ALLAH ALLAH! ÇERHU DOLABİ DINI!?

Evet sevgili okurlar!

Gerçekten küresel dünya tümüyle olmasa bile hükmen büyük korkaklık içerisinde can çekişiyor, korku, panik ve endişe içerisinde titriyor.

Ve her nedense bir türlü bu virüslü hastalığa da derman bulamıyor.

Daha doğrusu bulmaya çalışıyor da derman bulunamıyor.

Nerdeyse bütün dünya, özellikle Türkiye'mizde Bilim Kurulu üç beş günde bir toplanıyor; durum değerlendirmesi yapıyor…

Ama sadra şifa verici bir sonuç yok..

Ki bilim adamı olarak nice diploma sahibi akademisyenler bir şeyler söylemeye çalışıyorlarsa da, bize göre inanın ki kendileri dahi tümü olmasa bile birçokları ne söylediklerini onlar bile anlamıyor durumdadırlar.

Çünkü kainat içerisindeki olup bitenler şer de olsa hayır da olsa, kainatı yaratan yüce kudret sahibi Allah’tan geldiğine inanmıyorlar…

İnanmadıkları için de, her şeyi bilimsellik adına maddede arıyorlar.

Ki, firavunlaşmış postmodern dünyada "maddenin" hakimiyeti altında, maneviyatı terk etmiş…

Allah inancı hiç yok gibi…

Ama çok ilginçtir ki batı dünyası, yani hristiyanlık dinine samimiyetleri ile bağlı olanlar ister Amerika’da, ister İtalya’da, ister İspanya’da, ister Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde nerede olursa olsun görüldüğü gibi bir haftadan beridir; Paskalya Bayramı için Koronavirüsüne rağmen hiçbir önlem almadan meydanlara akın ediyorlar…

Sel gibi akan insanlar, rahatlıkla inançları gereği bayramlarını kutluyorlar…

Ve kutlamaya da devam ediyorlar..

***

Yeni Şafak Gazetesi’nin yazarı, deneyimli kalem sahibi Yusuf Kaplan beyin, önceki gün kaleme aldığı yazı…

Kaplan, Amerikali bir film yönetmeni olan Coppola’nın, 5 Aralık 2015 tarihinde, Fas’ta organize edilen Uluslararası Merakeş Film Festivali'nde, yaptığı konuşmaya dikkat çekiyor.. Ki Coppola, İslam'a inanmayan biri.. Ancak, Coppola o konuşmasında, bütün dünyanın İslâm hakkındaki ezberlerini bozacak çok önemli, itiraf ve tespitlerde bulunuyor…

Bakınız Kaplan'ın köşesine aldığı Coppola'nın o konuşmasında, bir iki parağraf…

***

“Dünyadaki sorunlar yürek burkuyor. Evet yürek burkuyor ancak eğer Kur'ân'ı biliyorsanız, Kur'ân'ın ilk sözleri şu şekildedir: 'Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla! Tüm övgüler ve minnet O'nadır. O ki, tüm varlık dünyalarının / âlemlerinin Rabbidir. O ki, Rahman ve Rahim'dir. Hesap gününün sahibidir.' Bu ayetlere göre merhametlilik ve rahmet ilk sayfada iki kez tekrar ediliyor.

'Yalnız Sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiklerinin yoluna. Gazab(ın)a uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.' Bu sebeple kim bu güzel dini bilirse, hatta öyle güzel ki, 13. yüzyılda medeniyetin zirvesiydi, bize matematiği ve bilimi veren Arap medeniyetinin.

Herkes bilir ki, bu dinin köklerindeki en önemli iki kelime şunlardır: Allah, Rahman ve Rahim'dir. Ve biz inanıyoruz ki, bizi bu dünyadaki anlamsızlıktan ve insanlara acı veren korkunç şeylerden kurtarsın. Allah, insanların acı çekmesini istemiyor. Çünkü Allah Rahman'dır ve Allah Rahim'dir. Söylemek istediklerim bunlar.”

***

İşte sevgili dostlar!

Hristiyan olan bir filim yönetmeninin, İslam'a dair ortaya koyduğu görüş!.. Peki bizdeki, sözde Müslüman geçinen Türkiyemizdeki sanatçılara, yönetmenlere, siyasetçilere, yazara çizere ne oluyor da, vahşice İslam düşmanlığı yapıyorlar…

Serbestçe İslam'a karşı "kinlerini" kusuyorlar…

Ezan'a şuursuzca dil uzatıyorlar. Okunan dualara, çekilen salalara pervasızca, kirli bir ruhla "yuh çekebiliyorlar" laf söyleyebiliyorlar, "rahatsız olduk" deyip, durabiliyorlar?..

İslam diyarında, İslam'a "diş" bileyen sözde, Müslümanlar bunlar!..

Tabi bugün değil, yıllar yılıdır böylesi kahredici manzara, söz konusudur..

Ve ne hazindir ki; muhafazakarlıkla, İslam inancını kimseye bırakmayan iktidarlar sürecinde bunlar yapıla gelinmiştir?..

Hal bu iken; bu millet ne yapsın, millet ne diyebilsin?..

Kime halini şikayet edeceksin? sorusuyla yola çıksak maalesef cevap bulmak zor!?..

