp timsahlara yönelmiş edasıyla Federasyon başkanıyla aşık atıyorlar.
Yediğimiz ilk iki gol birbirinin kopyası adeta.Soldan Keıta ortalıyor Milan Baros boş pozisyonda kafayı vuruyor.Üçüncü golde seyrettiğimiz topu Neill filelere gönderiyor.Dördüncüde ise soldan pikniğe gider gibi gelen Baros bu arada birde ayağımdaki toptan kurtulayım deyip vuruyor ve Metin yere bile yatamayacak halde topu ağlarda görüyor.Bebbe ile bulduğumuz gol ise Keita-Baros gollerinin aynısı,tabir yerindeyse bir Deja vü yaşamış olduk pozisyon itibariyle.
İyi başladığımız ve ligde kalmakla çok büyük kazanımlar sağlayacağımız bir yılda kendi kendimize tuzaklar kurarak bu durumlara kadar geldik.Aylardır takım galibiyet alamıyor.Takım omurgasını oluşturan oyuncuları kaçırmış yada hangi akla hizmet bilemediğimiz kadro dışı bırakmış.Geçen dönemlerde 2 galibiyet bile almış olsaydı şimdi ligde kalmaya yakın olacaktık.Çok değil sadece evimizdeki Sivasspor ve Denizli maçlarını bile alsaydık şimdi tablo çok daha farklı olurdu.Aynı durum şimdi içinde geçerli.Bu takım alacağı 6 puanla bile ligde kalabilir,ama birilerinin pozitif  hamleler yapması şart.Yinede umutlarımızı taze tutmaya çalışmalıyız.Esen kalınız.