CUMHURBAŞKANI, DÜN AYASOFYA’DAYDI!?

Evet, sevgili okurlar.

Dün öğle vakitlerinde Cumhurbaşkanı muhterem Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya Camisine giderek, burada incelemelerde bulundu.

Daha sonrasında ise Taksim Camisi ve Atatürk Kültür Merkezi’ne ziyarette bulundu.

Tabiatıyla Laik ve Kemalist bir Türkiye Cumhuriyetinin başında bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın hassasiyetleri, başta Türkiye dahil olmak üzere tüm Müslüman dünyasının kalbini fethetmiştir.

Dualarını almıştır ve almaktadır.

Sayın Erdoğan iki gün önce bir beyanda bulunarak şöyle dedi;

“Benim gençliğimdeki Ayasofya açılışının hayali gerçekleşti. Allah’a şükürler olsun çok mutluyuz..”

Elbette ki, millet için  de Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi apayrı bir gurur kaynağıdır.

Hem İslam ulemalarından, hem de Hıristiyanların Katolik rahiplerinden Türkiye’ye övgüler yağdığı haberlerini de medyadan görüyoruz.

“Ayasofya’nın onurunu Erdoğan kurtardı” diyen dünya İslam ulemaları büyük bir heyecan, büyük bir şevk, inanılmaz bir ümit içerisindeler...

Ayasofya’yı 86 yıl sonra yeniden camii olarak ibadete açan Türkiye’ye ve Başkan Erdoğan’a tebrik mektupları yağıyor...

Kudüs’te yaşayan Katolik rahip Manuel Musellem’in tebriği ise daha bir anlamlı..

Ne diyor, Muesellem?..

“Ayasofya’yı ayaklar altında çiğnenen müzeden, Allah’ın zikredildiği ibadethaneye çeviren Erdoğan, Ayasofya’nın onurunu ve şerefini kurtarmıştır..”

Avustralya’dan Makedonya’ya, Litvanya’dan Filistin’e ulaşan coğrafyada yaşayan ümmetin önemli dini liderleri, yükselen ve  yıldızı parlayan Türkiye’nin Müslümanlara ve mazlumlara ümit ışığı olduğunu da dile getiriyor..

Heyecan ve beklenti öylesine yüksek ki, Ayasofya’nın ibadete açılışından sonra bu kez sıra "Hilafet-i İslamiye’dedir” diye ümit ediyorlar...

Büyük bir beklenti var.

Gerçekten Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, her şeye layıktır.

Allah uzun ömür verirse, bu millet yakın bir günde Cumhurbaşkanının o kapıyı da açacağına şahit olacaktır?..

Biz buna inanıyoruz.

Cumhurbaşkanı, her şeyden evvel gençliğinden günümüze dek beslediği misyonundan zerre kadar taviz vermemiştir.

Ve her gün biraz daha ilerlemektedir...

İslam dünyasından almış olduğu nurlu heyecanla yüzyıllık bir küfür sisteminin, kokuşmuş, bayatlamış, gözüne toz perdeleri çekilmiş, mezalim yağdıran  sisteme “artık dur” diyebilecek bir toplum ve lider var?

İnşallah, ümmetin bir rüyası olan; “Hilafet-i İslamiye de” gerçekleşecektir?

* * *

Beş gün önce sene-i devriyesi olan 15 Temmuz başarısız hain darbe teşebbüsünün her gün, her saat ve her sene toplumun inancında ve anlayışında fiyaskoyla neticelenmektedir ve lanetlenmektedir.

Toplumsal duamız da odur ki Cenab-ı Allah bir daha o günleri toplumumuza yaşatmasın.

Lakin şu da bir gerçektir ki cihanşümul bir Osmanlı Devletinin yıkılışı ve son günlerini hiç ama hiç unutmamamız gerekir..

Çünkü, İttihat Terakkinin yapmış olduğu darbe sonucunda “Devlet-i Âliye-yi Osmaniye”  tar-ü mar edildi, yıkılıp, gitti, toz oldu.

Yönetim değişti..

Yerine oturan masonik kafalar, Yahudi emperyalizmin, İngiltere ve Fransa terörüne ittihat edilmesi, birleşmesi, Osmanlıyı ve Türkiye’yi bu hale getirmiştir?

Devlet-i Âliye’nin tapusunda bulunan 7 milyon kilometrekarelik bir coğrafya elinden alındı..

770 bin kilometrekareye “sıkıştırıldı” Türkiye!...

