ZAMAN GÖSTERDİ Kİ CENNET UCUZ DEĞİL, CEHENNEM DE LÜZUMSUZ DEĞİL!?

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz bu akşam Miraç Kandili..

Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V)’in Allah’ın huzuruna yükseldiği, mübarek gecedir Miraç Kandili...

“İsra ve Miraç” ismiyle müjdelenen bu kutlu yolculukta, “beş vakit namaz farz kılındı..

Allah'a şirk koşmayanların bağışlanacağı müjdesi verildi.."Amenerrasulü" diye başlayan Bakara Suresi'nin son iki ayeti, bu kutlu gecede vahyedildi.

İşte bu kutlu gecenin feyziyle, Miraç Kandiliniz mübarek olsun..

Birliğimizin,

Dirliğimizin,

Kardeşliğimizin,

Huzurun,

İstikrarın,

Barışın ilkeleriyle “ümmet” olabilmenin şiarı için; dua etmeliyiz..

Çünkü, yaşadığımız zaman açısından çok ama çok büyük bir derecede muhtacız “birliğe ve beraberliğe?”..

Evet, gecenin feyzi üzerinize olsun..

***

Sohbetimize gelirsek...

Sevgili okurlar..

Mevzu edeceğimiz sohbetimize başlık olarak kullandığımız “ZAMAN GÖSTERDİ Kİ CENNET UCUZ DEĞİL, CEHENNEM DE LÜZUMSUZ DEĞİL!?” ifadesi, Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerine ait.

O büyük Üstad aynı zamanda şöyle devam ediyor;

“Zalimler için yaşasın cehennem!

Zillet içinde yaşamak ab-ı hayat olsa dahi cehennemdir.

Şeref ve izzetle yaşayan bir toplum cehennemde de olsa onun için cennettir...”

Sevgili okurlar.

Bilindiği üzre sözde çağdaş medeni bir dünyada yaşıyoruz.

Ama Ortaçağ engizisyon mahkemeleri ve sorgulamalarındaki işkenceler bugün Türkiye’de eşler arasındaki uygulanan mezalim ve kadına yönelik şiddete tabiri caizse rahmet okutuyor...

Yaşanan ve yaşatılanlar, cüz’i bir mesele gibi görünüyorsa da aslında gerçekten küllidir, kapsamlıdır, toplumsal kanayan bir yaradır!.

Korona virüsü gibi önü açıldığında hızla yayılıp, zarar verici bir hal alıyor...

Devlet ne kadar bununla mücadele ederse etsin, yetiştiği yere kadar..

Çünkü o şiddet, illaki zarar vericidir..

Cumhurbaşkanımızın yazılı ve görsel medyaya yansıyan önceki günkü konuşmasının bir bütünü; bizim vurguladığımız “tehlikeli gidişatı” tescil etmektedir...

Cumhurbaşkanı şöyle diyor;

“Bizim kültürümüzde kadın kocasının ya da babasının malı değildir.

Samsun’da olduğu gibi zaman zaman rastladığımız olumsuzluklar, kadim değerlerimizden uzaklaştığımızı gösteriyor.”

“Eşitlik ikliminin başka yerlerde değil, kendi medeniyetimizde olduğu bilinciyle kötülere meydan okuyacağız...”

Devlet Başkanı Sayın Erdoğan’ın ifadeleri arasında en dikkat çekici olan “kötülere meydan okuyacağız” sözüdür..

AK Parti Kadın Kongresinde duygulara bu minvalde hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakın sözlerini şöyle sürdürüyor..

Diyor ki...

“Kadın Hakları konusunda en ileri sayılan ülkelerdeki cinayetler, ülkemizdekilerden katbekat fazla.

Ülkemizdeki tek bir kadının dahi alçakça katledilmesine, caddelerin ortasında dövülmesine nokta koyacağız…

Samsun’da yaşanan son hadisede onlara haklılık payı çıkarmaz.

Mecliste yeni bir komisyon oluşturuyoruz.

Biz bunları ne ana muhalefete, ne diğerlerine bırakmayacağız, elimizden geleni yapacağız...”

