LAFLA PEYNİR TEKNESİ YÜRÜMÜYOR (1)

Bugünkü Diyarbakır Söz Gazetesi’ninin haberine de yansıyan: “Diyarbakır’ın İki Yüzü”nü iyi irdelemek gereklidir. Bunu irdelerken de konuya geniş bir perspektif ile bakmanın şart olduğu açıktır.

Bu konuya kafa yoran, bölgenin ve insanının kalkınmasını amaçlayan bir derneğin-Güneydoğu Demokrasi derneğinin- Başkanı olarakta bunları ifade etmenin zorunlu bir görev olduğunu düşünüyoruz:

Şunu acık yüreklilikle ifade etmek gerekirse, geçmişe ne kadar saplanıp kalmak yanlış ise de, geçmişten ders çıkartmadan bu acıları yok sayarak ta demokrasinin gelişemeyeceği acıktır.

Biz, Güneydoğu Demokrasi Derneği olarak, hedeflerimizi birçok kez kamuoyu ile paylaştık. Derneğin, tüzükte belirtilen ana iki hedefi bulunmaktadır;

Birincisi, demokrasinin bir “yaşam bicimi” haline dönüşmesini ve kökleşmesini sağlamak amacıyla; eğitim, kültür, çevre, sağlık, sanat, bilim, teknoloji, ekonomi, siyasal ve bunun gibi toplumu ilgilendiren tüm alanlarda ve sorunlar hakkında çalışmalar yapmak hususudur.

İkincisi, Güneydoğunun ve insanının tüm alanlarda sorunlarını, demokrasi temelinde çözerek, kalkınması için çalışmalar yapmayı hedefliyoruz.

Bakınız, bu halk çok acı çekmiştir. Halen de birçok sorunla mücadele etmeye devam etmektedir. Biz ‘Kürt Sorunu’na yalnızca “güvenlik odaklı” olarak yaklaşmanın doğru ve gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Bu sorunun birçok boyutu bulunmaktadır.

Dernek olarak, bu bilinçle, bölge insanının hak etmiş olduğu “insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesi” ile ilgili olarak birçok çalışma yapmayı düşünüyoruz.

Bakınız, bölge insanın çocukları eşit koşullarda eğitim hakkından istifade edemediği halde, sınavlarda aynı koşullarda mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar. SBS(OKS), üniversite sınavları, KPSS sınavları..vb diğer sınavlara hep son sıralarda yer almaktadırlar.

Bu çocuklar ve gençler daha mı az zekidirler? Hayır, kesinlikle değil, ama daha az imkana sahip oldukları inkar edilemez bir gerçekliktir.

Yine, işsizlik, yoksulluk oranlarına baktığınız zaman, aynı tablolarla karşılaşmaktayız. Bölge insanı artık yalnızca, “lafla peynir teknesinin yürümediğini” biliyor.

Bu konuda etkili ve yetkili kişilere aslında “imdat” diyor. Cezaevleri hırsızlık ve uyuşturucu suçlarından tutuklu veya hükümlü vatandaşlarla doldu.

Yine yapmış olduğum bir çalışmada da Diyarbakır’da suça itilen çocukların sayısının çok fazla olduğunu gözlemledim.

Köyden kente göç olgusu ile birlikte birçok sosyal, psikolojik, ekonomik, hukuki sorunların ortaya çıktığını görüyoruz. Sağlık alanında, kentleşme, trafik, eğitim,sanat, spor ve diğer alanlardaki sorunların, demokrasi sorunun bir parçası olduğunu kim inkar edebilir ki?

Geçmiş tarihlerden bu yana medeniyetlere beşiklik etmiş, kültürel, siyasal, ekonomik, sosyal alanlarda, edebiyatta, bilimde, birçok kişi yetiştirmiş, eserler verilmiş bir şehirde ve bölge de bunlar neden göz ardı edilir? Neden yalnızca politik alana odaklanılır? Bunlar insan hakları ve demokrasi bağlamında çok daha az mı önemli konulardır? Bunun da sorgulanması gereklidir”

“KÜRT SORUNU” SÖYLEMİ

Biz, sürekli olarak “kürt sorunu” deyip,geri çekilmeyi kabul etmiyoruz. Zira, artık bu söz çok fazla dejenere edildi:Asıl bu sorunu besleyen faktörler neler?İnsan haklarını savunan ,hümanist yaklaşım,bu sorunla beraber ezilen,mağdur olan, yerinden yurdundan olan, çocukları eğitimsiz, sağlıksız, geleceği karanlık, suça sürüklenen, işsiz, cebinde parası olmayan çocuklara,gençlere ve hatta yetişkinlerin durumu ne olacak? Bunların geleceği için ne yapabilirim kaygısını taşımaktan geçiyor. Yoksa bunun basit kullanımının kime , ne faydası var? Diyarbakır dışına çıktığınız zaman bütün meseleler, dönüp dolaşıyor bu konuya dönüyor ve herkes adeta sizi sorguluyor.

Bu davranışı  ulusal kanallarda katıldığım tv programlarında siyasetçilerde de görmekteyim. Sanki suçlu halk, etkili ve yetkili kişilerin,kurumların,siyaset kurumunun hiç suçu yokmuş gibi.Oysa,sorunları çözmeye aday olan,oy isteyen ve alan onlar.

Bakınız Diyarbakır çok yoğun bir göç aldı. Kent olarak buna hazırlıksız yakalandı. Bunun sonucunda sosyal,ekonomik,psikolojik,adli bir çok problem yaşandı.Kent kültürü ile köy kültürü arasında kalan bir gençlik,aileler adaptasyonda çok büyük sorunlar,sancılar yaşadılar ,hala da yaşamaktadırlar.Bugün işsizlik,yoksulluk,kalabalık aileler,uyuşturucu,fuhuş çok büyük sorun Diyarbakır’da.

Gidin Fatihpaşa Mahallesine insanlığınızdan utanırsınız.Bir tarafta Alipaşa,fatihpaşa,Bağlar mahallelerinde yetişen ve çoğu kez suça sürüklenen çocuklar/gençlerle,sanat sokağında cebinde yüzlerce lira para olan,elinde son model cep telefonları kullanan, hava atan çocukların aslında içinde bulunduğu durum arasında fazla bir fark yok:Her ikisinin de geleceği karanlık.

Ama aradaki fark, zengin çocuklarının ebeveynleri bu sorunun bir parçası değil.

Sorunun da parçası değil, çözümün de parçası değil. Kürt sorunu konusunda ahkam kesenler, kendilerine işin ucu dokunduğunda köşe bucak kaçmaya hazırlar.Sormak lazım,onların çocukları nerelerde?Yurtdışlarında veya yurt içinde özel üniversitelerde,okuyorlar. Burada kalanlar içinse zaten yine sorun yok. Özel okullar emirlerine amade,özel hocalar sırada.

Ya fakir Kürt çocukları…Aslında bu derin bir uçurum yaratıyor.

Devamı Yarın