Birileri tarafından toplum kandırılarak, bunlara “Zafer” denildi.

Hatta Lozan Anlaşması, Türkiye için bir zaferdir ve Türkiye’nin tapusudur diyebilecek, sözüm ona aydın ve devletin birçok kurumlarında üst seviyede görev yapan nice gaflet, dalalet ve sapık düşünceli insanları gördük.

Ve ne yazık ki hala da görüyoruz.

İşte bu badirelere rağmen, bugün eğer devletin başında Recep Tayyip Erdoğan bulunuyorsa, oturup dua etmemiz gerekir!?..

Çünkü Erdoğan’ın bu hareketleri, ne insanlar nezdinde ne de yüce Allah nezdinde unutulmayacağı gibi her gün biraz daha büyük bir şerefle anılmaktadır...

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Malumunuz üzere hep ifade ediyoruz, hakikatleri görme adına, dönüp arkamıza, tarihimize, olup-bitenlere bakmalıyız!...

Geçmişte başımıza gelen kirli oyunlar ve içimizdeki satılan hain münafıkların edepsizliklerini “deşifre” etmeliyiz...

Tarihi bilgilere kavuşmalıyız!...

Bir millet nasıl arkadan vurulmuş, nasıl zehirli hançerler toplumun maneviyatına saptırılmış, bir milletin İslam’dan uzaklaştırılması gibi kirli oyunlar, nasıl tezgahlanmış, bir bir ortaya çıkar?

İki yakasını bir türlü bir araya getiremeyen bu toplumun hala da varlığı söz konusu ise o da toplumun birçok kesimindeki inancına bağlı, İslam şeriatına, Kur’anına inanmış insanlarımızın duaları sayesindedir.

Yoksa her gün biraz daha ümmeti sıkıştıran, ümmeti şiddete, teröre, çeşitli oyunlara sürüklemek isteyen nice satılmış hıyanet erbapları, dört bir tarafımızda cirit atmazdı?

İşte bunların yüzünden, yüzyıldan beridir bu millet çok ağır bedeller ediyor..

Ki hala da ödemektedir.

Şer güçlerin ortak hedef ve ittifak ettikleri hakikat şudur..

Osmanlıyı ve dolayısıyla Osmanlıdan sonra gelen Türkiye’yi, insanlarıyla, coğrafyasıyla, kültürüyle, tarihiyle, tüm içtimai toplumsal hayat faktörleriyle bir çırpıda “varlığını” ortadan kaldırıp, yok etmektir...

Her şeyini unutmuş bir benliğe sahip olmasını istiyorlar..

Ateist ve materyalist bir gençliğin yetiştirilmesiyle ilgili yürüttükleri strateji de buna dairdir...

Benliği olmayan bir millet yaratabilmek!..

İşte bu fitne üst üste kesintisiz olarak milletin başına çökertilmektedir!

Ve ne yazık ki hainlikle itham edilmesi gerekenler, tam aksine kurtarıcılıkla, kahramanlıkla, vatanperverlikle, milliyetçilikle anılmışlardır...

İslam dışı ne varsa bunlar tarafından bu millete yutturulmak istenilmiştir...

Dolayısıyla ülke kendine bir türlü çekidüzen verememektedir.

Bu itibarla yüce Allah’ın kudreti gereği, Allah’ın değişmeyen adetleri hep yürürlüğe girmiştir.

Nitekim yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Enfal” suresinin 53. ayeti, bizim söylediklerimizi kanıtlamaktadır.

Ayetin meali aynen şöyledir;

“Bu böyledir, çünkü Allah, bir topluma bahşettiği nimeti ve esenliği, o toplum kendi gidişini değiştirmedikçe asla değiştirmez ve (bilin ki) Allah (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) hakkıyla bilendir.”

Evet, gerçekten yüce ayet-i celile söylediklerimizi teyit ediyor ve kanıtlıyor.

Görünmekte olan bugünkü İslam dünyasının başındakiler İslam’dan uzak kalan, İslam’a inanmayan birçok devletçiklerin başında bulunan zevattır...

Ki, Kur’ana inanmayan nice devlet başkanları vardır.

Halkları da onlara baş eğdiği müddetçe, onların bu sapkınlıklarına göz yumduğu sürece, o toplumlar hiçbir zaman kendini zilletten, meskenetten, fütur ve alçalıştan kurtaramayacaklardır.

Nitekim hal-i âlem meydanda.

En derin saygı ve sevgilerimle...