MÜTTEFİKİMİZ ABD (!) NE YAPIYOR?

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü yazımızın ana hedefi ve gerçek stratejisi, "gavurun ne derece Müslüman’la ittifak" edebileceği gerçeğine dair olacaktır.

A’dan Z’ye kadar düşünmek gerekir.

Dün neydi, bugün olup bitenler nedir?

Her zaman bu köşede değinmek istediğimiz ana nokta; inanmayan gavurun ve çağımızda İslam dünyasının kanını sülük gibi emen bir güç, nasıl olur da benim müttefikim olabilir?

Hakikaten insan akıl havsalasını incelerse, haçlı emperyalizm ile siyon emperyalizminin ezeli birer İslam düşmanı oldukları bilinmekle beraber, Türkiye Cumhuriyeti devletimizin kuruluşundan günümüze dek bizi yönetenlerin ekseriyeti; ittifak ve müttefik olmuşlardır..

Tabi ki, Erdoğan’ı istisna ediyoruz, O buna dahil değildir.

Bugün gerçek manada Erdoğan’a karşı düşmanlık besliyorlar.

Saldırıyorlar..

Kumpaslar kuruyorlar..

İçteki şer yapılarla saf tutup saldırıyorlar..

Onun için hep vurgulaya vurguya diyoruz ki; gavurun "müttefikliği" hiç bir zaman, dostane olmamıştır..

Dostluğu hep sahte olmuştur…

Arkadan hançerleyendir..

Zaten bu karektersizlikleriyle kendilerini ele veriyorlar..

Bununla da yetinmiyorlar…

***

Pek tabi ki, Türkiye’deki geçmişe yönelik ta 1923’lerden bugüne kadar “Buyurun efendim”cileri de deşifre etmektedir.

Hep böyle batıl, sahte tebessümleriyle kendini dost gösteren haçlı, bugün artık kendini açığa vurmaktadır..

Ve düşmanlığını artık açıkca yaptığı gibi; ilan ediyor..

Yıllardan beri büyük çapta silah satabiliyor, silah fabrikalarını her gün biraz daha yeniletiyor ve artırıyor.

İslam dünyasını da birbirine düşürüyor.

Hem de piyon ve kölelikleriyle bilinen teşkilatlarla el ele vererek içten yıkıyor.

Ve o piyonların adları da Ahmet, Mehmet, Ali, Veli ise de bugüne kadar yaptıklarını yaptılar.

Allah encamımızı hayreylesin.

Elbette ki Erdoğan’ın misyonunu artık particilik misyonundan üstün tutmak gerekir.

Mevcut siyasi partiler arasındaki, iktidarla muhalefet arasındaki kargaşa, ihtilaf, anlaşmazlıktan öte zaten herkes saflarını belirtmiştir.

İşte başta söyledik ya “Buyurun efendim”ciler hep böyle batı dünyasının “el bebek, gül bebek” dedikleri kişiler olmuştur.

Bu nedenledir ki çok zorluk çekiyor bugün İslam dünyası.

* * *

Bir önceki “ADALET MÜLKÜN TEMELİ” başlığı altında yazmış olduğumuz yazılar, büyük çapta bir ruh yaratmıştır.

Ruhi derinliklere inanan bir sadakat, dürüstlük simgesi olmuştur.

Nerede Adalet Mülkün Temelidir?

Sorarız.

Yakın tarihimizin derinliklerine inersek, birçok şeyleri yakalarız.

Kimse kusura bakmasın.

Türkiye’de anayasaları yapan, değiştiren, yasalar silsilesini torba hale getiren ve gerçekleştirmek isteyenlerin kaçta kaçı “Adalet Mülkün Temelidir” prensip ve ilkesine bağlı kalmışlardır?

Nerede Allah aşkına?…

Bir örnek verin...