***

İşte Avrupa… Asırlardır, Avrupa ülkelerinde bulunan Müslümanlar'a ait camilerde ezanın hoparlörden okunması yasaktı… Bilakis, çok daha radikal kararlarla, İslam'a ve Müslümanlara karşı bir bakışları vardı?.. Ama, bu korona virüsün ortaya çıkmasıyla, Almanya’da, İsviçre’de, Hollanda’da ve diğer birçok batı şehirlerinde bugün, camilerin hoparlörlerından ezanın sesi yükseliyor… İktidarlar, eyalet yönetimleri ezanın açıkça okunmasına izin veriyor..

Hatta, Müslümanlardan "dua etmelerini" istiyorlar…

Bu hastalıktan muzdarip olan insanlara moral verilmesi için camilerde açıkça ibadetler yapılıyor…

Ki Hristiyanlar kiliselerde  ayın yapıyorlar…

İşte Paskalya Bayramı kutlamaları…

Peki, Müslüman geçinen Türkiyemizde neler olup-bitiyor?..

Ne yazık ki camilere kilit vuruldu..

Cemaatle kılınan beş vakit namazlar yasaklandı…

Cuma namazlarına izin yok…

Yaşanan bu hal-i duruma; anlam vermek çok güç!….

Çünkü, İslamı tüm gerçekleriyle tarih boyu fışkırtan bir ecdadın evlat ve torunlarının yaşadığı Türkiye nereye gidiyor, hangi yoldadır?

Akla gelen soru da şu, her şeyiyle Avrupa’yı taklit eden Türkiye, ibadet ve cami, cemaat, dua, ezan konusunda Avrupanın şuan ki halini niye taklit etmiyor acaba?

Doğrusu düşündürücüdür…

Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız ifade, dört yüz sene önce Cizre’de yaşanmış Molla Ahmedi Cezeri’nin bir beytinden alınmıştır…

O büyük zat her şeyi ibretle mana aleminde görüp yaşadığı için hayretlerini yüce Allah’a karşı şöyle ifade ediyor…

Ve diyor ki:

“Allah Allah! Çerhu Dolabı Dını. Nokta kat nakin ji devrani ğalet.”

Yani devri daim yapan dünya gezegeni devrinde, dolaşmasında hiç yanlış yapmaz, mecrasından kaymaz, yörüngesinden çıkmaz, başka yörüngelere de girmez.

“Çarkı felek” olarak adlandırılan dünya dolaşımı, yörüngesinden hiçbir şekilde şaşmadığı bir gerçektir!?..

Çünkü, Allah’ın ona vermiş olduğu emir ve irade şaşmaz.. Rastgele değil..

Boşuna da dönüp durmaz.

O büyük insan Allah’a karşı hayretlerini anlatırken nasıl oluyor da insanlar kendine bir çekidüzen vermiyor?..

Allah’ı tanımıyor…

Özellikle İslam ülkeleri, İslama düşman olan ülkelerden daha fazla, bugün İslama düşmanlı yapıyorlar..

Ve tabi ki, başlarına gelenleri de umursamıyorlar.

Allah encamımızı hayreylesin demekten başka bir şey diyemiyoruz.

Evet sevgili dostlar!

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Enfal Suresi’nin 25’inci ayetini sizinle paylaşmak istiyorum:

“Ve öyle bir fitneden sakının ki içinizden sadece zulüm edenlere dokunmakla kalmaz ve bilin ki Allah’ın cezası çok şiddetlidir...”

Bu ayetin paralelinde, Enbiya Suresi’nin 1, 2, 3 ve 11’inci ayetlerinin meallerine, sıralı bir şekilde bakalım…

Ayetler ne diyor bize?

BİR...“Yaklaştı insanların hesap günleri, onlar ise hala bir aymazlık içinde aldırmıyorlar.”

İKİ… “Rablerinden kendilerine gelen her yeni uyarıyı kesinlikle eğlenerek alay edercesine dinliyorlar.”

ÜÇ… “Kalpleri hep oyunda, yani o zalimler şu gizli fısıltıyı gizlice birbirlerine söylediler, bu sırf sizin gibi bir insan artık göre göre sihre mi gidiyorsunuz?”

ONBİR.. “Halbuki biz zulmetmekte olan nice memleketleri kırdık, geçirdik ve arkalarından diğerlerini başka bir toplum olarak var ettik.”

***

Ayetin yüce mealinin yorum cihetine gidilirse şunu bize aktarmaktadır…

Toplumsal bir mezalim içerisinde kıvranıp duran dünya insanlarını kırıp kökten götürüyoruz, yerlerin de inanan, sadık ve dürüst bir insanlık toplumunu, inşa ediyoruz.

Hülasa özetlemek gerekirse bugünkü sohbetimizin ana çizgisi ve temel stratejisi küresel dünyanın başına gelen Korona Virüsü denilen salgın; rastgele oluşa gelen bir olay değildir.

Nasıl ki dünyanın çark ve dönüş hali yörüngesinden şaşmaz, her şeyi yerinde görür ve yapar…

Bugünkü insanların başına gelen musibet, veba hastalığı, hem de dermansız bir acı rastgele değildir…

Her şeyi Allah’tan bilmek lazım, tefekkür ve düşünceye dalıp da ona yalvarmak gerekir…

Ama her nedense Avrupa yavaş yavaş kendine geliyor ama bizim melez İslam dünyası bir türlü kendini toparlayamıyor.

Özellikle Türkiyemizdeki seküler postmodernci Kemalist anlayışa sahip din düşmanları..

Onlar, hiçbir şeye saygılı değiller… Her daim yıkıcılar..

En derin saygı ve sevgilerimle...