Bu müjdeleyici konuşmalar, elbette ki rahatlık veriyor.

Müreffeh bir Türkiye bizi bekliyor, umudunu yeşertiyor.

Tek kelimeyle sevindiricidir ve müjdeleyicidir.

Amma velâkin bir de şu var.

Tüm bunlar konumuzun ana hedefidir ve sohbetlerimizin temel stratejisidir.

Dünyanın çağdaş ülkelerinde, medeniyet görmüş ufak bir aşiret toplumundan tutun da büyük devletlerin varlığına kadar, her şey tüm çıplaklığıyla orta yerde cereyan ediyor.

Kötüye kötü denildiği zaman elbette ki, kötünün üzerine gidiliyor ve kontrol altına alınarak, bertaraf edilebiliniyor o kötülük!...

En etkin önleyici tedbirler alınıyor.

Cumhurbaşkanının dediği gibi;

“Eşitlik ilkesinin başka yerlerde değil, kendi medeniyetimizde olduğu bilinciyle kötülere meydan okuyacağız” ifadesi, öyle ümit var olacağız ki 2021 yılı gerçekten Türkiye’ye yeni ufuklar açacaktır...

Gerekli tedbirler alındığı, söz konusu reformlar gerçekleştiği takdirde gerçekten Türkiye yeni bir Türkiye olur.

Bu yolda, Cumhurbaşkanımız önemli adımlar atıyor...

 “Allah uzun ömür versin” diye de herkes dua ediyor.

Bu dua da onun hayatına gerçekten yeni şahsiyetler kazandırıyor.

Bizim medeniyetimiz her zaman için çağdaş medeniyettir.

Kur’an gölgesinde oluşturulabilecek bir medeniyettir.

Kur’an var olduğu müddetçe ve biz de Kur’an’a sımsıkı sarıldığımız sürece medeniyetimiz her daim dipdiri olur...

Elimizden kaçmaz, gitmez, yok olmaz.

Biz Kur’anımızı şekli olarak adlandırıp, onun içindeki asıl konulara değil, fer’i konulara, yani ahkâm ayetleri değil, müteşabihat ayetlerle yetinirsek, onlara karşı bağlı bulundurursak, geçici bir seviye elde edebiliriz.

Ama geçicidir.

Sonuç vermez, sürer gider.

Sonuç ancak şu şekilde verir.

Toplumsal bir vaziyette birlikteliğimizi muhafaza edersek İskendern-i Zülkarneyn gibi Adriyatik Denizinden Çin Seddine kadar kameralarımız uzar, her şeyi görürüz ve hâkimiyet elde ederiz.

Nitekim aba ecdatlarımız bu yolda savaşmışlardır...

Yoksa siyasi düşünceler paralelinde iş olsun diye zaman geçiştirme hali söz konusu olursa, vaziyet hep ters teper..

Bizim hayatiyet varlığımızı tarumar eder.

En iyisi camilerimize sarıldığımız gibi Kur’anımıza da sımsıkı sarılalım.

Sarıldıkça o da sarılır ve bizi gevşetmez.

Bakınız Üstad Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor;

“Elde Kur'ân gibi bir mu'cize-i bâki varken,

Başka burhan aramak aklıma zâid görünür.

Elde Kur'ân gibi bir burhan-ı hakikat varken,

Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?”

Bediüzzaman Hazretlerinin söylemiş olduğu sözler yüze atılan maske değil, toplumun ruhunu bünyesine alıp gıdalandıran cümlelerdir.

Maskeyle geçim olsa bile geçicidir.

Geçmeyen asıl gerçekleri öğrenmek lazım ve nitekim büyüklerimiz bize bunları anlatmıştır.

Akif’in dediği gibi...

“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı.”

Bizim için ve siz değerli okuyucularımız için tek hedefimiz, yegâne sermayemiz yüce Kur’an sermayesidir.

Velev ki baldırı çıplak cahil cühelalar bizim paralelimizde kendini Kur’ana büründürüp sadece metnini muhafaza etmekle yetinseler de çare değil..

Önemli olan, Kur’anın izzetiyle yaşama halini icra edebilmektir...

En derin saygı ve sevgilerimle.