Mevcut yasalarımız, başta Adalet Bakanlığı dahil olmak üzere Bakanlıklarımız ve o Bakanlıkların bünyesindeki uygulamaların kaçta kaçı “Adalet Mülkün Temeli” prensibine sadık kalmıştır?

Nerdeyse hepsi ideolojik yasalardır.

Kirli bir ideolojiye dayalıdır…

Özellikle iş ve işçi kanunlarının ne kadar ideolojik bir yasa olduğunu herkesin malumudur…

CHP’nin anlayışı doğrultusunda ve onun yandaşları Sendika ağalarının istek ve doğrultusunda uygulana gelmiştir..

Ki, uygulanmaya devam etmiş ve hala da devam ediyor.

Ve temelinden bu yasanın uygulamasına kadar tamamıyla rant kokusunun varlığı söz konusudur..

İnsan o mahkemelerde, o kanunlarla karşı karşıya geldiği zaman ne kadar ruhi sıkıntılar çektiğini Allah bilir ve Türkiye’deki işverenler bilir.

Kokuşmuş bir gelenek üzerine “İşçi kutsaldır, hakkı korunur” gibi sloganlar, CHP’nin dün yine seçilen lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun batıl ve yanlış anlayışının bir sonucudur.

Tıpkı Hindistan'daki "ineğin kutsallığı" gibi...

Hurafelerden ibaret bir kutsallık..

Bunun gibi daha neler neler var?…

Aile yasasından tut, evlenme, boşanma, ekonomi ve sosyal dengeyi koruyan tüm faktörlerin ne yazık ki gerçek insan temel hak ve özgürlüğüne toplumsal içtimai hayat faktörlerine uymamakta olduğunu görüyoruz...

Sosyal adalet böyle midir?

Bunu da burada bırakalım.

* * *

Dün 4 Şubat 2018 tarihindeki bazı yazılı medyalara göz attığımız zaman, gerçekten insanlara çok önemli şeyleri hatırlatıyor.

“ABD, PKK ve Esed ile uzlaştı” başlığıyla yazılan bir haber…

Yeni Akit Gazetesinin haberini özetleyerek, paylaşalım…

Diyor ki;

“600 militan Afrin’de”

“BÖYLE MÜTTEFİK OLMAZ OLSUN” başlıklı habere katılmamak mümkün müdür?

İşte biz yıllar yılı bunları yazıp çiziyoruz.

Fakat millet korkuyor.

Savcılar dava açamıyor.

Avukatlar o davaların kaçta kaçını üstlenebiliyor?

“Önce PYD/PKK’ya 5 bin tır silah yardımı, ardından terör devleti kurmak için atılan 30 bin kişilik ordu adımı, şimdi de ABD tarafından eğitilen 600 militanı TSK’nın karşısına dikme çabası..

Sözde müttefik ABD, ihanette sınır tanımıyor.”

Gerçekten bu haber çok hayret vericidir.

Böyle ittifak, böylesine kirlenme batsın..

"Kahrolasınız" demekten başka bir şey bulamıyoruz.

Bilindiği üzre İskilipli Atıf Hoca Efendi, Şapka Kanunu’ndan iki sene önce yazdığı bir eser nedeniyle dönemin 3 âlileri olarak bilinen heyetin yönettiği mahkeme tarafından idam cezasına çarptırıldı…

Ve 4 Şubat 1926’da idam edilen şehitler kervanına katıldı..

İşte dün, İskilipli Atıf Hoca Efendinin ölüm yıl dönümüydü…

Dualarla anıldı.

Bir de 28 Şubat döneminde cuntacılar tarafından adeta sürgüne mahkûm edilen ve 4 Şubat 2001’de Avustralya’da geçirdiği şüpheli bir trafik kazasıyla şahadet şerbetini içen Esad Coşan Hoca…

O da dün dualarla anıldı.

Bunlar tarihi gerçeklerdir.

Dost kim, düşman kim ayırt etmemiz gerekir?...

En derin saygı ve sevgilerimle….