“GÖNÜL KAZANIP SONRA OY İSTEYECEĞİZ!?” (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımızda Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şu ifadelerine değinmiştik.

“Öznesi insan olan siyasetin icra yeri 83 milyon vatandaşımızın gönlüdür...

Önce gönül kazanacağız, sonra oy isteyeceğiz...

Hep söylediğim gibi, AK Partinin kurucusu da sahibi de lokomotifi de bizatihi milletimizin ta kendisidir.

Bugüne kadar ne yaptıysak milletimizle beraber yaptık.

Ne başardıysak milletimizle birlikte başardık.

Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmayı, 2053 vizyonuyla buluşturmayı da yine milletimizle beraber gerçekleştireceğiz...”

Sevgili okurlar.

Bakınız, dünkü yazımızın başlangıcında ve ana dibacesinde de belirttiğimiz ifade şekliyle aynen devam ediyoruz.

“Siyasetin icra yeri 83 milyon vatandaşımızın gönlüdür.”

Yani kalbidir.

Can damarıdır.

Damarlardaki kandır.

Hiç kuşkusuz ki damarlardan akan ve vücudun tüm damarlarına yayılan kan temiz ise, vücudu diri ve sağlam tutar.

Hastalıklardan uzaklaştırır.

Sağlıklı ve uzun bir ömür yaşatır.

Bu demektir ki Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği gerçekler, kesin ve seçkin cümlelerden ibarettir.

Ve o cümlelerden anlaşılan ifadeler, bugünkü toplumumuzun toplumsal hayat şeklinin biçimlendirilmesi, milletin iradesine bağlıdır...

Hani ona da “milli irade” diyoruz.

İşte o milli irade milletin temiz kanıdır, imanıdır, inancıdır, gücüdür, birlikteliğidir.

En önemlisi de, İslami ahlak bütünlüğü içerisinde “ümmet” olabilme şiarında ittifak etmesidir.

Sayın Erdoğan’ın ifadelerinden çıkardığımız sonuç ve anlam bu!...

Cumhurbaşkanımızın dediği;

Toplumun inanç ve İslam, yani ümmet ve millet birlikteliği, bin senelik bir kültürün varlığıyla ikmal olmuştur..

Çünkü, ona sağlıklı hayat veren ve temiz kan akıtan; bu kültürdür..

O kültür var olduğu müddetçe, o millet de uzun ömürlü yaşar.

Kargaşasız, kavgasız ve terörsüz!..

Zira dayandığı nokta tarihidir, kültürüdür, inancıdır, bin yıllık gelenek ve görenekleridir.

İman ve inanç birlikteliğidir.

Bu itibarla toplumun devletiyle bütünleşebilmesi için, tefrikaya, bölünmeye, batı dünyasından ithal edilmiş kirli ve yanlış politikaya meyil vermemesi gerekir...

CHP’nin dayandığı bulanık siyasetin veya medyanın satılmış bazı kalemşorlarının kaleminden akan zehirlerle, zehirlenmemesi gerekir...

Teru taze pırıl pırıl iman meşalesiyle parlayan milli bir ruh, milli bir birliktelik, milli bir inanç ve bu şekilde cumhurbaşkanımızın etrafında kenetlenmeliyiz...

İman ruhuyla, şahadet parmağını dik tutarak, omuz omuza veren bir milletin kalbiyle, bütünleşen bir devlet olunmalıdır...

Devletin ve gelen giden iktidarların gücü, o dikilen şahadet parmağıyla imandan gelen güçle bütünleşmelidir...

İmanın kudretiyle, sert yumrukla devletini ayakta tutmalıdır.

***

Aksi takdirde, devlet, vatan, millet ve ülke tümüyle geçmişten tut ta geleceğine kadar kirli biriken bakteriyel çamur bataklığından meydana gelen sivrisineklerle ne kadar mücadele ederse etsin, bir yere kadar gidebilir...

Sonrası tufan olur..

Bilimsel olarak şu bir gerçektir ki, bataklığı kökten temizlediğiniz zaman, o yerde “sinek” üremez...

Kötü, zehirleyici bakteriler yer bulamaz...

Siz o bataklığı, yeşilliklerle, doğanın güzellikleriyle bütünleştirdiğinizde, sağlıklı bir ortam oluşur..

Ne içten ve ne dışarıdan gelebilecek, maceracı sivrisinekler “burada” istediğini, bulamaz...

Yok olup, ölmeye mahkum kalır..

Aksi takdirde, o bataklık hızla büyür, gelişir ve üreyen sivrisinekler de, dört bir tarafı istila etmeye başlar...

Demem o ki...

Yıllardan beri mevcut olan siyasetin bünyesinde üreyen, dost görünüp düşmanlık yapan emperyalist haçlılarla işbirliği içerisinde olan, siyasetin hıyanet şebekeleriyle yeterli derecede mücadele edilmedi..

Onların oluşturduğu bataklık ve sürekli yemledikleri “sivrisinekler”, hep çoğaldı...

Bir merkeze odaklandılar...

Ki devlet olarak bunlara müdahale etmediğin için de, o emperyalizmin siyaset kölelerinin sesi, hep gür çıkmaktadır...

Türkiye’nin siyasi tarihindeki “kara safların” ana nedeni de; bu bakteri üreten siyaset anlayışıdır..

10 yılda bir oluşturdukları “vesayet” sistemleridir...

Ki bu vesayet yapılar da; “toplumu” ümmet eden ana etkenleri hep hedef seçmiştir..

Diniyle..

Diliyle..

Kültürüyle..

Medeniyetiyle..

Ecdadıyla..

Hep saldırı altında tutarak, inkâr ve asimilasyonu dayatmıştır...

Öyle ki, 7’den 70’e kadar toplumun kültürsüz ve ilimsiz İslami değerlerden uzaklaştırılmış gençlik potansiyelini ha bire büyütmüşlerdir..

Nitekim bugün, terör, şiddet, kan ve gözyaşı, toplumsal buhran bunun en acı faturasıdır..

Yok olup giden bir gençlik var..

Hak, hukuk, adalet, eşitlik tanımayan bir felsefi anlayış var...

Ülke ve millet olarak, sürekli ağır bedeller ödüyoruz..

Yerli diyoruz, milli diyoruz; ama kökeninde “batı, batıl ve emperyalizm” var?

İşte yaşanan bu tablo karşısında, Cumhurbaşkanımıza “Pür dikkat” kulak vermemiz gerekir...

Ne diyor...

Milletimizin sesi her zaman gür sestir, iman sesidir, inanç sesidir.

Şunu da ifade etmek isterim..

Cumhurbaşkanımızın ağzından çıkan her sözcük; “inancından, imanından, ruhu derinliklerinin” süzgecinden geçerek çıkmaktadır..

Ama ne yazık, AK Parti’nin içerisine çöreklenmiş “AKP’liler” var...

Bunlar birer rüşvet bakterileri gibidirler...

Birer adam kayırma bakterileri..

AK Partili olarak görünüp de AKP’li çıkarcı, yalancı, rantiyeci bakteriler bunlar..

İşte bunları AK Partinin bu süreçte ivedi bir şekilde, bünyesinden temizlemesi gerekir, diyoruz...

Yeni bir ruhla, Adalet ve Kalkınma Partisi ilk günlü ruha sarılması lazım...

Yeni üyeleri ve yeni gençlik potansiyeliyle halkın karşısına çıkması gerekir..

Ancak Cumhurbaşkanımız rahat edebilir..

Oluşan tabloyla, millet ve ülke rahat bir nefes alabilir..

Aksi takdirde, içteki bu bozuk tıynetli virüsler her daim “zehirleme” yapar..

Vücut dirençten düşer..

Her zaman söylediğimiz gibi demokrasi, insan temel hak ve özgürlüğü, Kemalizm’in, Atatürkçülüğün ve Sekülarizm zırhına sığınan nice kirli anlayışlara artık yeter denilmelidir.

Bakın, böylesine bir alan kirli bir alandır.

Mesela HDP gibi bir partinin varlığı, kuşkusuz bilmiş olalım ki PKK’nın ta kendisidir.

Kendisi olmakla beraber, milli ve yerli olmayan CHP gibi partiler peyda olur.

DHKP-C unsurları da aynı, FETÖ unsurları da aynı.

Ve daha ne kadar çeşitli terör odakları varsa hepsi buradan; beslenip üremektedir...

Bunun kaynağı da kirli bakteriyel unsurları yetiştiren dinsiz ve imansızlık bataklığıdır..

İşte bu bataklığı kurutmamız lazım..

Ve ana düsturumuz da şu olmalıdır..

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e gelen ilk emir..

“İkra' bismi rabbikelleziy halak” okuma emriyle emrettiği gibi milletin karşısına çıkan devlet de bu felsefeyi benimsemelidir..

Ki, bu anlayışla o devlet zeval bulamaz.

Ve daima uzun ömürlü olur.

Toplumun, devletin sağlıklı vücudu iman meşalesiyle gerçekleşebilir.

En derin saygı ve sevgilerimle.